YAŞAM 

KARAKIZ’IN ‘DELİ DUMRUL’ KABADAYILIĞI

Işık şehrinde yıldızlar kaybolur!

Kimi zamanlar kısacık anlara sığdırdığımız, içimizde yeşeren sıcak duyguların farkındalığını yaşarız. Evimizin karşısında bulunan boş arsanın kimsesizliğini değiştirip benim her gün, bilmem kaç kere oraya bakmamı sağlayan ilginin sebebi kara bir köpek oldu. Ona ‘Karakız’ adını verdim. Boş arsanın diğer yanında bulunan evin bahçe duvarına yaslanıp hayat bulan böğürtlen koruluğunu bir tünel gibi oyup yuva haline getirmişti. Her sabah kalktığımda o tünelin bana dönük açık oyuğuna bakmadan edemez oldum.

Boş arsanın yola bakan kaldırımına uzanıp tehlikenin kokusunu anladığı an da kıyameti koparıyordu. Hele bir köpek, kedi ya da art niyetli insanlar yaklaşmaya görsün, öyle bir cesaretle dikleniyor ki insanın hayran kalmaması mümkün değil. Kısa zamanda anladık ki Karakız’ın yaklaşanı “Yakarım!”vari davranışının sebebi, yavrularını doğurup sakladığı o tünelin içindeki yuva idi. Artık bizim çocukların da benim de derdimiz olmuştu: Karakız’ın kurumuş memelerini sütle doldurmak.

Karakız’ın cesareti, efeliği, bana Dede Korkut anlatılarından ‘Deli Dumrul’ öyküsünü çağrıştırdı. Kurumuş bir dere üzerine bir köprü kondurup geçenden 35 akçe, geçmeyenden 40 akçe alarak yiğitliğine denk er arayışı gibiydi. Azrail ile cenge tutuşması, ölüm karşısındaki şaşkınlığı, sevgi ve fedakârlığın esprili bir dille anlatımı…

İki hikâye arasındaki fark; Karakız’ın öyküsünün gerçek bir koruma içgüdüsü olması, ‘Deli Dumrul’ öyküsünün ise ders vermek için ölüm gerçeğini anımsatması.

Artık her gün göz göze geldiğimiz Karakız ile dost olmuştuk. Ama yine de ona hiç dokunmadım; çünkü bunu istemiyordu. Sürgülü demir kapıyı açarken çıkardığı sesin aramızdaki parola olması gibi iletişim kodlarımız oluşmuş, bugün ilk defa yavrulardan birini bana göstermişti!

Gerçeği gördüğümüz an da kalbimizin kapıları açıldı, ışıl ışıl yıldızlar etrafa saçıldı.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar