TOZLU ODA
Kollarım koltuğun iki yanında açık, dimdik oturuyorum. Parmaklarımsa simsiyah ahşap kolçakta, yavaş yavaş parlak yüzeyini okşuyor. Başparmaklarımın altındaki cila çoktan aşınmış. Matlaşmış siyahı, ışık yansıdıkça donuk bir griye dönüyor. Parmaklarımın ucunda kıpkırmızı tırnaklarım, birer kan damlası. Arkasında incecik bileklerim, bileklerimi sıkan işlemeli beyaz gömleğimin bulutlar gibi fırfırlı boğumları. Gömlekten yukarı çıkarken bir zamanlar siyah kolçaklarla eşsiz bir kontrast oluşturan beyaz koltuğumun kadifesi başlıyor. Şimdi griye çalan kumaşı erimiş, yumuşamış. Koltuğumun renkleri oyun hamuru gibi karışmış, birbirine bulanmış, bolca dönüşmüş. Hamur, beton harcı gibi donmuş kalmış. Bu yüzden ben ne kadar…
Devamını Oku