YAŞAM 

GİTMEK ZAMANI

Evet…

Tam zamanı!

Gitmenin, uzaklaşmanın…

Nereye?

Önemi yok…

Yahut var.

Susanna Tamaro gibi “yüreğinin götürdüğü yere”…

Denize!

Özlediğin denize!

Balıklara, yakamozlara, Ernest Hemingway’ın ‘Yaşlı Adam ve Deniz’ine!

İçinde “deniz” geçen her bir şeye ya da her bir yere!

* * *

Benim yolculuğum iyot kokuyor biraz.

Bazen, balık pullarından koleksiyon yapan çocukların mutluluk sesleri duyuluyor uzaktan.

Yakamoza aşkını söyleyen yelpazeler serinletiyor bunaltıcı geceyi.

Aşk, özlem, deniz, meltem ve daha birçok şey, daha birçok his uyandıran sözcük yetiyor tetiklemesine bu “gitmek” isteğini.

Gidip kaybolmak isteğini!

* * *

Bavuluma koyduğum bir kitabın arka yüzünde şunlar yazıyor:

Arayıştır, içindeki sestir yola çıkaran. Bilmezsin, neler olur. Bazen yol çizer rotayı, sen değil.

Evet, rotayı yolun çizdiği bir yolculuk bu!

Rota yolun elinde.

Yol nereye isterse oraya.

Peki, yol ne?

Yürek mi?

Neden olmasın!

* * *

Evet, gitmek zamanı!

Ne zaman?

Hemen şimdi!

Peki, niçin?

Böyle soru sorulur mu?

Vardır elbet bir sebebi…

________________________________

NOT: 8 yıl önce yazılmış bir yazı…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar