ÇUKUR’UN KOCA ÇINARI: YAŞAR KEMAL’İN İNCE MEMED ROMANINDA YAPI VE İZLEK – 2
-İZMİR-
İnce Memed 1, Toros dağlarının eteklerinin, kıyılarının, tuzunun, ağaçlarının, Akçasaz köyünün, Anavarza ve Dikenlikdüzü’nün tasvirleriyle başlar. Mekân ve şey tasvirleri, okuru yapıta hazırlar. İnce Memed, bir çocuk olarak 2’nci bölümde ortaya çıkacaktır. Bu çocuk, bir şeylerden kaçmakta ve kovalandığından korkmamaktadır. Abdi Ağa’nın ırgatı olan ve tarla süren, hayvanlara bakan Memed’in yerleşik düzene ilk başkaldırışı bu bölümdedir aslında. Okur, ilerledikçe bunu anlayacaktır. Memed’in sığındığı, Koca Süleyman’ın evidir.
“‘Ben,’ dedi, ‘çoban olurum sana dayı. ‘Ben,’ dedi, ‘çift de sürerim. Her bir iş yaparım size dayı.’
Sakallı adam karartıyı kolundan tuttu, içeri çekti: ‘Gel hele sen içeri, sonra konuşuruz hepsini…’
İnceden bir poyraz esiyordu. Memed, tir tir titriyordu. Öyle bir titriyordu ki uçacak gibi.”
(İ.M. 1, s. 15)
Koca Süleyman’ın misafiri olan İnce Memed, çocukların dövülmediği, insanların zulüm görmediği, çift sürerken canını yakan, bacaklarını, kollarını yırtan, kanatan çakırdikenlerin olmadığı bir uzama kaçmak istemektedir aslında. “Karartıyı kolundan tutup çeken Koca Süleyman”, Memed’in daha sonra dağlara çıkıp eşkıya olmasında önemli bir rol üstlenecek, onu Deli Durdu’nun yanına verecektir. Burada Koca Süleyman, babası olmayan İnce Memed’in bir anlamda manevi babası rolünü üstlenir.
“‘Abdi Ağa var ya…’ dedi durdu. Gözleri bir noktaya dikildi. Süleyman:
‘Eeee?’ dedi.
‘Hani bizim ağamız. Dursun, onun tutması işte. Çift sürer. Abdi Ağa’nın çiftini sürer. O Dursun işte.’
Gözleri parladı. Azıcık duraladı:
‘Geçende bir doğan yavrusu tuttu ki… O Dursun işte! Bildin mi onu sen, şimdi emmi?’ Süleyman:
‘Bildim, bildim,’ dedi. ‘Eee, sonra?’
‘İşte, onun köyüne gidiyorum. Dursun bana dedi ki… ‘Bizim köyde’, dedi, ‘çocukları dövmezler. Çocukları çifte salmazlar. Bizim köyün tarlalarında,’ dedi, ‘çakırdikeni bitmez. Ben, oraya gidiyorum işte.’”
(İ.M. 1, s. 19)
Bu başkaldırı, uyanışın da tohumlarını taşır. Fakat İnce Memed, henüz Abdi Ağa’yla savaşacak güçte değildir. Yazar, okuru aksiyon bölümüne hazırlamaktadır. Aksiyonun gerçekleşebilmesi için kahramanın bir yakının canının yakılması ya da kaçırılması gerekmektedir. Bu, Propp’un masal çözümlemesinde, Hobsbawm’ın destan kahramanlarının tipoloji açımlamasında da kullandığı bir yöntemdir. Kahramanın ortaya çıkışı kanımızca İnce Memed’in Deli Durdu’nun çetesine dâhil olması ile başlamaz. Uyanışın ilk pırıltıları Memed’in şehre/kasabaya gitmesiyle görünür olur.
“Dura seyrede çarşının ortasına geldiklerinde, gün tepenin ardına iniyordu. Bir kumaş dükkânının önünde durmuşlardı. Türlü göz alıcı basmalar, yazmalar, şalvarlık kumaşlar, bir ipe dizilmiş kasketler, ipek krepler… Krepler sıra sıra bir uçtan bir uca dükkânın içine asılmış.” (İ.M. 1, s. 73)
Yeni ve genişleyen evren, arkadaşı Mustafa’yı ve Memed’i büyüler. O gece kalmak için bir han aramaya başlarlar. Bu arayış, Hasan Onbaşı ile tanışmalarına sebep olacak ve Memed’in küçük dünyasını değiştirecektir.
