ÇIRAK OLMAK
Bir odası üstte, bir odası da aşağıdaydı doğduğum evin. Yani iki odalı ve toprak damlıydı. Aşağıdaki oda misafirler için hep kapalı tutulurdu. Giremezdik. Meğer biz “dubleks” bir evde oturuyormuşuz da haberimiz yokmuş. Büyüyünce öğrendim. Yaz geceleri de dama çıktığımızda “tripleks” oluyormuş meğer. Bir yaz sabahı yukardaki küçücük sofayla aşağıdaki küçücük avluyu birleştiren ve bastıkça gıcırdayan tahta merdivenin bir basamağına oturmuş, kollarımı tırabzana dayamış, kapı ağzında annemin babamı yolcu edişini izliyordum. “Baba, ben de gelim mi atölyeye?” dedim. Dediğime ben de şaştım. Şaşırdı önce, sonra gülümsedi. “Hadi, gel bakim” dedi. Atölyeyle…
Devamını Oku