YAŞAM 

HAZİRAN, HÜZÜNLÜ SEVDAM!

Bir haziran çalıyordur, bir haziran söyleniyordur gecenin kesik türküsünde. Hasan Hüseyin Korkmazgil’in ‘Haziranda Ölmek Zor’ şiiri Nâzım Hikmet’e, Orhan Kemal’e yakılan bir ağıtı dillendiriyordur. Aylardan hazirandır, haftalardır yağmur yağıyordur dağlarına, tepelerine, ovalarına ülkenin; gözyaşları olmuştur ikliminden dökülen Marmara’nın, Ege’nin, Akdeniz’in. Gözleri yemyeşildir, gözleri masmavidir o vakit tabiat ananın; sapsarıdır saçları güneşin, yağmur bir süreliğine dinlenceye çekildiğinde. Hüzünlüdür sevdaya vuran aşklar haziranda, zordur; erişmek imkânsızdır sevgilinin gözlerine bir vakit; gözler saklıdır, gözler duyguludur, gözler ağlamaklıdır. * * * Ölüm kokulu haziranlar ağlatır duygu yüklü hüzünlüleri hep; ağlatmıştır. Haziranda ölmek zordur gerçekten;…

Devamını Oku
YAŞAM 

“KİRLİ, ÇÜRÜK VE ADİ”

‘Kirli, Çürük ve Adi’yi çok uzun diyebileceğim bir süre önce izlemiş, Steve Martin’e hayran olmuştum. Steve Martin, Michael Caine ile birlik olup unutamayacağım bir komedi ziyafeti çekmişti bana, sağ olsun. Geçtiğimiz haftalarda DVD’sine rastladım ve hemen aldım. İlk izleyişimde katıla katıla gülerken karnıma giren ağrıları çoktan unutmuş bir şekilde DVD’yi oynatıcıya takıp kuruldum tekrardan televizyonun karşısına… Daha önce hiç izlememiş gibi yine kahkahalarla izlemeye başladım ‘Kirli, Çürük ve Adi’yi… Bu filmi, 50 kere izlesem, hepsinde de aynı şekilde, ilk kez izliyormuş gibi, zevkten dört köşe bir vaziyette izleyeceğime eminim. Lawrence…

Devamını Oku
YAŞAM 

GÜZEL MAYISLAR ÖZLEMİ

88 yılının annemin duvara astığı takviminden 30 Mart yaprağı düşmeden önce doğmuş olsam da benim gönlüm hep mayıstadır. Adanalı olanlar bilir, bizim oralarda nisan sevilir, nisanın portakal çiçeği kokusu sevilir, ama ben mayıs göğüne gönül düşürenlerdenim. Bu yüzden “Nasıl biri?” diye sorarlarsa beni, “Baharı ve şiiri sever.” deyin. Baharı niye sevdiğimi anladıysanız şiirsever kısmına sonra geçeceğim. Haberlerde duyduğu, adı Gizem olan küçük bir kız çocuğunun kaçırılıp öldürülmesinden etkilenen babam adımın Gizem olmasını istemiş. Bir Gizem son nefesini verirken, bir diğeri ilk nefesini almış yani. Neyse ki ben caanım ülkemde bir…

Devamını Oku
YAŞAM 

GEÇMİŞİN BAKİR BAĞLARI

Bahar giyinmiş ağaçların eteklerinde boy veren gelinciklerin rengi allara yeşillere bürünmüş, dans ediyorlar doğada. Yeni zaman Türkiye’sinin ağırlığına katlanabilmek için eski zaman Türkiye’sindeki anlara götürüyor beni düşüncelerim. Baharla uyanan doğanın bende bıraktığı hissiyatla Mustafa Dayı’mın mahalleye gelişini, “Taze sebze meyve geldi!” diye bağıran sesini anımsıyorum. Annem ile birlikte hemen kapıya koşar, o yorgun adamın soluklanması için su taşır, kısa bir an da olsa onu kapının basamağında dinlendirirdik. Kara beygirin iki yanına oturtulmuş kocaman küfelerin içi sebze ve meyveyle dolu olurdu. Annem kardeşim ve benim Işıklar Semti’ndeki dayımın bağına gidebilmemiz için…

Devamını Oku
YAŞAM 

HER GÜN DÜNÜN AYNISI MI?

Gün aymadan henüz “Günaydın” demek saçma bir eylemdir. Ama var hâlâ hava kararmadan “İyi akşamlar” diyen insanlar. Hava kararmadı diye akşam olmadı demek değildir bu. Gün aymadan “Günaydın” demek saçmalıktır ama. Niye devam ediyorlar hâlâ yürümeye? Bir işe yarar sanıyorlar. “Her gün dünün aynısı” diyorlar oysaki her gün farklı kaldırım taşına basıyorlar, aynı kaldırımdan yürüseler de her gün farklı bir kuş uçuyor başlarının üstünden ve böyle böyle çoğaltılabilir bütün bunlar. Öyleyse nasıl her gün, dünün aynısı olur? Bir çöpçüye rastladım önceki günlerde. Ne kadar önceki? Oldu birkaç yıl. “Ne oldu,…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

