EDEBİYAT YAŞAM 

RÜZGÂRI YAZMAK

Burada, şimdi, oturmuş rüzgârı yazmaya çalışıyorum. Yazdır, beyaz evlerin ötesinde mandalina ağaçları ve serviler birbirlerine dokunmak istiyorlar; evler de dokunmak ister gibi uzanıyor mandalina ağaçlarına; serviler, akşam güneşinde daha açık bir yeşile çalarak evlere dokunacakmışçasına eğilip bükülüyorlar. Rüzgârdır, her şeyi bir dokunmaya, ötekine değmeye, onu tutmak istemeye doğru götürür. Mandalina ağaçlarının tepesindeki dallar güneştedirler ve yeşildirler. Belli olmasalar da olur – yeşilin kendi aydınlığı var çünkü. Ağaçlar, içlerinde küçük güneşler saklıyorlar, ışıklarını dallardan geçirerek. Sanki dışardan vuruyormuş gibi görünüp şavklanan aydınlığın içerden, ta içerden, dallardan yürüyen bir yeşil özsu gibi…

Devamını Oku
YAŞAM 

VIN TURİZM!

1990’lı yılların halim selim dizilerinden ‘Mahallenin Muhtarları’nda, Temel karakteri vardı. Saf, temiz yürekli bir Karadeniz delikanlısı. Senaryo bu ya, bir gün birkaç uyanık, Temel’i dolandırmış. Temel, olan biteni kahvehanede arkadaşlarına anlatıyor. Arkadaşları şaşkın, “Adamlar nerede?” diye soruyorlar. Temel şöyle diyor: “Adamlar vın turizm…” * Nedir “vın turizm”? Kaçmak… Tabanları yağlayıp koşmak… Sıvışmak… Uzaklaşmak… * Kurban Bayramı’nı geride bıraktık. Hava sıcak. Şehir gergin. Emekli maaşları yatmamış, millet evinde. En uzağa gidebilen yaylada ya da deniz kıyısında günübirlik tesiste… * Bayram deyip geçme… Hayvan kesilir ayrı dert, millet gezmek ister ayrı dert……

Devamını Oku
YAŞAM 

SÜHEYLA VE HİKMET

Süheyla o sabah erkence uyandı. Mısmıl uyuyamadı aslında. İçi kıpır kıpırdı. O kadar çok mutluydu ki… Mutluluğu odadan taşmış, bütün Adana’yı sarmıştı. Güzel bir gün başlıyordu. Yatağın kenarına oturdu. Karşı duvarda askıdaki gelinliğine baktı. Çok sevmişti bu gelinliği. Nişanlısı Hikmet’le birlikte modelini çok beğenmişlerdi. “Sana çok yakışacak” demişti Hikmet. Çok da yakışmıştı. Kapı açıldı, odaya ben doğduktan ve konuşmaya başladıktan sonra nene diye sarılacağım ve çok seveceğim Yaşar Yolgeçen girdi. Kızına sarıldı. Bir süre öylece kaldılar. Gözyaşları bu sarılmaya eşlik etti. Bütün bunları odanın bir köşesinden izliyordum. Sonra Mualla Teyze’m…

Devamını Oku
YAŞAM 

HAZİRAN

İşte, yine geldi, adı güzel, kendi güzel haziran… Haziran ilkbaharın sonu, yazın başlangıcı yerkürenin kuzeyinde. Ama bizim Çukurova’da kışla ilkbahar, ilkbaharla yaz, yazla sonbahar iç içe geçtiğinden geçişlerden pek haberimiz olmaz. Bir sabah uyanırız ilkbahar, bir sabah bakarız yaz sıcağı. Olsun… Yine de güzel değil mi haziran… “Şu haziran sıcağında yollara düşmeliyim” dediği bir şarkısı vardı Arif Kemal’in. O şarkıyı ilk dinlediğimde ortaokuldaydım. O günden bugüne haziran deyince hep yola düşesim geldi. Yollara düşemedim. Birkaç haziranda içeri düştüm! İlk gözaltına alınmam bir haziran günüydü. Ertesi yıl yine bir gözaltı yine…

Devamını Oku
YAŞAM 

YORGUN

Sabah erken uyandı, kadın ve erkek. Kadın yorgun… Erkek yorgun… Güneş, Karaduvar taraflarından, lacivert bulutlar arasından çıkardı kıpkırmızı başını. Yüksek binaların en üst katlarında bir kırmızılık, bir ılık gölge, alt katlar henüz koyu gölgeli. Usul usul aydınlanıyor, ısınıyor şehir. Şehir yorgun… Kahvaltı masası kuruldu el çabukluğuyla. El alışkanlığıyla. Eller yorgun… Hızlıca yenildi yemekler. Pek sohbet de etmeden. Masa yorgun… Haberlere bakmak filan geçmedi akıllarından. Radyo madyo açmak, televizyon melevizyon izlemek… Salonda oturdular bir çay içimi, birkaç söz ettiler usulen. Sözler yorgun… Sokağa çıktılar; erkek bir yana, kadın bir yana. Bu…

