POLİTİKA 

BU VATAN KİMİN?

O dönemde 450 üyesi vardı TBMM’nin. İdamlar için toplanılmıştı. 323 milletvekili katılım sağladı. 127 milletvekili oylamaya katılmadı. 50 ya da 51 milletvekili çekimser oy kullandı. 48 milletvekili ise ‘hayır’ oyu verdi. 273 ‘evet’ oyuyla idamlar onaylandı. * * * CHP’den İsmet İnönü ve Bülent Ecevit’in de aralarında bulunduğu milletvekilleri dışında ‘hayır’ oyu veren tek isim ise Türkiye İşçi Partisi lideri Mehmet Ali Aybar idi. Aynı partiden Rıza Kusa ise oylamaya katılmamıştı. CHP içinde ağırlıklı olarak idamlara ‘hayır’ oyu verilse de 18 CHP’li vekil “İdamlara evet!” demişti. CHP’nin 15 milletvekili ise…

Devamını Oku
POLİTİKA 

GEÇMİŞİMİZİN O ‘1 MAYIS’I

“Bugünümüzün Derin Geçmişi” yazı dizimin son kısmı olan dördüncüsünü yayımlamadan önce, gündemi 1 Mayıs İşçi Bayramı’ndan koparmamak için sıcak olarak takip ettiğim o yılları yazmak istedim. Her “1 Mayıs”, ülkemizde toplumsal bir heyecan yaratan, zihinlerin Taksim’e odaklandığı çok anlamlı bir gündür. İşçi bayramının ötesinde sendikal mücadelede bir kilometre taşıdır. Yıl 1977… İki kutuplu bir dünyada diğer üçüncü dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye de bu kutupların savaş arenasıydı. Emperyalist dünyanın vazgeçilmez taktiği, suyu bulandırıp toplumun gerçek düşmanını görmesini engelleyerek efsanevi bir düşman yaratmaktı. Bu düşman komünizmdi. Her solcu bir komünistti ve…

Devamını Oku
POLİTİKA 

SALGIN İÇİNDEKİ SALGIN VE BEDEL ÖDEYENLER

Bir karşılığı olmalı elbette yaşamın. Bir karşılığı umuda, sevgiye, hoşgörüye ve bütün güzelliklere dair… Bir bedeli olan ne çok şey var oysa. Bir bedelden arta kalan ölü bir çocuğun soğuk bedeni gibi… Suriyeli bir bebeğin kıyıya vurmuş cansız bedeni… OHAL sürecinde vurulan ve sokağa çıkma yasağı nedeniyle kokmasın diye buzluğa konulan 10 yaşındaki Cemile… Acaba bu çocuklar neyin bedelini ödedi? İşkencede boğazından kaynar su döktüler öğretmen Enver Karagöz’ün. Ölene kadar bir daha hiç konuşamadı. Özgür bir vatan, savaşsız, sömürüsüz bir ülke ve dünya ya da başkalarının, bir halkın yarınları için,…

Devamını Oku
EDEBİYAT POLİTİKA 

GÖKYÜZÜ NÖBETİ

“Mayıs, 50 yıldır kalp ağrısıdır bu ülkede…” Gözümü alan parlak ışığın yarattığı kamaşma giderek azalıyor. Görüntü netleşmeye başladı. Uçsuz bucaksız bir yeşillik uzanıyor karşımda. Pırıl pırıl bir güneş… Nerede olduğumu tam anlayamadım. Hava ne terletecek kadar sıcak ne de üşütecek serinlikte. Vücudunda hissettiğin ısı neyse o kadar… Çok hafif bir meltem, sadece çevrenin varlığını hissettirmek için esiyor. Az ilerde, neşesi buradan hissedilen bir dere akıyor. Bu coşkuya, koca kulaklı bir köpeği kovalayan iki yavru kedi eşlik ediyor. Çimen kokusu, biraz ötede görünen tek katlı evden gelen taze ekmek kokusuna karışıyor.…

Devamını Oku
POLİTİKA 

ÇARE

Hep bir çare aradık. Neredeyse 200 yıl oldu. “Tanzimat Fermanı” ilan edildi 1839’da. Ders kitaplarında hâlâ genişçe yer alır. Kaynağı ve içeriği milli değildi oysa. Yani bir çeşit “demokrasi kılıflı IMF programı” gibiydi. Hâlbuki bir yıl önceki “1838 Türk-İngiliz Serbest Ticaret Antlaşması” daha önemlidir. Ders kitaplarında, çoğunlukla, kısa bir bölüm olarak “Baltalimanı Antlaşması” olarak geçer. Aslında Osmanlı’nın mali olarak yıkılması antlaşmasıdır. Kapitülasyonlardan çok ötedir. Gümrük vergilerini düşürüp memleketi İngiliz pazarı ve sömürgesi yapmıştır. Benzer antlaşmalar, diğer Avrupa devletleriyle de yapılınca sadece 35 yıl sonra devletin mali yapısı tamamen çökmüştür. Atatürk…

