YAŞAM 

6 ŞUBAT’A AĞIT

Yıkıldı yüreğimin yuvası, şehrim kendini ağlar. / Kıyameti ömrümün en karası, vurgun yedi köküm ağlar. Travmanın ne olduğunu anlatmak kolay değil. Yaşananların yıkıcılığı bir yana, o yıkımın bıraktığı izler, tamamlanmamış hikâyeler, cevapsız sorular asıl yükü omuzlarımıza yüklüyor. 6 Şubat depremleri yalnızca yapıların değil, hatıraların, umutların ve insan onurunun da enkaz altında kaldığı bir felaketti. O günden bu yana ne adalet yerini buldu ne kayıpların sesi duyuldu ne de yasımız tamamlanabildi. Yazılması gereken cümleler hâlâ havada asılı duruyor. Her şey olduğu gibi bırakıldı; taşlar yerinden oynadı ama hiçbir taş yerine konulmadı.…

Devamını Oku
YAŞAM 

730 GÜNLÜK ŞUBAT YANGINI

Kutupta yanan bir yangın vardı… Sadece molozların dumanları, bir bir aşağı inen tabutlar vardı! Bu kıyamet değil de ne idi? 11 şehir ölüm sessizliğine bürünmüştü… Binlerce hayat, betonlarda sıkışmış; hayaller sorumsuzluklara kurban gitmişti… Unutamayacağımız bir tarihtir 6 Şubat 2023… Şubatın ta başında cayır cayır yanıyordu 86 milyonun yüreği… Bu görüntüler çizilmemiş; herhangi bir tatbikatı anlatmıyordu. Gerçekti… Ülkemizin deprem gerçeği, yüzyılımızın felaketiydi… Sözle anlatılamayacak kadar paramparça bir gerçekti hatta. Arama kurtarma ekiplerinin o kan donduran “SESİMİ DUYAN VAR MI?” sorusu çoğunlukla yanıtsız kalmıştı… Kimse ne yapacağını bilmiyordu… Yıkılan binada bir tek…

Devamını Oku
YAŞAM 

AKARETLER YOKUŞU

“Yaşamın ve çalışmanın temel amacı, kişinin başlangıçta olmadığı kişi olmasıdır.” – Michel Foucault Yorgun bir günün bitiminde Akaretler Yokuşu’ndan yavaş yavaş yukarı doğru çıkıyorum. Yokuştan aşağıya inmeye çalışan bir adam görüyorum ve gözlerime inanamıyorum. Sanki ilk kez gittiğim bir şehrin bilmediğim bir caddesinde dolaşırken duyduğum heyecan gibi… Sanki yeni tanıdığım bir insanı keşfetmek gibi… Gördüklerimi anlamak, sindirmek için çaba harcıyorum. Çok zor. Kendimi kenara çekiyorum. Tarihin o kocaman taş duvarlarına sırtımı dayıyorum. Bacaklarım titriyor. Güç almak için taş duvarlara iyice dayanıyorum. Gözlerim hiç dokunmadığı durumla karşı karşıya! Hayatını zorluklarla idame…

Devamını Oku
GEZİ YAŞAM 

KAHİRE-KOSOVA-ARNAVUTLUK-KUZEY MAKEDONYA HATTI – 2

Priştine’nin küçük ve oldukça şirin bir başkent olduğunu söylemiştim. Altıgen şeklinde yapılmış saat kulesi, Aziz Nikola Ortodoks Kilisesi, 1461 yılında inşa edilen Fatih Sultan Mehmet Camii, Osmanlı’nın savaş meydanında ölen tek padişahı I. Murat’ın mimarisi günümüze kadar korunmuş olan türbesi, yüksek rakımda kurulmuş bol oksijenli Germia Parkı görülmesi gereken yerler. Priştine; tarihsel olarak iki olaya ev sahipliği yapmış olmasıyla önem kazanıyor. Birincisi; Türkiye Devrimci Hareketi’nin önder komünistlerinden Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın doğduğu kent olması, ikincisi ise Kosova Kurtuluş Ordusu’nun (UÇK) simge komutanlarından Âdem Yaşari’nin yanındaki 53 kişiyle birlikte katledildiği köyün Priştine’de…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