‘HEP SONDAN BAŞLAR’, TEVFİK FİKRET, ANILAR…

“Babam biz Paris’e giderken okulu bıraktığım için kırgın olsa da, bana Tevfik Fikret’in şiirlerini hediye etmişti. Bu bana o zamana kadar verdiği ilk hediyeydi. Annem ikisi adına bazı hediyeler verirdi, bayramda seyranda. Babamın bu yegâne hediyesi hep dolaştı durdu benimle. Şimdi sarı kapağı iyice eskimiş, sayfalarının içlerine kadar sirayet etmiş. Sanki o da yaşlanmış, hatta hasta olmuş. Acaba bir kitap ne zaman ölür?” (Hep Sondan Başlar, s.140) Sahi, bir kitap ne zaman ölür? Taçlı Yazıcıoğlu’nun ilk romanı ‘Hep Sondan Başlar’da okurların en beğendiği kahraman, bir “kahraman” olarak gördükleri Zerrin, babasının…

Devamını Oku
YAŞAM 

KÖPEĞİMİZ BOBİ

“Azıtmak”… Ya da “azdırmak”… Bu sözcükleri duydunuz mu? Ama… Sözlükteki anlamı ile değil… Benim anlatacağım öyküdeki anlamı ile? Adana ve çevresinde bilinen sözcüklerdir. Başka yerlerde var mıdır, kullanılıyor mu, bilmiyorum. Anlamına gelince… Evde beslenen (istenmeyen) kedi ya da köpeği, evden epey uzakta bir yere götürür bırakırsınız… Ve o hayvan evin yolunu bulup tekrar eve dönemez. İşte, bu işleme “azıtmak” denir. Ya da “azdırmak”. Yaygın bir kanı vardır. Eğer kedi ya da köpeği gözünü kapamadan azıtırsanız, geçtiği tüm yolları aklında tutar, evi yeniden bulurmuş. O nedenle de, bir kedi ya da…

Devamını Oku
YAŞAM 

‘GÜN EKSİLMESİN PENCEREMDEN…’

“Ne doğan güne hükmüm geçer,/ ne halden anlayan bulunur;/ ah, aklımdan ölümüm geçer;/ sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur” diyor şiirinde Cahit Sıtkı Tarancı. Ve devam ediyor: “Ve gönül, tanrısına der ki:/ -Pervam yok verdiğin elemden;/ her mihnet kabulüm, yeter ki/ gün eksilmesin penceremden!” Can Yücel ise, uzaklardan gülümsüyor: “Başka türlü bir şey benim istediğim:/ Ne ağaca benzer, ne de buluta./ Burası gibi değil gideceğim memleket/ denizi ayrı deniz,/ havası ayrı hava.” ‘YEMYEŞİL VE GÜL PEMBE İLKBAHAR…’ Günler hüzün içinde, günler baharın neşesinden uzak geçip gidiyor, işte. Tek bir…

Devamını Oku
YAŞAM 

KAYAKÖY VE SÖNMÜŞ OCAKLAR

Çektiğim fotoğraflara bakarken hatırladım… Bir anda daldım gittim… 2017’nin yazıydı… “Birkaç gün kafa dinleyelim, biraz da gezelim” dedik… Gezi seçeneklerini masaya yatırdık ve “Çok uzak be! Dünyanın yolu!” mızmızlanmalarımıza kulak asmayıp, Fethiye’ye gitmeye karar verdik. Zaman zaman, yüzyıllardır araba kullanıyormuş gibi bir yorgunluk, bıkkınlık, yılgınlık ya da benzer herhangi bir sözcükle adlandırabileceğimiz uzun, çok uzun bir araba yolculuğundan sonra Fethiye’ye vardık. Deniz, yamaç paraşütü vesaire çok umurum değildi. Kayaköy’ü görmeyi çok istiyordum. Kısa, birkaç günlük tatil içindeki koşuşturmacalar arasında, Kayaköy’e uğradık. Nispeten uzun bir zaman ayırıp Kayaköy’ün sokaklarında dolaştım. Doğanın…

Devamını Oku
YAŞAM 

CANIMIZIN YONGASI İLKBAHARDAN DAHA KAÇ GÜNÜMÜZ ÇALINACAKTI?

Şiirlerle öykülerle romanlarla avunuyorduk yine bir akşam vakti. “Sözsüz bir aşk türküsü yüzyılın uğultusu gibidir” diyen yaşlı yazarın teselli aradığı bir gecenin ıssızlığındaydık. Sessizliğin sesi eşliğinde hüzünlerden hüzün beğeniyorduk. Mevsim bahar, takvim nisandı. Ataol Behramoğlu’nun ‘Eski Nisan’ şiirinde biraz dolaştık. “Canımın yongası, sevdiğim/ birkaç gün çaldık ilkbahardan/ geçtik yıllardır özlediğim/ erguvan ışıklı kıyılardan” diyen şairin dizelerinde çokça hüzün topladık. Dedik ki: “Eski nisan, her şey gibi/ kalbim de, rüzgâr da eski/ çırpınıp duruyor havada/ yitik anıların kelebeği.” KISITLANA KISITLANA NEFES ALMAYA ÇALIŞIYORDUK DÜNYAMIZDA Korona günleriyle birlikte yine bir ilkbaharı karşıladık…

Devamını Oku