POLİTİKA 

SALGIN İÇİNDEKİ SALGIN VE BEDEL ÖDEYENLER

Bir karşılığı olmalı elbette yaşamın. Bir karşılığı umuda, sevgiye, hoşgörüye ve bütün güzelliklere dair… Bir bedeli olan ne çok şey var oysa. Bir bedelden arta kalan ölü bir çocuğun soğuk bedeni gibi… Suriyeli bir bebeğin kıyıya vurmuş cansız bedeni… OHAL sürecinde vurulan ve sokağa çıkma yasağı nedeniyle kokmasın diye buzluğa konulan 10 yaşındaki Cemile… Acaba bu çocuklar neyin bedelini ödedi?

İşkencede boğazından kaynar su döktüler öğretmen Enver Karagöz’ün. Ölene kadar bir daha hiç konuşamadı. Özgür bir vatan, savaşsız, sömürüsüz bir ülke ve dünya ya da başkalarının, bir halkın yarınları için, mutluluğu için ödenen bedeller silinmeyen ve asla silinemeyecek bir tarihte yerini korumakta. Geçmişin acıları ve utançları orta yerde dururken, gelip dayandığımız yer salgın içinde başka bir salgınla boğuşmak mı olmalıydı?

Kanla abdest alanların dönemi de bitiyor artık. “Abdestli kapitalizm” kabuk değiştiriyor. Karl Marx’ın “Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser” sözü hâlâ geçerliliğini korusa da, dinsel temalarla sarılı kapitalizmin örtüsü lime lime dökülüyor. Nereden bakarsan bak: “Kral çırılçıplak!

Hayırda yarışmak” ne kadar da anlamlı, değil mi? Hele de şu korona günlerinde. İşsiz sayısı patlamışken hayır yapmaktan, dayanışma içinde olmaktan daha anlamlı ne olabilir? Oysa bir yoksula ekmek vermek terör faaliyeti ya da “devlet içinde devlet” olmaya çalışmak gibi görülüyorsa senin dinin kime? Bu iflas etmiş, çürümüş bezirgân siyaseti de bir parçasıdır işte salgın içindeki salgının.

Yandaşa kaçak bina yapmak serbest; ama o kaçak binanın haberini yapmak suç. Ekmek dağıtmak suç, iyilik yapmanın suç olduğu bir ülkede gazetecilerin, milletvekillerinin, siyasi parti il başkanlarının tehdit edilmesi, mezar yerlerinin kışın derin, yazın serin bir boğaz olacağının işaret edilmesi, “Hareket haddini bildirir” tehditleri ve hakaretler eşliğinde yolun ne kadar açık senin, sevgili yurdum?

Herkese eşit bir salgın… Devlet başkanı, memur, makam sahibi, işsiz, öğrenci, esnaf, ateist, köktendinci, milliyetçi, ümmetçi, solcu, sağcı, kadın, erkek diye ayırmayan bir salgın da bile birilerini ayırıp daha çok risk altına sokan bir anlayış ne demek acaba?

Salgının eşitsizleri var bu ülkede. Siz evinizde oturun, ne isterseniz ayağınıza gelsin, buzdolaplarınız ağzına kadar yiyecek, gazlı gazsız, alkollü alkolsüz içeceklerle dolu olsun, çarklar dönsün, ekonomi batmasın diye her gün sokağa çıkan salgın eşitsizleri… Onlar 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde bile çalıştılar. Bir gün siz rahat rahat sokağa çıkasınız diye kim bilir kaçı ölümcül virüsü kaptı, kim bilir kaçı göçüp gidecek bu dünyadan?

Çünkü onlar yoksul. Dönen bir çark kaç insan eder? Yoksul doğmak ya da yoksul olmak da bir bedel ödenmesi için yeterlidir belki de. “Her Türk asker doğar”… Ve belki bunun için duvarları sıvasız evlere, dağ köylerindeki barakalara, yoksul semtlere, gecekondu mahallelerine indirildi fidan gibi gençlerin bayrak bayrak tabutları…

1 Mayıs’ta, DİSK’in çelengini parçaladılar. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve yöneticilerini gözaltına aldılar. Aslında o parçalanmak istenen, işçinin, emekçinin geçmişte elde ettiği kazanılmış haklarıydı. O çelengi parçalayanların bile bugün maaşlarına yansıyan haklarıydı parçalanmak istenen. O haklar için bedeller ödendi oysa. Bir çelenk parçalamakla yok edemezsiniz hiçbir şeyi.

Akıp geçerken zaman geriye ağrılar ve sancılar bırakarak, kadın, çocuk hassasiyetinin yerlerde süründüğü, kadın, çocuk cinayetlerinin alıp başını gittiği, tohuma, toprağa, ağaca, sokaktaki hayvana kıyıldığı bir dönemin en keskin virajına keskin bir bıçak gibi girdi salgın. AVM, HES, rant, tüketim ekonomisi, ayrıştırma, nefret söyleminin ne kadar boş olduğunu, yaşamın anlamını, değerini öğretti acı bir şekilde.

Biz, bilimin ışığında öyle ya da böyle yeneceğiz bu virüs denilen, salgın denilen belayı. Biz, önce onu yeneceğiz, sonra bu lanet olası örgütlü kötülüğü, cehaleti… Ve unutulmasın ki işte o zaman hep birlikte kavuşacağız kızıl güllere bezenmiş özlemlere, aydınlığa. Yeniden yakacağız ışıkları ve birlikte çiçeklendireceğiz dünyayı.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar