YAŞAM 

ÇIRAK OLMAK

Bir odası üstte, bir odası da aşağıdaydı doğduğum evin.

Yani iki odalı ve toprak damlıydı.

Aşağıdaki oda misafirler için hep kapalı tutulurdu. Giremezdik.

Meğer biz “dubleks” bir evde oturuyormuşuz da haberimiz yokmuş. Büyüyünce öğrendim.

Yaz geceleri de dama çıktığımızda “tripleks” oluyormuş meğer.

Bir yaz sabahı yukardaki küçücük sofayla aşağıdaki küçücük avluyu birleştiren ve bastıkça gıcırdayan tahta merdivenin bir basamağına oturmuş, kollarımı tırabzana dayamış, kapı ağzında annemin babamı yolcu edişini izliyordum.

Baba, ben de gelim mi atölyeye?” dedim. Dediğime ben de şaştım.

Şaşırdı önce, sonra gülümsedi.

Hadi, gel bakim” dedi.

Atölyeyle o gün tanıştım.

Sanırım babam ben fark etmeden oraya çakmış beni.

Hâlâ ordayım.

Tabela düzenlemesini matematiksel yapayım diye de mühendis oldum.

Aynı gün müşteriler için iki dükkân ötedeki çaycıya çay söyleyerek çıraklığımı resmen başlatmış oldum.

Ortalığı süpürüyordum.

Fırçaları temizliyordum.

Boyaları karıştırıyordum.

Zımpara yapıyordum.

Zımpara deyince Adanalı mimar/yazar Demirtaş Ceyhun aklıma geldi.

Bir imza gününde imzalaması için kitabını uzatıp adımı ve soyadımı söyleyince “Hikmet Abi’yle yakınlığınız var mı?” dedi. “Babam” deyince bir anısını anlattı.

İlkokula giderken atölyemizin önünde durur, hayranlıkla babamın tabela yazmasını izlermiş.

O yaz bir tabelacıya çırak vermişler.

Ustası ilk gün zımpara yaptırmış.

Öylesine yorulmuş ve sıkılmış ki ertesi gün gitmemiş. Gülerek anlatmıştı.

Ben de zımpara yapmayı sevmemiştim.

Ama renkleri tanımaktan çok mutlu olmuştum.

Sarı maviyle kucaklaşınca yeşil oluyor, kırmızı sarıyla buluşunca turunculaşıyor, beyaza bir damla kırmızı damlatınca yanakları pembeleşiyordu.

Füzenle tabela eskizi yapmayı çok seviyordum.

Harfler ilginç geliyordu bana.

Ve babam bir gün bir tabelanın önüne oturttu beni.

Bir elime ıskatayı, diğer elime de fırçayı tutuşturdu.

İşte, hikâyemiz böyle başladı.

Başta babam ve Leonardo da Vinci olmak üzere tüm fırça tutan sanatçıların ellerinden saygıyla öpüyorum.

Bir resim üstünde çalışan babamın bu fotoğrafı 1953’te çekilmiş…
Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar