EDEBİYAT 

DİYAGONAL DİYALOGLAR – 5: KAYGAN BOŞLUK

+ İnsan ölünce yok olmuyor. Sevdiklerinin her birinde bir parçasını bırakıyor. Onlarda yaşamaya devam ediyor.

– Sorun da tam olarak budur belki. Unutabilseydik daha kolay olmaz mıydı?

+ Sence unutulmayı ister miydi? İnsan asıl unutulduğunda ölmez mi?

O bunu nereden bilecek? Ölüm, kalan için başa çıkılmazdır; giden, sıyrılır gider. Ardında derin bir boşluk, uğultulu bir sessizlik bırakır. Gerideki için onun bıraktığı boşluğun uğultusu başa çıkılması gereken bir mesele olur. İnsanın dişi düştüğünde bile alışması günler sürer. Dilin her değdiğinde aklına düşer; yoklayıp durursun, dişinin ardında bıraktığı kaygan boşluğu.

+ Dişin sana boşluğunu bırakır; ama sevdiğin anıları bırakır.

Ne olacak, peki? Sinemaya gidince bir bilet de ona almaya devam mı edeceğim? Film izlerken patlamış mısır sevmiyorum ben, “O severdi” deyip yine almalı mıyım? Sabahları kalkınca balkonda kahve içmeyi severdi. Ben içmem mesela. Sabahları yine de kahve yapmalı mıyım? Nasıl olacak?

+ Belki bir süre tam da bu dediklerini yapacaksın, bilmiyorum. Ama dikkat et, bıçak sırtı bir denge var burada; insan çok fena kesik yiyebilir.

– Lime lime olabilirim, bu mümkün; ama ben öyle biri olmak istemiyorum. Oldum olası sevmedim öyle insanları, etrafta görüyordum onlardan, çokça varlar. Kaybolmuş, ruhunu bedeninden sıyırmış insanlar… Başkasının yerine yaşayanlar…

+ Anladım. Dediğim gibi, hassas bir denge kurmak gerekiyor.

Denge benim işim; bütün hayatım dengeler üzerine kurulu. Ama acının üstesinden gelmek yetenek istiyor. Bir kere bozulunca tekrar dengeyi bulmak çok zor! Hayatı yeniden düzene koyana kadar, bir taraf ağır basacak.

+ Yalnız değilsin. Unutma; ben, biz, tüm dostların buradayız. Seni sıkça arayacağız; ama sen de bizi aramak için çekinme. Mutlaka ara, iki çift laf etmek istediğinde.

– Ya da dışımdaki boşluk kayganlaştığında.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar