EDEBİYAT YAŞAM 

‘BURALARDAN ÖYLE CEKETSİZ KAÇMAK GELİYOR…’

Gemi denildiğinde benim aklıma yolculuk gelir; yolculuk denildiğinde şairler gelir aklıma.

Gizli bir aşk vardır sanki şairlerle gemiler arasında.

O aşkı Orhan Veli ne de güzel anlatır. Aşkının ismini söylemez ama biz anlarız; Orhan Veli gemilere vurgundur:

Gün olur, alır başımı giderim,/ denizden yeni çıkmış ağların kokusunda./ Şu ada senin, bu ada benim,/ yelkovan kuşlarının peşi sıra.

Şiirin asi çocuğu Attila İlhan da gemilere vurgundur. Daha derin bir aşk yaşar Attila İlhan. Bir kaptan gibi sever gemileri. Gemilerin içindedir ama gemilerin dışındadır. Bir kaptan gibi.

…bu geminin yelkenlerine herifin biri Paris yazmış…/ (…)/ sen bana kaptan diyorsun, herkes bana kaptan diyor/ sahici bir kaptanmışım gibi tükürüyorum…

Özlemin adını gemi koyduğu da olmuştur Kaptan’ın.

Sahici bir kaptan’ gibi kederlenirken, bir aşkı özler. Aşk demez, gemi der, adını bilmez geminin, sadece nereye gideceğini bilir:

…Bir gemi beni Afrika’ya götürecek/ ismi bilmiyorum ne olacak/ Kazablanka’da bir gün kalacağım/ sisler bulvarını hatırlayacağım/ kırmızı melek şarkısından bir satır/ lodostan bir satır, yağmurdan iki/ senin kirpiklerinden bir satır/ simsiyah bir satır hatırlayacağım/ seni hatırlatanın çenesini kıracağım/ limanda bir vapur uğuldayacak…

Kaptan’ın dünyasında gemi demek, her zaman özlem, her zaman aşk demek değildir. Yalnızlığı da ‘gemi’ diyerek anlatır Kaptan:

Haliç’te bir vapuru vurdular, dört kişi/ demirlemişti, eli kolu bağlıydı, ağlıyordu/ dört bıçak çekip vurdular, dört kişi/ yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu…

Şiir denir de Nâzım Hikmet unutulur mu?

Sadece gemilere değil, gemilerin sırdaşı nehirlere, denizlere, Boğaziçi’ne vurgundur Nâzım. Öyle bir aşktır ki Nâzım’ın yaşadığı, aşkıyla karışır, bütünleşir; bulutsuz bir göğün altında Tuna’ya bakarken:

Gökte bulut yok/ söğütler yağmurlu/ Tuna’ya rastladım, akıyor çamurlu çamurlu/ hey Hikmet’in oğlu, Hikmet’in oğlu/ Tuna’nın suyu olaydın/ Karaorman’dan geleydin/ Karadeniz’e döküleydin/ mavileşeydin, mavileşeydin/ geçeydin Boğaziçi’nden/ başında bir İstanbul havası/ çarpaydın Kadıköy’de iskeleye/ çarpaydın, çırpınaydın/ vapura binerken Memet’le anası…

Benim aklıma yolculuk gelir; yolculuk denildiğinde şairler gelir aklıma. Çıkıp gidesim gelir gemileri, denizleri, şairleri düşünürken…

İnsansız, sessiz; masmavi denizin koynunda inci bir gerdanlık gibi duran bir adayı, kaygısız uykuları özlerim…

Yılmaz Odabaşı’nın ‘karasal iklime uygun’ gemileri anlattığı şiirini mırıldanırım, bir ada düşlerken:

Buralardan öyle ceketsiz kaçmak geliyor…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar