EDEBİYAT 

‘DİKEN UCU’NDAN ‘YOLUN GÖLGESİ’NE BEHÇET ÇELİK’İN ÖYKÜLERİ ÜZERİNE – 2

“… Masalı dinleyen uyur, anlatan uyumaz. Masal anlatan gecenin bekçisidir, nöbetçisidir.” Çukurova Sanat Girişimi bünyesindeki Çukurova Okulu’nun çevrimiçi etkinliği olarak Behçet Çelik söyleşisini gerçekleştirdik, 17 Aralık’ta. Uzaklara rağmen içten, izleyenlerin katkılarıyla zenginleşen sıcak bir söyleşi oldu. Behçet Çelik öyküleri üzerine yazdığım ilk yazı, bu yazının ilk bölümü de diyebiliriz, 20 Ağustos’ta yayımlanmıştı Son Baskı’da. Şimdi o yazıya girmeyen son öykü kitapları üzerinde durmak istiyorum: ‘Diken Ucu’, ‘Kaldığımız Yer’ ve ‘Yolun Gölgesi’. Son üç öykü kitabında, 2007’de basılan ‘Gün Ortasında Arzu’da bir an önce kurtulmak istediği kente, ana baba evine dönen…

Devamını Oku
TOPLUM 

2020’DE TÜRKİYE’DE NELER YAŞADIK?

Türkiye’de 2020 yılında da kadın cinayetleri hız kesmedi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2020’de 471 kadın, cinayete kurban gitti. 300 kadının erkek şiddetine maruz kaldığı kesin olarak bilinmesine karşın 171 kadının nasıl öldürüldüğü kesinlik kazanmadı. Bir yanda kadına yönelik şiddet ve cinayet her yıl artarak sürerken, diğer yandan ‘İstanbul Sözleşmesi’ olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Edilmesi Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin aile birliğine zarar verdiği gerekçesi ile iptaline yönelik olarak iktidarın çalışmalar yürüttüğü ortaya çıktı. Bu gelişme, özellikle kadın dernekleri başta olmak…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

EL ÖRGÜSÜ YASTIK

“Bunları yaz. Vallahi yaz. Benim böyle bir yeteneğim yok, vallahi bak, yaz ama… Söz…” “Ama senin duygularını nasıl aktarabilirim ki? Bu zamanı deneyimleyen sensin.” “Olsun, ben sana yazdıklarımı vereceğim zaten, ama ben öyle bir öykü gibi anlatmadım. Öylesine, hissettiklerimi yazdım.” Birbirine geçmiş duygularla kâh ağlamaklı kâh gülerek anlatıyordu: “Valla bak, bu Adana insanı bir başka… Kadını da erkeği de… Ben böyle bir saygı, böyle sıcaklık görmedim başka bir yerde!” Her zamanki gibi seslerin değerini basa basa konuşuyordu. Bu akşam biraz daha farklı bir heyecan içindeydi. “Kafayı yemek üzereydim. Yok, bu…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

HER ŞEY BİR ANIYA DÖNÜŞÜYOR

Her şeyden ve herkesten çok uzağa gitmeyi istiyordum. İnsanlardan, eşyalardan kaçarken onlara daha bağımlı hale geldiğimi de itiraf etmeliyim. Evet, uzaklaşmanın, kendi içime kapanmanın bir kurtuluş olduğuna hem inanmış hem de arkadaşlarım tarafından inandırılmıştım. Onca söz söylenmiş, onca öğüt verilmiş olsa da ben yine mantığımın dediğini değil de yüreğimin sesine kulak vermiştim. Yalnız kalmaya tahammülüm yoktu. İşim olsun olmasın dışarıya atıyordum kendimi. Sokaklarda kalabalıklar arasında yürümek, parkta saatlerce amaçsızca oturup etrafı seyretmek, tanıdık birilerine rastlamak ve akşam olunca da çok sevmesem de, anlaşamasam da sırf yalnız kalmamak adına bir arkadaşı…

Devamını Oku
TOPLUM 

ADANA’NIN KURTULUŞ GÜNÜ 5 OCAK’IN ÖYKÜSÜ

Her 5 Ocak’ta eski adıyla İstasyon Meydanı ya da yeni adıyla Uğur Mumcu Meydanı’nda kurtuluş törenleri yapılır. Çoğu kez televizyonda çeşitli kentlerin kurtuluş törenleri gösterilirken, tahta silahlar ve kılıçlar ile temsili düşman askerlerini kovan Türk askerleri senaryosunun acemi tiyatrocular gibi sahnelenmeye çalışıldığına tanık oluyoruz. Geçmiş yılların birinde Adana’nın kurtuluş törenlerini izlemeye gitmiştim. Gazilerin geçit törenine tanık oldum. İçlerinde bir gaziye gözüm takıldı. İnanılmaz derecede ciddi ve vakur adımlarla yürüyordu. O yaşına rağmen büyük bir enerji içerisinde kollarını sert bir biçimde tutuyor, asker adımlarında yere sağlam basıyordu. Yüz hatlarından, hissettiği gurur…

Devamını Oku
SON BASKI 

PALTOLU AKŞAMLAR, MASKESİZ YÜZLER VE 17 YAŞINDAKİ ‘SEVGİLİ’!

