YAŞAM 

‘GÜN EKSİLMESİN PENCEREMDEN…’

“Ne doğan güne hükmüm geçer,/ ne halden anlayan bulunur;/ ah, aklımdan ölümüm geçer;/ sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur” diyor şiirinde Cahit Sıtkı Tarancı. Ve devam ediyor: “Ve gönül, tanrısına der ki:/ -Pervam yok verdiğin elemden;/ her mihnet kabulüm, yeter ki/ gün eksilmesin penceremden!” Can Yücel ise, uzaklardan gülümsüyor: “Başka türlü bir şey benim istediğim:/ Ne ağaca benzer, ne de buluta./ Burası gibi değil gideceğim memleket/ denizi ayrı deniz,/ havası ayrı hava.” ‘YEMYEŞİL VE GÜL PEMBE İLKBAHAR…’ Günler hüzün içinde, günler baharın neşesinden uzak geçip gidiyor, işte. Tek bir…

Devamını Oku
YAŞAM 

KAYAKÖY VE SÖNMÜŞ OCAKLAR

Çektiğim fotoğraflara bakarken hatırladım… Bir anda daldım gittim… 2017’nin yazıydı… “Birkaç gün kafa dinleyelim, biraz da gezelim” dedik… Gezi seçeneklerini masaya yatırdık ve “Çok uzak be! Dünyanın yolu!” mızmızlanmalarımıza kulak asmayıp, Fethiye’ye gitmeye karar verdik. Zaman zaman, yüzyıllardır araba kullanıyormuş gibi bir yorgunluk, bıkkınlık, yılgınlık ya da benzer herhangi bir sözcükle adlandırabileceğimiz uzun, çok uzun bir araba yolculuğundan sonra Fethiye’ye vardık. Deniz, yamaç paraşütü vesaire çok umurum değildi. Kayaköy’ü görmeyi çok istiyordum. Kısa, birkaç günlük tatil içindeki koşuşturmacalar arasında, Kayaköy’e uğradık. Nispeten uzun bir zaman ayırıp Kayaköy’ün sokaklarında dolaştım. Doğanın…

Devamını Oku
YAŞAM 

CANIMIZIN YONGASI İLKBAHARDAN DAHA KAÇ GÜNÜMÜZ ÇALINACAKTI?

Şiirlerle öykülerle romanlarla avunuyorduk yine bir akşam vakti. “Sözsüz bir aşk türküsü yüzyılın uğultusu gibidir” diyen yaşlı yazarın teselli aradığı bir gecenin ıssızlığındaydık. Sessizliğin sesi eşliğinde hüzünlerden hüzün beğeniyorduk. Mevsim bahar, takvim nisandı. Ataol Behramoğlu’nun ‘Eski Nisan’ şiirinde biraz dolaştık. “Canımın yongası, sevdiğim/ birkaç gün çaldık ilkbahardan/ geçtik yıllardır özlediğim/ erguvan ışıklı kıyılardan” diyen şairin dizelerinde çokça hüzün topladık. Dedik ki: “Eski nisan, her şey gibi/ kalbim de, rüzgâr da eski/ çırpınıp duruyor havada/ yitik anıların kelebeği.” KISITLANA KISITLANA NEFES ALMAYA ÇALIŞIYORDUK DÜNYAMIZDA Korona günleriyle birlikte yine bir ilkbaharı karşıladık…

Devamını Oku
YAŞAM 

GÜNEŞTE VAR OLAN NEFES

“Dünyadaki en sert şey, en yumuşağı tarafından bükülürmüş.” – Lao Tzu Bir gün, büyük bir fırtına her şeyi alt üst ettikten sonra durdu. Gökyüzü kara bulutlarla kaplanınca gündüz bile gece oldu. Bu büyük felaketin can alıcı kızgın sesinden korktuklarından, yeryüzü canlıları da fırtınaya karışıp fırtına, bulutlara karışıp bulut oldular. Kara bulutları yarıp yüzünü göstermek isteyen güneş çok zorlandı azıcık ışık saçmak için. İşte, o zaman güneşin içinde var olan ‘Nefes’ göründü. Azıcık yüzünü gösteren güneş onu yeryüzüne fırlattı. Kendini hiç bilmediği bir yerde bulan ‘Nefes’ şaşkınlıkla karşısında sütunlar üzerinde yükselmiş…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

NİSANLAŞMAK

“Nisanlaşmak” dedim kendi kendime. Ne anlama gelir diye de düşünmedim. “Nisan” dedim, “nisanla” dedim, “nisanlaş”, “nisanlaşma”, “nisanlaşmak” dedim. Yazdım da yazdım. Yan yana, alt alta, üst üste sıraladım. Evet, belki bir nisandım, nisan geldi nisanlaştım, nisanın ilerleyen günlerinde daha da çok nisanlaşacaktım. “Nisan” yazmayı sürdürdüm. “Nisan”ın ortasına bir yerine “y” yerleştirdim. Alladım, pulladım. İşte, şimdi de bir “nisyan” oluverdim. Unutuldum, unutulmaya yüz tuttum. Bellek yitmişti sanki. Saatin akrebiyle oynadım, yelkovanına diller döktüm; yine de kendimi hatırlatamadım. Unutuldukça heyheylendim ve “nisyan”la da oynamaya başladım. Başındaki “n”yi attım, “isyan” oluverdim. İsyan ettim;…

Devamını Oku
YAŞAM 

BEN HER BAHAR ADANA’YA ÂŞIK OLURUM!