Devamını Oku
POLİTİKA 

GÜNEŞLİ GÜNLER UZAKTA DEĞİL

Acaba en büyük acıları bir gün unutacak mıyız, yoksa olur olmaz bir zamanda hatırlayıp kıyısından mı geçeceğiz? Bir salgın kasıp kavuruyor dört bir yanımızı… Bilim insanları süre veremiyor. Ne zamana kadar gidecek, ne kadar sürecek, bilen yok! Daha büyük bir işsizlik ve yoksulluk bekliyor ülkemizi ve çoğu yeri… Zaten işsizlik var; ama bu kez dalga dalga gelecek. Şimdi her şeyi unutup yapmamız gerekenleri mi düşünmeli, her şeye yeniden başlayabilmek için çareler mi aramalı? Elbette olması gereken birlik, beraberlik, daha çok kenetlenmek, birlikte mücadele etmek… Oysa milletin can derdine düştüğü bir…

Devamını Oku
POLİTİKA 

BİZİM TÜRKÜMÜZ

HELİN BÖLEK İÇİN… “(…) Kahramanlarımızın sıcaklığıyla, özlemle kucaklıyorum. Nasılsın? Öncelikle geciktiğim için kusura bakma, olur mu? Bu birkaç hafta mektup konusunda tutuk kaldım biraz. Yazamadım bir türlü. Baksana, iki mektup arasında bile sevdiklerimizi uğurlamış oluyoruz sonsuzluğa. Bunun yarattığı duygu, kıvrandıran bir acının ötesinde bir şey olmalı, değil mi? Sevgiyle kin kardeştir derler. Beraber büyürlermiş. Bahsettiğim kin, kör bir nefret, şuursuz bir öfkeden ibaret değil. Seni sen olduğun için, aç, yoksul olduğun için öldürene, zulmedene duyduğun kindir. Niçin zulmeder? Çünkü o da senden nefret eder. Bu, varlık-yokluk meselesidir. Onların zenginliğidir, bizim…

Devamını Oku
POLİTİKA 

PANDEMİYİ YENMEK

“Corona” (Cov-19) pandemisi hayatımızı nasıl da değiştirdi! Söyleseler inanmazdık yaşadıklarımıza… Bu yazıda amacım, size bilinenleri sıralamak değil! Ben bambaşka bir açıdan bakacağım konuya. Pandemiyle yapılan mücadeleyi, “strateji penceresinden” irdeleyeceğim. Gözümüzle göremediğimiz bu sinsi düşmana karşı verilen “savaşı” analiz edeceğim. Önce tarihe bir göz atalım: Napolyon… Büyük bir komutandı. Müthiş bir taktik üstadıydı. Ordularıyla Avrupa’yı kasıp kavurdu. Ama berbat bir stratejisyendi: Önce Mısır’a saldırdı, sonra Rusya’ya. Derken sıfırı tüketti ve ülkesini felakete sürükledi. Onca askeri zafere rağmen ülkesini yıkıma uğrattı. İngilizler de benzer kaderi paylaştı: Birinci Dünya Savaşı’ndan galibiyetle çıktı; ama…

Devamını Oku
POLİTİKA 

ACININ TARİHİ DAHA KAÇ KEZ YAZILACAK?

Acının tarihi kim bilir kaç kez yazıldı bu topraklarda… Kim bilir kaç felaketi yaşadık peşi sıra… Saymayacağım yakın tarihin acılarını. Son dönemde ise kadın ve çocuk istismarının tarihi yazılıyor ülkemizde. Alnımızda kara leke, boynumuzda ağır vebal… Nereye el atarlarsa orası çürüyor işte. Yasa, hukuk, yargı, vicdan, suçun aklanması, yoksulluk, işsizlik derken bir kavram kargaşası eşliğinde belli bir kitleye olmadık ahlaksızlığı alkışlatacak kadar ayrıştırılmış ve yozlaştırılmış bir “örgütlü cehalet” var karşımızda. Bir salgın kasıp kavururken dört bir yanını dünyanın ve ülkenin; kriz fırsatçılığı, maskeli ihaleler, Salda gölü kıyısında inşaat derdine düşmek,…

Devamını Oku
POLİTİKA 

ASIL SALGIN HANGİSİ?

En zorlu günleri yaşıyoruz. Aslında yaşamaya çalışıyoruz. Yeterli ya da yetersiz önlemler, kendini izole etme, karantina ve “Evde kal” çağrıları eşliğinde kendi başımızın çaresine bakarak yaşama tutunmaya çalışıyoruz. Elbette geçecek bunlar. Geçecek geçmesine de, bu kolay olmayacak. Ağır bir hasar bırakıp da geçecek “salgın” denilen ve dokunanı da dokunmayanı da yakan büyük yangın. Dayanışmayla, işimizi doğru yaparak, fırsatlardan beslenmeyerek ve bilimin ışığıyla üstesinden gelinecek bu salgının. Oysa asıl yenmemiz gereken, şu nefret salgınıdır her şeyden önce. Ölümlere seyirci kalıp başkalarını suçlamak gibi bir salgını da gördük defalarca. Aslında bu, yaşama…

Devamını Oku