“‘Bu kasabanın ağası kim?’ Hasan Onbaşı önce anlamadı: ‘Ne dedin?’ diye tekrar ettirdi.
‘Bu kasabanın ağası kim, diyorum,’ dedi. Hasan Onbaşı:
‘Yavrum,’ dedi, ‘ne ağası? Bu kasabanın ağası olur mu? Burada ağa yok. Herkes kendinin ağası… Burada ‘ağa’ diye zenginlere derler. Ağa çok…’
Memed’in kafası almadı:
‘Buranın bir tek ağası kim?’ diye tekrarladı. ‘Adı ne? Bu dükkânların, bu tarlaların sahibi kim?’
Hasan Onbaşı işi çaktı:
‘Sizin köyün ağası kim?’ diye Memed’e sordu. Memed:
‘Abdi Ağa.’
‘Sizin köyün tarlaları hep Abdi Ağa’nın mı?’ Memed:
‘Ya kimin olacak?’ Onbaşı:
‘Ya sizin köyün dükkânı?’ ‘Ağanın…’
‘Sığırları, keçileri, koyunları, öküzleri?’ ‘Çoğu onun…’
Hasan Onbaşı sakalını kaşıyıp düşündü. Sonra:
‘Bana bak oğlum Memed,’ dedi. ‘Burada senin öyle bildiğin ağalar yok. Bu kasabadaki tarlalar, az çok herkesindir. Tarlasızı da var tabii. Bu dükkânların her birinin bir sahibi var. Tabii, ağaların tarlaları çok… Fukaraların az. Çok fukaranın da hiç yok.’”
(İ.M. 1, s. 79)
Ardından Hasan Onbaşı’nın Memed’e uzun uzun Maraş’ı, esir kaldığı Şam’ı, Beyrut’u; sonra Adana’yı, Konya’yı, Mersin’i anlatması bu evrenin daha da genişlemesine ve onun Abdi Ağa’yı, ağaları, sistemi, gücü ve kaderi sorgulamaya iter. Memed artık bambaşka bir Memed’dir. İçinde taşıdığı isyan ve zulme karşı başkaldırı tohumları büyür, yeşerir.
“Memed’e olan olmuştu. Gözüne uyku girmiyordu. Düşüncelere kaptırmıştı kendini. Düşünceler kafasına akın ediyordu. Düşünüyordu artık. Dünya kafasında büyümüştü. Dünyanın genişliğini düşünüyordu. Değirmenoluk köyü bir nokta gibi kalmıştı gözünde. O kocaman Abdi Ağa, karınca gibi kalmıştı gözünde. Belki de ilk olarak doğru dürüst düşünüyordu. Aşk ile şevk ile düşünüyordu. Kin duyuyordu artık. Kendi gözünde kendisi büyümüştü. Kendini de insan saymaya başladı. Yatakta bir taraftan dönerken söylendi: ‘Abdi Ağa da insan, biz de…’”
Büyüyen dünya ve kendilik bilinci, Memed’in epistemik sorgulamalara girişmesine sebep olmuş, handiye İnce Memed’in yeniden doğmasına sebep olmuştur. Memed’in sevdiği kız Hatçe’nin Abdi Ağa’nın yeğenine verilmesi; dünyaya çıkan, hür, geniş Memed’in Hatçe’yi kaçırmasıyla son bulacak ve kaçtıkları gece Hatçe kadın olacaktır. Masumiyeti ve başkaldırıyı kutsayan bu dişil kan, Abdi Ağa ve adamları tarafından kıstırılan Memed’in Abdi Ağa’nın yeğeni Kel Hasan’ı ve Abdi Ağa’yı vurmasıyla son bulacak, Kel Hasan ölecek, Hatçe, Ağa’nın rüşvetleriyle köylünün yalancı tanıklık yapması sonucunda hapse çıkacak, Koca Süleyman’a sığınan Memed’in; kendiliğinin farkına varan acılı Memed’in dağlara çıkması ve Deli Durdu’nun çetesine katılmasıyla sonuçlanacaktır. Döne öldürülmüş, çete reisi Deli Durdu’nun yaptığı kötü hareketler Memed’in Durdu’dan ayrılmasına sebep olmuştur. Çünkü Memed, Moran’ın da ifade ettiği gibi bir soylu eşkıyadır.
