EDEBİYAT 

KENDİMİ ONARMAYA ÇALIŞIYORUM

Yazmak zorundayım. Ruhumun kırılmış parçalarını yeniden birleştirip onarmak için bir şeyler karalamak mecburiyetindeyim. Restorasyon gerekli. Mecburen sanata sığınıyorum. Kendim için yazıyorum. Ruhumun tedavisine uygun kelime, kelimelere uygun anlam arayışındayım. Yazdıklarımın başkaları tarafından anlaşılması kaygısı içinde değilim. Kendimi onarmaya çalışırken başkalarının ne düşüneceğini aklıma getirerek yazamam ki. Kalemimin dizginlerini boşalttım, ilerleyişini izlemeye koyuluyorum. Bakalım neler anlatacak delinin dili. Zaten sıkboğaz olmuşum, cümleleri de sıkboğaz edemem ki. Düşüncelerim saçma sapan olabilir. Olsun. Özgür bırakılmış duygularım, aradığım kayıp gerçeğe rast gelebilir belki.

Kimler parçalar ruhumu? Neden parçalanır durup dururken? Saçma sapan düşüncelerim derin yaralar açıyor ruhumda. Acı veriyor uyumsuz hayat. Acı çeken çocuk ağlar, bense yazıyorum.

Yirmi yıl köyde yaşadım. Kırda, dağda, bayırda… Doğayla iç içe… Tanrıdan ve doğadan beklentilerim vardı. Topraktan, yağmurdan, güneşten ve tarlamdan hasat bekledim. Koyunlarım vardı, peşimden gelirlerdi. Akarsular özgürce akardı. Doyunca su içerdim, bedelsiz. Akarsuların sazan balıklarını yerdim. Güneş her gün doğar; yağmur, zamanı geldiğinde yağardı. Zamanı geldiğinde ağaçlar çiçek açar ve meyve verirdi. Yeryüzünde yaşıyordum. Kırk yıldan beridir de yeraltında yaşıyorum. Metropol şehir İzmir’deyim. Metrolarla yol alıyorum yerin altından. Büyükşehir… Metro polis… Polis şehir… Yasalar, kurallar, medeniyet, disiplin… Cop, işkence, pranga, kelepçe… Aklımız kelepçede, sansür uygulanıyor hayatımızın her karesinde. Sevişmelerimiz, gülüşmelerimiz bizden alındı, muktedirin merhametine bırakılmışız.

Yeraltında döner her şey. Kabzımallarımız var. Alın teri bir lokmalık, fazla bir getirisi yok. Emlakçılarımız, pezevenklerimiz, aracı kurumlarımız var. Dalavere olmadan alavere kâr getirmez. Nezaketli patronlarımız var, riyakâr ve merhametsiz. Çobanlarımız var ve ben koyun gibiyim. Çobanları takip ediyorum. Politikacılar, egemenler… Kültürlüyüm işte! HES’ler kuruttu dereleri, kültür balığı yiyorum artık. Tatsız tuzsuz olsa da… İnsan ürünü… Şehirliyim. Akıllıyım. Medeniyim. Filozoflar da yetişir şehirlerden ve peygamberler de. Ya insanlar? Aydınlanma şehirde gerçekleşir. Gökyüzündeki yıldızları özledim. Ay doğar ve batar görünmeden. Işık saçan sokak lambalarımız var.

Sokakta parçalandı ruhum. Sokağa çıkmak istemiyorum artık. Birleri dilenir utanmadan, çiçek satan kız alışveriş yapamamış belli. Öteki caddede banka soyulmuş, kapkaççılara göz açtırmıyor polisler. Bir lokma ekmek için bunca telaş. Çöp bidonlarında rızkını arıyor hurdacı. Gökdelenlerin gölgesindeyiz. Patronlarımız tanrıya yakın otururlar, tepemizde, ulaşılmaz.

Ben neredeyim? Yerdeyim, bazen yeraltında sürüngen gibiyim. Parçalanmış ruhumun tamirindeyim.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar