FELSEFE 

KAVRAMSAL DERİNLİK

Genel anlamda kavram, insan zihninde anlamlanan, farklı obje ve olguların değişebilen ortak özelliklerini temsil eden bir bilgi formu ve yapısıdır.

Kavramların anlamları ülkelerin kültürel kurumları, bilim insanları, yazarları, düşünen insanları ve literatürlerde kullanılması ile zaman içerisinde netlik kazanır. Soyut bir kelimeye atfedilen anlam, kullanım alanları ile zihinlerde şekillenir. Ancak netleşmesi entelektüel bir alan içerisinde sağlanabilir. Yani toplumsal seviyenin yükselmesinin kelimelerin kavramsal derinliğine büyük katkısı vardır. Toplumun entelektüel birikimleri, o toplumun hem sosyolojik hem de teknolojik gelişimine yol açar.

Örneğin, her ne kadar bir liderin adı ise de “Atatürk”; artık bir kişi değil, bir kavram niteliği kazanmıştır. Akılcılığı, uygarlığı, aydınlanmayı, insanca yaşamayı, hakkı, hukuku, barışı, sevgiyi, dürüstlüğü, idealizmi, çağın gerektirdiği anlayışı, insani gelişmeyi, sürekli daha iyiye doğruya yönelmeyi tanımlamaktadır. Tarihte pek çok iyi ya da kötü kavram içeriğini oluşturan insanların adıyla çağrışım yapmaktadır.

O tanım, tüm itirazlara rağmen zihinlere, bilinçaltına yerleşmiştir, tıpkı “çağdaşlık” kavramının çağrıştırdığı gibi. Aslında bu kelimenin anlamından çok zihinlerimizde çağrıştırdıklarıyla algılıyoruz. Oysa “çağdaşlık”, kelime anlamı olarak “aynı çağda olmak” demektir. Daha pek çok kelime anlamsal değil kavramsal olarak kullanılıyor. Bu kavramlar medya, eğitim kurumları, sosyal yaşamda kullanılmakta olan haliyle zihnimizde şekilleniyor. Bu nedenle entelektüel bir medyaya ihtiyacımız var.

Hiç kendimize soruyor muyuz kullandığımız kelimeler anlatmak istediklerimizi ne kadar açıklıyor diye? Kullandığımız sözcükler bizim zihnimizde şekillenen anlamları ifade edebiliyor mu? Sözcüklerimizle karşımızdaki insan aynı anlamı bulabiliyor mu? Bunun üzerinde hep düşünmüşümdür. Özellikle soyut kelimeleri ifade etmek, ne demek istediğimizi açıklamak kolay değil. Bunun için toplumun algısının kelimeler üzerinden şekillenebilmesi gerekir. Eğitimin hedeflerinden birisinin de bu olması gerektiğini düşünüyorum. Öğretmenlik mesleğinin değeri bu noktada da büyük önem taşıyor.

Çok sık rastladığım bir örneği vereceğim: “Tanrı” denilince Müslümanlarca akla “Allah” gelir. Onlar her ne kadar Allah tek tanrıdır deseler de var olan gerçek değişmiyor. Antik çağlardaki putlar da tanrı kavramı içerisindedir. Allah tanrıdır; fakat tanrı sadece Allah değildir. Tanık olduğum tartışmalarda sorduğumda “Allah” ile “Tanrı”nın anlamının aynı olduğu söylenir. Şu örneği veririm: Güvercin bir kuştur; ancak kuş denildiğinde akla sadece güvercin gelmiyor. Bu ayrıntının toplum nezdinde bilinmemesi gariptir. Çünkü tanrı kavram, Allah ise isimdir.

Eğitim” ve “öğretim” sözcüklerinin anlamları da zihinlerde net değildir. Eğitim kavramsaldır, öğretim bilgiye dayanır. Öğretim, eğitimin bir parçasıdır.

Bu konulara değinmemin nedeni, ülkemizin uzaklaştığı kavramsal derinlik konularına, felsefeden uzaklaşmamızın, hatta ondan alaycı bahsedecek duruma gelmemizin yarattığı düşünsel gerilemeye dikkat çekmek istediğim içindir.

Felsefe; bir konuda soyut düşünüş, düşünce üretimi, kişisel yaşantının ve yaşamın derinliklerinden çıkan değerler ve bu değerler düzenine varma, dünyayı anlayış, algılayış vb. biçimidir. Felsefe, zihin jimnastiğidir. Algılama ve yorum yeteneğinin artmasını sağlar.

Çok dile getirilmese de matematik felsefenin bir öğesidir. Yani felsefeyi yasaklamış bir eğitim sisteminin matematikte başarılı olamayacağı açıktır. Matematik olmayınca buna bağlı fen bilimlerinin gelişmesi de mümkün değildir. Matematiği sadece formüllerden kalıplardan ibaret gördüğümüzde öğrenme eksik kalmakta, nedensellik sorgulanmadıkça da öğrenme tıpkı halüsinasyon gibi uçup gitmektedir.

Felsefi düşünme alışkanlığı, sözcükleri zihnimizde anlamlandırmamızı kolaylaştırır, duyduklarımızı, okuduklarımızı, öğrendiklerimizi anlamlı ve kalıcı hale getirir.

Ben uluslararası sınavlardaki başarısızlığımızın nedenlerinden en önemlisinin bu olduğunu düşünüyorum.

Okuduğunu anlamadaki başarısızlık başka nasıl açıklanabilir ki…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar