10 GÖZ ODA
-ADANA-
1-
Uykuların kırıldığı yerde ay tutardı,
kırık beyaz, tombul, toparlak bir ay.
Bir annelerimizin eli tutardı bizi ay gibi, gecenin korkusunu kırmak için,
yırtmak için karanlıkları,
bir de italik yazılı o kalpten kitap.
O kitap ki avuçlarda basılmış, fikirlerde yazılmış, kalplerde anlam bulmuş.
Eskiden;
vefanın,
zamanın,
gülümsemenin,
bir fincan kahvenin,
anlamın anlamını bilirdi kalpler.
2-
Bir çay demlenirdi ki kalplerde;
sıcağı insan sıcağı,
buğusu sabır,
buharı nefesti odalara.
3-
Kerpiç odalar vardı bir zamanlar;
ki mermeriydi onlar gönlümüzün,
beyaz, tombul, yuvarlak bir ay gibiydi odalar,
tutardı ellerimizden bir anne sıcağıyla.
4-
Aşklar yaşanır, düşler kurulur, izler sürülürdü geçmişten,
gece gökte gülümserken kırık beyaz, tombul, toparlak ay
bir kocamış, kendi derin uykusuna dalardı sonsuz,
bir bebe agulardı memeye.
5-
Babalar yatardı odalarda, emek sarısı mintanlarında hayatın koktuğu babalar.
Ekmek kokardı elleri tütün kadar.
6-
Biz vardık odalarda, çocuklar;
uyurduk,
huzursuz, huzurlu, deli, derin,
ayık uykularda gezerdik geceyi,
bisiklete binmek paralı değil hayalliydi
ve bisiklete binmek;
rüyaların izin verdiği kadar mümkündü.
7-
Acele ederdik büyümek için
bilmezdik, büyümenin büyüsüz bir şey olduğunu,
bilmezdik, buz beyazı bulutların huzursuz yarınlar taşıyacağını,
bilmezdik bizi öldüreceğini ve bizi yeniden doğuracağını günlerin.
8-
Paralı hayalsiz bisikletlere bineceğimizi bilmezdik mesela
ve bilgisayarlı oyun konsollarında
kalplerimizde birer anlamsızlık mührüyle oradan oraya dolanacağımızı da.
9-
Ay ışıklı odalardan çıkınca,
betondan apartmanlar yuttu bizi.
Betondan apartmanları da yer yedi.
Şimdi aysız gece zamanı,
şimdi geceye koşuyor kalbimiz,
“odam kireç tutmuyor kumunu katmayınca” türküsündeki kumu katmaya koşuyor.
10-
Yaşlandık, nefes nefese bir dünyanın çocuklarıyız artık, bin yaşında ve minik.
Annelerimizse ay ışıklı, cumartesili, depremli.