Ben her bahar âşık olurum. Doğup büyüdüğüm büyülü ve portakal çiçeği kokan bu şehre! Başka şehirlerde yaşayan tanıdıklara dostlara, “Baharda gelin Adana’ya” derim her zaman! Ve eklerim: “Aman, yazın gelmeyin!” Zira baharda âşık olduğunuz bu memleketi, yazın sevmeyebilirsiniz. Yaz mevsiminde “güneşe kurşun sıkanlarımız” bile vardır. Ama bu sıcaklık yalnız bu şehirde yaşayanları değil; bir kez yolu kesişmeye görsün, herkesi bağlar kendine. Adana’ya gelen, geri gidemez! Ne hikmetse… Bunun sırrı özellikle baharda büyülü portakal çiçeği kokusunda mıdır, yoksa havaalanında indiğiniz anda başlayan kebap kokusunda mı, bilinmez. Bir hafta ayrı kalsam özlerim…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

GÜN DÖKÜMÜ

Sabah saat çok erken, gün dökmedi yüzünü şehre, ben dayadım yüzümü cama. Yolları izleyesim tuttu, yollar sert ve ortalık alacakaranlık. Yaşamın ilk gölge oyunları düşmeye başladı yollara, yanan sönen lambalarla ışıkların oyunu düşmeye başladı. Yıllar öncesinde gece vardiyasından bu saatlerde evine dönen Hikmet Amca’nın hayali zihnime düşmeye başladı. Gece vardiyasında çalıştığı içindir ki gündüz, sessiz olmamız gerektiğiyle uyarılırdık biz çocuklar. Bugün anladığım ve fakat anlıyor olmamın geçmişteki hissedişin izini silmeye yetmediği, bir işe yaramadığı sebeple, susturuluyor olma sebebiyle, hep ürkerdim, hep bir tarafım uzak kalırdı Hikmet Amca’ya, bir tarafım da…

Devamını Oku
YAŞAM 

‘ERKEK, BİR DİKDÖRTGEN SEHPA; KADIN, TERS DÖNMÜŞ BİR TABURE’

Bir nisan gecesinin ıssız serinliğinde elimde mor tükenmez kalemim… Kitaplarda yalnızlık sözcükleri arıyor, yalnızlık sözcüklerinde yoğunlaşıyor gözbebeklerim. Ataol Behramoğlu’nun ‘Aşk İki Kişiliktir’ kitabı gülümsüyor geceye. “Ölümdür yaşanan tek başına/ aşk iki kişiliktir” dizelerinin gecenin kıyısına vurduğu dakikalarda bir şiirine başlıyorum duygu yüklü şairin: ‘Attila Jozsef’in Şehrinde Bir Köprüden Tuna’ya Bakmak’ * * * Yalnız bir şairin yüreği nasıl da buluşuyor sözcüklerle, nasıl da çarpıyor ketum yüreği; tanık oluyorum. Duygusal ve yaşamsal bir kaynaktan beslenircesine: “Bir gün önce yağmurda parlıyordu vişneçürüğü kiremitler/ bu sabah beyaz, bol ışıklı bir güneş/ aydınlatıyor bir…

Devamını Oku
YAŞAM 

PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI’NIN RESMİNİ YAPABİLİR MİSİN, ABİDİN?

Bak, dallarında buram buram kokan portakal çiçekleri var ağaçların. O çiçeklerden karnaval yapan insanlar var dört bir tarafta. Buram buram portakal çiçeği kokan insanlar… Sevgililer var el ele tutuşup karnavala katılan. Kadınlar var, güzel kadınlar, Çukurova’nın bereketli kadınları. Dünyanın dört bir yanından akın akın Adana’ya gelen kadınlar… Kadınlara eşlik eden adamlar var, yakışıklı adamlar, beyefendi adamlar. Neşe var içlerinde, yaşama tutunuş var, bahar kokulu yarınlar var. Nisan ayında Adana’da, Portakal Çiçeği Karnavalı var. Sokakta hayat, sokakta şiir, sokakta mutluluk var. Şinasi Efendi Caddesi’ni mesken tutmuş, kederi ve üzüntüyü orada unutmuş…

Devamını Oku
YAŞAM 

ÇUKUROVA’DA MİS GİBİ BAHAR, MİS GİBİ PORTAKAL ÇİÇEKLERİ!

Sabah, gazetede okuduğum pazar yazısı şöyle başlıyordu: “Puslu, serin bir Akdeniz sabahını yazmak istedim bugün. O yarı aydınlık geceyi, şafağın söküşünü, kentlerin hareketlenmesini… Köleliğe dönüşmüş bir özlemi, düşlerde belleklerde kalmış bir tutam sevgiyi nasıl anlatabilirim Akdeniz şehirlerini yazarken? Yüreğimizin içinde kopan fırtınaları… Yaşamı, aşkı, özgürlüğü… Kimi kaçışları, umutların tükenişini…” Pazar yazısı duygularımı okşarken ben bir bahar sabahında omzuma konmuş kuşlar hayal ediyorum. Gagalarıyla boynumu gıdıklayışlarını, beraberinde attığım kahkahayı, çevremde uçuşup durmalarını… * * * Sabahın erken saatlerinde balkondan caddeyi izliyorum. Kaldırımlarda yürüyen birkaç adam, durakta otobüs bekleyen bir kadın, kahvaltılık simit…

Devamını Oku