Devamını Oku
YAŞAM 

ÖNÜMÜZ YAZ

Mayıs bitmek üzere, haziran sıcak başını uzattı kapıdan. Temmuz gelmeden kavrulmaya başlarız. Temmuz, ağustos, hatta eylülde insanı çıldırtan sıcaklarla boğuşur dururuz. Gerçi sizin yaylada ev var, değil mi? Yaylaya çıkarsınız. Sizin de deniz kıyısında yazlık vardı. İki adım ötesi deniz. Terliği giy, havlunu al, hop denizdesin. Mis gibi. Sizin geçen yıl ucuza düşürdüğünüz Avrupa seyahati vardı. İsveç, Norveç… Oradan belki Danimarka. Siz de yaz sıcaklarını öyle atlatırsınız. Siz bu sene önce Karadeniz turu, oradan Amasya, Safranbolu… “Bakalım belki bir de Afşa yaparız.” Siz zaten Datça tutkunusunuz. Siz Köyceğiz. Sizin iki…

Devamını Oku
YAŞAM 

GÖÇ

Eşyaların, sardunyaların, işçilerin göçünü anlatmak istiyorum size. Göç, üç harf olup her ne kadar cüce gözükse de aslında dev bir sözcük. Belki de yirmi dokuz harfin hepsi var. İçerisinde yüzyılların heybesine attığı bir dolu sözcük var. Sızı var, hayal kırıklığı var, hayat kırıklığı var, hayal var, sızı var, kaygı var, özlem var, göçün içinde ulaşılamayanlar var, sızı var, öteki var, gurbet var ve yine sızı var. İnce bir sızı ile nakış nakış işlenmiş hikâyeler… Ben hiç göç etmedim. Yine de tüm göç edenlerin kafasında şöyle bir soru olduğunu düşünürüm hep:…

Devamını Oku
YAŞAM 

ANNE

Çiçekleri vardı balkonunda hem de ne çiçekler: sardunyalar, şebboylar, yaz güzelleri, aslanağızları, reyhanlar, karanfiller… Hangisi en canlı veya en güzel açmışsa o, balkonun en güzel köşesine koyulurdu. Şunun güzelliğine bak kızım, deyip sular ve koklardı. Çiçeksiz ev olmaz kızım, çiçeksiz ev; kuru bir ağaca, mutsuz bir eve benzer derdi. Gittiği her yerden dikmek ve ekmek için çiçek dalları ve tohumlar getirirdi. Dalları suya koyup saksı ayarlayıncaya kadar bekletir, tohumları ise bir beze sarardı. Saksıları ise hiç değişmeyen yoğurt kaplarıydı. Gülerdik biz, biraz da dalga geçerdik. Anne: İnsanlar, bizim hangi marka…

Devamını Oku
YAŞAM 

HER ANNELİK BİR ROMANDIR

Annem babasını kaybettiğinde üç yaşındaymış. Büyük dayım dört yaşında ve küçük dayım yeni doğmuş bir bebekmiş. Anneannem, kız kardeşinin de baskısıyla, kız kardeşinin erkek kardeşiyle evlenmiş ve koşul olarak da ölen eşinden olan üç çocuğunu babaannelerine bırakmış. Babası köyün ilk okuyanı, dedesi de köyün ağası imiş. Çok varlıkla büyümüş annem; her dediği olurmuş. Ama babasız ve anasız… Bir gün, o zaman beş yaşlarındaymış, hamama gitmişler. Hamamda annesini, etrafında yeni ailesinden kadınlarla görmüş ve koşarak “Anne,” diye sarılmaya gitmiş. Anneannem suratına bir tokat atıp, “Git yanımdan” demiş… Annem, anneannemin kendilerini bırakmasını…

Devamını Oku
YAŞAM 

HIZIR HEP BİZİMLE

“Hızır yoldaşın olsun” demek ne güzel bir duadır. Kimden duysam, yardım bekleyenin endişesini paylaşır gibi hissettirir. “Hızır gibi yetişti” demek yüreğe su serptirir. Ruz-ı Hızır günümüz kutlu olsun. Orta Asya, Orta Doğu, Anadolu ve Balkanlar’da bahar ateşi yanıyor bugün! Bu ateş, kalbi titrete titrete yeni kapıları aralatacak bize. Gül dahi sevinçten kül olacak ama yeniden tomurcuklanacak. Ruhumuz da böyle olsun Hıdırellez’de. Tüm olumsuzlukları uğurlayıp yeniden gülümseyerek başlayalım bahara. Hızır ile denizlerin hâkimi İlyas buluşsun ve bezensin gelincik doğaya! Pamuktan beyaz elbiseler yeşile boyansın, toprak yüceliğini göstersin. Kalbimizde bin bir dilek,…

Devamını Oku