EDEBİYAT 

DİYAGONAL DİYALOGLAR – 6: DEĞİRMİ SÖZLER

– Nenem “El eli yur, el de yüzü yur” derdi.

+ Onu biliyorum, “El eli yıkar, iki el de döner yüzü yıkar” diye duymuştum.

– Evet, değişik söylendiği oluyor. Ama “yur” daha özüne uygun; “yıkar” biraz oynanmış gibi geliyor.

+ Çağ değişiyor, eski haliyle bırakmak yeni jenerasyona hitap etmiyor. Dil de ister istemez onların anlayacağı gibi dönüşüyor. Dili canlı, devimsel bir varlık gibi görmek gerek.

– Onlar da biraz kafa yorsunlar, canım. Önüne hazır koyalım, lop diye yutsunlar; oh, nereden geliyorsa bu yoğurdun bolluğu?

+ Sadece onlar değil, bizim jenerasyon için de gerekli böyle dönüşümler. Zamanla birlikte her şey değişiyor. Dil de bundan payını alıyor.

– Bana kalırsa senin dilin, payından fazlasını almış! O sözcük yerine “kuşak” diyebilirdin.

+ Bu konuda ben de hassasımdır aslında. Demek ki farkına varamıyor insan.

Uyanık olup dilimize sahip çıksak, onu korusak, özünden kopup gitmesine engel olabiliriz.

+ Esasında arkada başka etmenler var. Dil sorunu, bir egemenlik sorunudur. Egemen olmak, güçlü olmak demektir. Güçlü değilsek, ilk erozyona, yani aşınmaya uğrayacaklardan biri dilimizdir.

– Anladım, sen ekonomik güçten söz ediyorsun; ama bence bizim kültürümüzde bu çeşitlilik, derinlik varken dilimizin doğal akışında sığlaşması olası değildir. Ancak dışarıdan karışmalar ile olabilir. Biz de uyanık olup bu tür girişimlere izin vermemeliyiz.

+ Paranın gücünü yadsıyamayız. Kim mal, para, hizmet döngüsüne egemense, onun borusu ötüyor. “İneğin sütü bolsa, yoğurdu pek olur!

– Güzel örnekti; cuk oturdu!

+ “Ekonomi” yerine ne dememiz gerekir diye düşünüyorum. Dil uzmanlarının önerdiği “tutum” sözcüğü tam karşılamıyor, ekonomi çok daha geniş bir kavram. Bir tümcede kullanılsa anlayanlar yok denecek kadar az olur, söylenenler havada kalır.

– Sonradan türetilen sözcüklere karşı bir direnç oluyor, ister istemez. Israr edersek tüm kavramlar yerli yerine oturur.

+ Bence bu kadar kasmak doğru değil. Dil, karşılıklı anlaşmak, hayatı güzelleştirmek, üretmek için bir araç. Taşıyabileceğinden fazlasını yüklüyoruz. Böyle olunca bir bilmece gibi sözcükler peş peşe diziliyor. Ömür törpüsü!

– Katılmıyorum. Kendi kültürel ögelerimizi korumak ve geliştirmek için dil birliği gerekiyor. Kıvrak bir dil ve gerçek bir kültürel ya da “ekinsel” bütünlük tüm çatışmaları ortadan kaldırabilir.

+ Çok da uzak olmayan gelecekte insanoğlu tek bir toplum haline gelecek. Sonrasında giderek hepimiz melez bir ırka ya da soya evrileceğiz. Dil de melez, yani “kırma” olacak. Gücümüz kadar o kırma dile katkımız olacaktır. Yani yetirdiğimiz kadar çorbada tuzumuz olacak. Gerisi akıntıya karşı kürek çekmek olur.

– Yani diyorsun ki: “Ağzına bakman, kılığına bakman, Hasan Dağı’na oduna giden.

+ Onun pek çok farklı söylenişi var; ama ben onu “Eşeğinin ayağında nal yok, Hasan Dağı’na oduna gider” diye biliyorum.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar