FELSEFE TOPLUM 

DÜZENİN YABANCILAŞMASI VE DÜZENE YABANCILAŞMA

“Yabancılaşma” kavramını tarihte ilk kullananın Plotinos (M.S. 205-270) olduğu söylenir. Plotinos, “Var olan tek bir şeydir. O da tindir, Tanrı’dır” der. Plotinos O’nu “bir” olarak adlandırır. O’nun haricindeki tüm şeylerin O’ndan var olduğu, başlangıcının “O” olduğu tezinden hareket eder. Bu “aşkın ‘bir’den” her şeyin çıkması varlık hiyerarşisi şeklinde olur. Oysa yaşamda aşkın olanın “düşünen insan” olduğu varsayılırsa, Plotinos’un düşüncesine yüzyıllar sonrasından bir muhalefet şerhi düşülebilir: “Daha Allah ile cihan yok iken/ Biz anı var edip ilan eyledik/ Hakk’a hiçbir layık mekân yok iken/ Hanemize aldık mihman eyledik.” – Edib Harabi…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

YAZA VEDA EDERKEN AGOTA KRISTOF’TAN BİR ÜÇLEME: ‘BÜYÜK DEFTER’ – ‘KANIT’ – ‘ÜÇÜNCÜ YALAN’

Yaz bitti. Eylül de yarılandı geçti… Sonbahar başlıyor, sombahar… Deniz, kum, güneş Akdeniz’de hâlâ hüküm sürse de artık kızıl, sarı, yeşil renkleriyle bir Batı Karadeniz ormanı ruhum… Son demler Ankara’da… Agota Kristof’un üçlemesi; ‘Büyük Defter’, ‘Kanıt’, ‘Üçüncü Yalan’la veda… Ankara’ya da, fark etmeden geçen yaza da… 1935’te Macaristan’da doğan, 1956’da ülkesinden kaçıp İsviçre’ye yerleşen, bir taraftan fabrikada çalışırken bir taraftan da Fransızca öğrenen, tiyatro oyunları yazan Agota Kristof’un dilimize çevrilen dört romanı var gördüğüm kadarıyla. ‘Büyük Defter’, ‘Kanıt’ ve ‘Üçüncü Yalan’ tek ciltte toplanmış Yapı Kredi Yayınları’nın baskısında, Ayşe İnce…

Devamını Oku
YAŞAM 

GİTMEK ZAMANI

Evet… Tam zamanı! Gitmenin, uzaklaşmanın… Nereye? Önemi yok… Yahut var. Susanna Tamaro gibi “yüreğinin götürdüğü yere”… Denize! Özlediğin denize! Balıklara, yakamozlara, Ernest Hemingway’ın ‘Yaşlı Adam ve Deniz’ine! İçinde “deniz” geçen her bir şeye ya da her bir yere! * * * Benim yolculuğum iyot kokuyor biraz. Bazen, balık pullarından koleksiyon yapan çocukların mutluluk sesleri duyuluyor uzaktan. Yakamoza aşkını söyleyen yelpazeler serinletiyor bunaltıcı geceyi. Aşk, özlem, deniz, meltem ve daha birçok şey, daha birçok his uyandıran sözcük yetiyor tetiklemesine bu “gitmek” isteğini. Gidip kaybolmak isteğini! * * * Bavuluma koyduğum bir…

Devamını Oku
YAŞAM 

KARAKIZ’IN ‘DELİ DUMRUL’ KABADAYILIĞI

Işık şehrinde yıldızlar kaybolur! Kimi zamanlar kısacık anlara sığdırdığımız, içimizde yeşeren sıcak duyguların farkındalığını yaşarız. Evimizin karşısında bulunan boş arsanın kimsesizliğini değiştirip benim her gün, bilmem kaç kere oraya bakmamı sağlayan ilginin sebebi kara bir köpek oldu. Ona ‘Karakız’ adını verdim. Boş arsanın diğer yanında bulunan evin bahçe duvarına yaslanıp hayat bulan böğürtlen koruluğunu bir tünel gibi oyup yuva haline getirmişti. Her sabah kalktığımda o tünelin bana dönük açık oyuğuna bakmadan edemez oldum. Boş arsanın yola bakan kaldırımına uzanıp tehlikenin kokusunu anladığı an da kıyameti koparıyordu. Hele bir köpek, kedi…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

BIRAK VE GİT

Herkes ruhumu bırakıp gitmemi söyledi. Soğuk ve anlamsız yüz ifadeleriyle bana bakıyorlardı. Bir ruh nasıl bırakılırdı, bilmiyordum. Ne demek istemişlerdi, onu da anlamamıştım. Çok şey anlamamı istiyorlardı. Oysa onların anlamadığı benim bozkır gibi çorak gönlümün ve aklımın sınırlarıydı. Hiç sürülmemiş, sulanmamış, tohum serpilmemiş, taş yığınına dönmüş topraktan sulu elmalar beklemelerini aklım almıyordu. “Ruhunu bırak ve git.” Bana söylendiğinden beridir aklımda bu söz. Yatarken, yürürken, yemek yerken… Bu kadar çok düşündüğüm bir sözü anlayamamanın yarattığı sıkıntı kalbimi kaplıyor, nefes alamıyorum. Son moda virüslere ihtiyacı yok benim nefes alamayışlarımın. Anlamlandıramamak kahrediyor beni.…

Devamını Oku
POLİTİKA 

40 YIL ÖNCEKİ 12 EYLÜL VE BUGÜNKÜ TÜRKİYE

Bir ülkede halkın yaşamını etkileyecek köklü değişiklikler yapılması ancak bilinçli ve güçlü bir organizasyonla mümkündür. Bu değişimler halkın yaşamını olumsuz etkileyecek bir sonuç ortaya çıkaracaksa, halkın büyük çoğunluğunu etkisi altına alan korku ve baskıya ihtiyaç vardır. Halkın onaylamadığı müdahalelerin uzun vadede başarılı olması çok zordur. 1961 Anayasası’nın yarattığı özgürlük ve haklar konusunda giderek daha da bilinçlenen Türk halkı, her alanda her geçen gün bu hakların kullanılmasının yarattığı farkındalık arttıkça bu haklardan geriye adım atılmasını daha da zor hale getirmesi kaçınılmazdı. 1970’li yıllar sendikal hareketler, dernek faaliyetleri, basın özgürlükleri açısından 1961…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

‘AÇIN KAPILARI, EYLÜL GELDİ; BULUTLARLA KUŞLARLA…’

Iraklı şair Abdülvahap El-Beyati, Nâzım Hikmet’e ağıt yaktığı bir şiirinde şunları söylüyor: “Nâzım geldi! Kim çalıyor kapıyı?/ Sürgünden döndü Nâzım, bulutlarla kuşlarla/ Ve deniz beklerken onu/ Ağaçları taşları devirdi coşkuyla/ Açın kapıları, Nâzım geldi Anadolu’ya!/ Asma kütükleri suluyor/ Zeytin fidanları dikiyor tepelere dağlara/ Ve teriyle ıslanıyor kirpikleri/ Açın kapıları, açın, Nâzım geldi!” Eylül sözcükleri topluyorum yüzyılları aşan şiirlerde, yaşanmışlıklarda. Abdülvahap El-Beyati’nin dizeleri, Nâzım’a olan ağıtı, çocukluğu, gençliği ve Paris akşamüzerleri: “Gülüm, nasıl da yaşlandı Paris/ Oysa ben çocukluğumu yaşıyorum hâlâ/ Uğraşım gezginlik ve türküler yakmak/ Yeryüzünde, tüm yalnızların akşamında.” Ve…

Devamını Oku
POLİTİKA 

HER YERDE ÇÜRÜME, HER YERDE YALAN!

Vaka sayıları yalan, işsizlik verileri yalan, büyüyen ekonomi yalan… Kredi borcunu ödeyemeyen öğrencilere devlet eliyle icra gönderilirken, üniversite yönetimlerini bile aile şirketine döndürdüler. Ve salgın kasıp kavurmaya, her alanı vurmaya devam ederken, en ön safta mücadele eden sağlık emekçileri tükenmekte… Gece nöbete giderken evde yalnız bırakmak zorunda kaldığı iki çocuğu yanarak ölen bir hemşire düşünün… Eğer sağlıkçıların 7/24 ücretsiz kreş taleplerine kulak verilseydi, o iki çocuk ölmeyecek, Fatma Hemşire, ömrünün sonuna kadar yaşayacağı bir acıya mahkûm olmayacaktı… Alınmayan önlemlerin, keyfiyetin, işverenin kâr hırsının ölümlere zirve yaptırdığı bir ülkeyiz. En insani…

Devamını Oku
POLİTİKA 

DOĞU AKDENİZ DÜNYA SAVAŞI

Geçtiğimiz günlerde önemli bir Zoom toplantısı gerçekleştirdik. Çok seçkin katılımcılar ve konuşmacıların bulunduğu toplantıda, Türkiye ve KKTC’yi yönetenler açısından çok ciddi mesajlar verildi. Yöneticiliğini Başkent Ankara Strateji Enstitüsü Başkanı Engin Öktem’in gerçekleştirdiği toplantıya, KKTC Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, KKTC kökenli gazeteci Yusuf Kanlı, KKTC Ankara Eski Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç ile emekli asker ve akademisyen Ömer Lütfü Taşçıoğlu katıldı. Toplantıda ortaya çıkan düşünceler, Türkiye ve KKTC’nin varlığı ve geleceği açısından çok önemli tespit ve uyarıları içermekteydi. Özellikle KKTC Dışişleri Bakanı ve yakın zamanda KKTC Cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya çıkan Kudret…

Devamını Oku
TOPLUM 

‘DÜNYA ŞİRİN, CAN TATLI…’

Bu sıralar herkes gergin, herkes şüpheci, herkesin yüzü asık, sokağa çıkan herkes aceleci, dolmuşa, otobüse binen herkes sinik, endişeli… Niye? Ölüm korkusu bu, kolay mı? * * * Dede Korkut masallarında şöyle bir tabir var: “Dünya şirin, can tatlı…” Şimdilerde insanlar, “Acaba koronavirüs bana da bulaştı mı?” diye düşündüğü anda, dünyanın ne kadar şirin, canın ne kadar tatlı olduğunu anlıyor olmalı ki yüzüne bir korku ifadesi yayılıyor. Hastalığın adının anılması bile insanı korkutmaya, dünya üzerine, yaşam üzerine düşündürmeye yetiyor. Birinin yanında biri öksürmeye görsün, oradan öyle bir kaçıyor, yüzünde öyle…

Devamını Oku