TOPLUM YAŞAM 

BİR EREN’İ DAHA KAYBETMEYELİM

Fark ediyor musunuz, ne kadar çok SMA hastalığı ile mücadele eden çocuklarımız var… Tıptaki adı ile ‘Spinal Müsküler Atrofi’, yani kesin bir tedavisi olmayan kas hastalığı. Nadir görülen bir hastalık olmasına rağmen tedavinin ne denli zor olduğunu çoğumuz görüyoruz haberlerden ya da çevremizden… Çocuğunu yurt dışında tedavi ettirebilmek için kampanyalar başlatan aileler, parayı toplayıp bin bir umutla çocuğunu tedaviye götüren anne ve baba ile bu hastalık yüzünden çocuğunu kaybeden anne ve babalar var. 2 yaşındaki minik Eren, ne yazık ki bu savaşı kazanamadı ve hayata gözlerini yumdu. Eren için yürütülen…

Devamını Oku
YAŞAM 

“HAYAT KISA, KUŞLAR UÇUYOR…”

“Sevinçten uçabilirim” dedim. Güldü. “Sahiden, uçabilir misin?” “O kadar güzel bir haber verdin ki uçarım” dedim emin bir şekilde. Tabii ki olanaksızdı uçabilmem. Mutlu olsun diye öyle demiştim. Gittim, pencerenin kanatlarını açtım, pervazına çıktım, kollarımı yanlara kaldırdım. Şaşırmıştı. Donup kalmıştı adeta. Ve sonra “Dur!” diyerek bana koştu. Kendimi boşluğa bıraktım. Kurşun gibi aşağı düşüyordum. Biraz sonra yerle buluşacaktım. Birden kollarımı bir kuşun kanat çırpması gibi indirip kaldırmaya başlayınca havalanıverdim. Uçuyordum. İnanmayacaksınız ama uçuyordum. Gittikçe yükselmeye başladım. Bulutların arasına daldım. Pamuk gibi yumuşak ve serindiler. Sağımdan bir yolcu uçağının geçtiğini gördüm.…

Devamını Oku
YAŞAM 

İNSANIN GÖRÜNENİ DÜNYADIR

Az gittim, uz gittim, dere tepe düz gittim, ulu bir meşe ağacını görünce yorulduğumu anlayıp gölgesinde dinlendim. Döndüm baktım ki bir arpa boyu yol gitmişim. Düşüncelerim uzaklara yol alırken bedenim hep buradaymış. İnsanı anlatan bilge kişilerin sözleri, birer ikişer düşüncelerimde sıralandı. “Doksan dokuz kattır insan” demiştir Mevlana. “Her savaş insan ruhu için bir yenilgidir ve korktuğu için öldürür” diye anlatır Henry Miller, insanı. “İnsan bir uçurumdur” der Fernando Pessoa. “İnsan bir kitaptır, görüneni dünya, görünmeyeni ahrettir; isterse okur, istemezse okumaz” diye haykırır İbni Arabi. Tekerlemelerle başlayan masal sözlerimizin beni alıp…

Devamını Oku
YAŞAM 

“O AN”LARIN PEŞİNDE

Zaman ne kadar basit, değil mi? Her sabah gün doğuyor, ortalık aydınlanıyor; bir zaman sonra batıyor, her yer yine karanlık. Ertesi gün yine öyle, sonraki gün yine… Her gün, bir öncekinin aynısı. Ne kadar sıradan, ne kadar tekdüze, ne kadar monoton! Yaşam ne kadar basit, değil mi? İnsanlar doğuyor, bir süre hayatta kalıyor ve ölüyor. Bu süreç, her insan için aynı. Sadece hayatta kalış süresi, dünyaya geliş ve gidiş şekli değişiyor; ama başlangıç ve son birbirinin aynısı. Ne kadar sıradan, ne kadar tekdüze, ne kadar monoton! Sadece başlangıcına ve sonuna…

Devamını Oku
YAŞAM 

“AKŞAM OLDU, HÜZÜNLENDİM BEN YİNE…”

Būyūksaat’in gongu altı kez vurduğunda arastanın sokaklarından paydos eden dükkânların daraba sesleri duyulmaya başladı. Cemal Usta’nın çırakları, aletleri yerlerine yerleştirmiş, hızla ve neşeyle ortalığı temizliyorlardı. Neşeliydiler çünkü biraz sonra haftalıklarını alınca mahallelerindeki internet kafeye koşup yeni gelen savaş oyununu oynayacaklardı. Kalfalar onları beklerken kapı önünde birer sigara tüttürmüşlerdi. İhsan Kalfa’nın içi kıpır kıpırdı. Akşam kız arkadaşıyla buluşacaktı. Ve bu kez kararlıydı. Ellerini tutup gözlerinin ta içine bakarak “onu canından çok sevdiğini” söyleyecekti. Tabii cesaret edebilirse… Murat Kalfa, geceden beri, ilk çocuklarına hamile karısının –bebek erkekmiş– akşam izlediği diziye, Adana usulü…

Devamını Oku
YAŞAM 

ÖLMEYE YELTENMEK

İntihar girişimleri başarısız oldukça insan kendini daha da işe yaramaz hissediyor. Aynaya bakıp “Ulan, yaşamak senin ne haddine? Sen daha ölmeyi bile beceremiyorsun!” diyor yansımasına. Sonra sonu gelmez çaresizlik zincirlerine vurulmuş buluyor kendini. En güneşli yaz günlerinde bile yağmurlar yağdırıyor gözlerinden ve fırtınalar kopartıyor içinde. Kendine çektirdiği işkenceler yetmezmiş gibi bir de çevresindekilere yakıyor sigarasını. “Peki, ben ölürsem onlar ne yapacak?” gibi sorular sorup kendine birtakım düşüncelilikler takınıyor, bencilleştiremiyor kimliğini. Çok ağlarlar mı arkamdan? Ne kadara unuturlar beni? Sahi, hiç hatırladılar mı ki? Mezarıma sadece öldüğüm gün mü uğrayacaklar? Hangi…

Devamını Oku
YAŞAM 

KELİMELERİN İZİ

Düzeni bozuk bir çağdan selam olsun… Kalemine sahip çıkan, her bir harfi özenle kâğıda nakşeden tüm yüreklilerin adına yazılacak bu satırlar. Dünyanın altı, üstünü mat etmiş; piyonlar meydana çıkmış da her şeyden bihaber olan insanlar kırık bir satranç tahtasında yerinin sağlam olduğunu sanmış… Sahi, sanmak mı? Yoksa göz yummak mı? Bu, yanlış yapıldığını bile bile devam ettirilen bir iş de olabilir; içinde bulunduğun sistemin sorunlarını bildiğin halde üç maymunu oynamak da olabilir ya da sevilmediğin, istenmediğin birinde kalma direnci de olabilir. Artık birçok şeye sırt çevirir hale gelmişiz. Alışmış, alıştırılmış…

Devamını Oku
YAŞAM 

DENİZE YAKILAN ÖZLEM

Bir şiir okusam, bir öykü yazsam… Deniz mavisi hüzünleri hep seninleyken çoğaltsam… Gözlerinde kaybolup sözlerinle tutuşsam… Alev alev yansa tenim, dudaklarım lâl olsa! Ağladığım gecelerde kirpiklerim kamaşsa… Gözbebeklerim büyüse ve gözbebeklerim ufacık olsa… Bir temmuz akşamında deniz kabuklarını konuştursam mesela… Mehtaba ilan-ı aşk etse denizyıldızları… Midyeler sarhoş olsa, ben sarhoş olsam, sen sarhoş olsan… Uçuşan martılar bir şair yüreklinin özlemlerini, benim yerime anlatsa sana… Ve dese ki: “Yağmur yağsa, içimi toprak kokusu doldursa… Bir kuş konsa çiçeklenmiş ağaç dalına… Sesin ağır akan tozlu bir uzaklıkta kanımı tutuştursa… Sesin sarsa beni!…

Devamını Oku
YAŞAM 

TEMMUZUN ILIKLIĞI BİR HOŞ EDER ADAMI

Şiirle, öyküyle, romanla geçiyorsa eğer zaman, temmuzun ılıklığı elbette hoş edecektir adamı yahut kadını. Hava raporları yaz yağmurlarının başlayacağını söylüyor. İnsan hiç yağmura hazırlar mı kendini? Hazırlar. Neden hazırlamasın! Tüm çıplak duygularını, bekleyişlerini, özlemlerini yaz yağmurlarının esrik yağışlarına bırakacaktır belki. Gökyüzü buharlı buharlı gözyaşı dökerken yüreklerde biriken her ne varsa yaşanmışlıklara dair, hepsi aynı haznede toplanıverecektir. Tüm çıplaklığıyla, tüm ılıklığıyla bir temmuz teneffüs edilecektir. * * * Şiirle, öyküyle, romanla geçirilen zaman, edebiyatın doruklarında soluklanılan zaman en doğru zaman değil midir? En zararsızı, en doğal olanı? Temmuzun sıcaklığında beklenen yaz…

Devamını Oku
YAŞAM 

FOTOĞRAF ÇEKMEK

Adana’da, sıcak bir ekim günü sabaha doğru, sanki bu dünyada acelem varmışçasına ebeyi dahi beklemeden, komşu teyzenin ellerinde dünyaya gelip de, ilk çığlığımı attıktan sonra gözlerimi açıp fotoğraf çekmeye başladım. Gözlerim benim doğal fotoğraf makinem oldu. Önce şaşkın ve telaşlı komşu teyzeyi, sonra mutlu ama yorgun annemi ve daha sonra da beni sevgiyle kucaklayan babamın neşe taşan fotoğraflarını çektim. Hayatımın bu ilk fotoğraflarını alıp kalbimin en sıcak ve en derin yerine yerleştirdim. Tozlu sokaklarda bitkin düşünceye kadar top peşinde koştuğumuz, “gulle” oynadığımız, gazoz çekiştiğimiz, kanallarda neşeyle çimdiğimiz, “fırındak” çevirdiğimiz hayatın…

Devamını Oku