“(…) soylu eşkıya olarak yoksul köylüye yaptığı iyilikler, zalimlere verdiği cezalar ve kendi öcünü alması anlatılır. İnce Memed, köylüyü toprağın sahibi yapar. Abdi Ağa’yı öldürür.” (Moran 2002: 107)
Annesinin öldürülmesi, köylünün toprağının Abdi Ağa tarafından elinden alınması ile Hatçe’nin hapse girmesi, bu soylu eşkıyayı tepeden tırnağa öfkeyle doldurur. Memed artık öç almak ve sevdiğine kavuşmak için yaşamaktadır. Sonunda Abdi Ağa’yı öldürür. Fakat içindeki yangın hiç sönmez. Memed’in hapishaneden kaçırdığı Hatçe, daha sonra jandarmalarla Memed arasında yaşanan bir çatışmadan sonra ölmüştür. Bebeği, Hatçe’nin hapishaneden arkadaşı olan Irazca Ana’ya vermek zorunda kalır. Bir sivri kaya gibi ıssız ve yalnız kalır Memed. Köylü çakırdikenliği Memed’in söylediği gibi bir top ateşle yakmakta, düğün bayram eylemekte, Abdi Ağa öldüğü için sevinmektedir. Zulüm bitmiş, Memed’in yaptığı toprak reformuyla topraklardan elde ettikleri ürünler köylüye kalmıştır. İşte, İnce Memed 2, bundan sonrasını konu alır. Abdi’nin yerine bir akrabası ağa olarak yerine geçer ve köylüye zulmetmeye devam eder. Af çıkar. Eşkıyalar birer ikişer hükümete teslim olurlar. Fakat hükümet, karşıt gücü temsil etmektedir Memed için. Memed teslim olduğunda ya da yakalandığında öldürüleceğini bildiğinden hükümete teslim olmayı kabul etmez. Kimliğine yaraşır bir şekilde savaşmaya, köylüye yardım etmeye devam eder. Ağa ve beylerle birlikte çalışan hükümet, tüm imkânlarıyla Memed’in üzerine gelecek, onu öldürmek isteyecektir. Fakat İnce Memed 1’de başarılı olamayan hükümet, İnce Memed 2’de de Memed’i öldüremez.
İnce Memed 2, bu aksiyon örgüsüyle sürer. Hatçe ölmüş; Abdi, Memed tarafından öldürülmüş, dağlara dönen Memed’in imi timi bellisiz olmuştur. Hakkında efsaneler çıkmış, bu efsaneler ağızdan ağza yayılmaya, varyantlaşmaya başlamıştır.
“O gün bugündür, Dikenlikdüzü köylüleri her yıl çift koşmazdan önce, çakırdikenliğe büyük bir toy düğünle ateş verirler. Ateş, üç gün üç gece düzde, doludizgin yuvarlanır. Çakırdikenliği delicesine yanar. Yanan dikenlikten çığlıklar gelir. Bu ateşle birlikte Alidağ’ın doruğunda bir top ışık patlar. Dağın başı üç gece ağarır, gündüz gibi olur.” (İ.M. 1, s. 436)
Aynı şiirsel dil ve üslûpla yazılan İnce Memed 2, 3 ve 4’ün, İnce Memed 1 kadar başarı sağlayamamasının nedenini soylu eşkıya temasının özelliklerinin silinmiş ve kalıplarının dağılmış olmasına bağlayan Moran, “İnce Memed’in, artık ağa öldürmenin bir çözüm olmadığını kavramıştır, çünkü yerine bir başkası gelmekte ve durum eskisinden beter olmaktadır…” (Moran 2002: 120) diyerek açımlar ki doğrudur. İnce Memed 2’de aksiyon İnce Memed 1’dekinden çok daha azdır. Yine ağaları ve zulmedenleri öldüren Memed’in soylu amacı yitmiştir İnce Memed 2’de; bu yüzden bu öldürmeleri, “bir yarar sağlamayan gelişigüzel cezalandırmalar” (Moran 2002: 120) olarak tanımlayabiliriz.
Dizimize kaldığımız yerden devam edeceğiz.