1 yıl ne de çabuk geçti… 5 Ocak 2004 tarihinde yayın hayatına başlayan bir sanal dergi için geride bıraktığı 17 yıldan yalnızca biri belki ama bizler için oldukça önemli. Son Baskı olarak yayın hayatımıza 5 yıl ara vermiş, 2020’nin 5 Ocak’ında yeniden merhaba demiştik yazı dostlarına. Attila İlhan’ın “Ayrılık da sevdaya dâhil” dediği şiirinde olduğu gibi, ayrı kaldığımız yılları da sevdamıza dâhil etmiştik. Hiçbir şey eksiltmeden, kaldığımız yerden devam etmiştik. Şimdi yine devam ediyoruz ve hep devam edeceğiz. FIRTINADA SIĞINDIĞIMIZ BİR LİMAN 2019’un Kasım’ında, pastırma yazının yeni bittiği bir Adana akşamında…

Devamını Oku
YAŞAM 

AYNA

Birinin ya da birilerinin ayna tutması gerek biz insanlara! Birinin “Güzelsin” demesi gerek güzel olmamız için illa. Biri ya da birileri “Yeteneklisin” demeden yetenekli olamıyoruz adeta! Birinin seni anlaması gerekiyor önce, kendini anlatabilmen için diğer insanlara. Biz insanları diğer canlılardan ayıran en temel özellik bu sanırım. Mutlaka ayna tutmalı birileri. Sevmeli biri bizi, sevmeyi öğrenmemiz için. İzlemeli birileri ürettiklerimizi, yeteneklerimizi geliştirmemiz için her konuda. Dokunmalı, sarılmalı, birbirimize iyi gelmeliyiz! “Sen bana iyi geliyorsun” diyenimiz ya da dediklerimiz olmalı. Bir anne düşünün mesela; yemeklerini afiyetle yiyip “Nefis olmuş anne, ellerine sağlık”…

Devamını Oku
YAŞAM 

ZAMAN KAYBOLMAZ

“İyilik; sağırların duyabildiği, körlerin görebildiği lisandır.” – Mark Twain Gece boyunca yağan yağmur durduğunda, öğle üzeri gülen güneş göründü. Kış mevsiminde uyuyan güneş uyanmış, karşı yakamıza düşen çam ormanının duru güzelliği tel tel görünür olmuştu. Hava, bahardan gün çalmış gibiydi. İzlediğim bilimkurgu dizisi ‘Alice’de duyduğum “Mekân zamanı korur” ifadesi beni çok eski anlatılara, mekâna sıkışmış geçmişlere ve tabii ki kitaplara götürdü. Hangi dönemde olursa olsun yaşananlar; önce evrenin, sonra o neslin ve nihayetinde bize ulaşan kitapların içinden dertlerini ve sevinçlerini bize ulaştırırlar. Burgu sırmalı kısacık halkasından duvara asılmış, bir baş…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

KALANLAR

Çok mu seviyorum bu sokağı? Ne işim vardı sürekli dolanıp duruyorum. Ellerimde kedilere aldığım mamalar, bir şişe su. Ortada kediler yok? Nereye gitti hepsi yine bir gün içinde? Aklım almıyor. “Gel pisipisi” diye seslene seslene yürüyorum, yanımdan geçenler tebessümle bana bakıyorlar, tebessüm olduğunu farz ediyorum, alay ediyorlarsa sonuçta kendilerine ediyorlar. Hiç dert olmaz bana zaten, bir başkasının benim için ne düşündüğü. Belki yalnızca geceleri. O da vaktim varsa. “Gel pisipisi!” Nihayet en tombul olanı geldi, Laz Müteahhit olur kendisi. “Kediye öyle mi denir hiç?” derdi rahmetli annem bu kedinin burnunu,…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

CORONIC BİR OLAY

Posta kutumda bir zarf duruyor olması şaşırttı beni. Daha doğrusu, bir kurumdan değil de üzerindeki el yazısından anladığım kadarıyla, bir kişiden gelmesine şaşırdım. Özel bir mektup almayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki… Çarşamba günü iş dönüşü aldım mektubu. Pandemi nedeniyle eve erken geldiğim günlerden biriydi. Kahverengi ve biraz da kabarık bir zarf posta kutumun dışına sarkmış halde duruyordu. Merakla alıp birinci kattaki daireme çıktım. Üstümü hızlıca değiştirip poşet çay eşliğinde incelemeye başladım zarfı. Milano damgasını gördüm üzerinde. Yurtdışından gönderilmişti demek. Zihnim, saliseler içerisinde, bana oralardan mektup yazacak kimse var…

Devamını Oku