SÖZCÜKLERE SIĞINMAK

Karmaşa ve dinginliğin yaşamı algılayışımız üzerine ne denli etkisi olduğunu tanımlamak, hissetmekten daha zor şüphesiz. Her güne yeni bir gündemle uyanmak, sonuçsuz bırakılan birçok meselenin zihnimizde yankılanıp durması; karmaşanın toplumsal bir mesele olmaktan öteye giderek bireysel bir döngü halini almasını da beraberinde getiriyor. Sonuçsuzluğun unutmayı zorlaştıran, zihnimizin daha çok yorulduğu bir süreç olması da tükenmişliğimizi açıklamaya yetiyor. Tam da burada son yüzyılı her yönüyle açıklamaya yeten bir kavram bize olup bitenleri açıklıyor: “Yabancılaşma”. Hepimizin rutin adını verdiği ve alışık olduğumuz süreç ne zaman zihnimizi köreltir? Sabahları gündüz kuşağında, akşam ise…

Devamını Oku
YAŞAM 

ESKİ ZAMANLARA UZANAN KÖPRÜ

“İşte öyle” deyip bitirmek istediğim hikâyeler var. Ama bitmiyor. Haliyle yeniden başlayamıyor da… İnsanı da yeniden başlatabilen bir düğmesi olmalıydı mesela. “Bu olmadı, bu böyle yaşanamadı!” deyip kendini kapatıp açabileceği bir düğme… Bir çıkış olmalıydı.. Bir çıkış… Ne hoş laf! Bütün karamsarlıklardan, hayal kırıklıklarından, hüzünlerden, üzüntülerden kendini sıyırabileceğin bir çıkış… … E, tabii, yaşanılan olumsuzluklarla büyüyor, olgunlaşıyor ve sen oluyorsun, bunu biliyoruz. Lakin yaşarken insana müthiş acılar hissettiren o duygu zamanları olmasa mıydı sanki… Ya da olsaydı da bu denli acıtmasaydı… Böyle acı çekerek büyümeseydik. Tadı çıkmazdı, değil mi? Siyah…

Devamını Oku
YAŞAM 

ANNELERİN SAVUNMA REFLEKSİ

Genellikle annelerde gördüğüm bir davranış var: Çocuklarını ya da sevdiği insanları savunma refleksi. O insanlarla ilgili olarak kendilerine herhangi bir şey söylendiğinde ya da bir sohbet ortamında öylesine bile olsa konuşulduğunda bu refleks hemen devreye giriyor ve savunma başlıyor: “Tamam, yaptığı yanlış ama onun da haklı sebepleri var…” “Aslında onu demek istememiştir…” “Şundan dolayı öyle davranıyor…” “Öyle bir şey söylemez o…” “Bugünlerde kafası biraz dağınık, o yüzden…” Bu örnekler çoğaltılabilir. Genetik kodlamayla mıdır yoksa öğrenilerek midir bilmem ama bu davranış şekli olduğu gibi çocuklara da geçiyor. Ancak küçük (ya da…

Devamını Oku
YAŞAM 

KIRIK CAMLAR

Görünmez olmak bir süper güçken bizler daha fazla görünür olmanın derdindeyiz. Daha çok beğenilmek, sesimizi daha çok duyurmak, ön saflarda olmak, hatta hep birincilik madalyasını kapmak peşindeyiz. Oysaki insan ne kadar görünür olursa o kadar açık oluyor darbelere, yaralanmaya, kırılıp dökülmeye; tam da bir hedef tahtasına dönüyor. Kırık Camlar Teorisi’ni duymuş muydunuz? Teori, 1969 yılında suç psikoloğu Philip Zimbardo’nun yaptığı bir toplumsal deneye dayanıyor. Amaç insanları suça iten ya da suçu engelleyen durumları ortaya koymak… Deneyde, zengin bir semtte bir arabaya çekiçle vurulur ve aracın camı kırılır. Birkaç saat içinde…

Devamını Oku
YAŞAM 

BAŞKA BİR HAYAT MÜMKÜN

İnsanoğlu ne zaman yeni bir yaşamı arzular ya da arzuladığı hayat hâlihazırda yaşadığından ne kadar farklı olabilir? Başka bir hayat mümkün müdür? Okuduğumuz bir kitap, izlediğimiz bir film ya da gördüğümüz bir resim hem ruhumuzda hem de bakış açımızda rengârenk ve ani bir değişim-dönüşüm meydana getirebilir. “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti” diye başlar Orhan Pamuk, ‘Yeni Hayat’ romanına ve bizi sihirli bir yolculuğa çıkarır. Bu, kapağını açtıktan sonra tüm kitaplar için geçerlidir. ‘Alaaddin’in Sihirli Lambası’ gibi her kitabın içinden bambaşka bir cin çıkar. Bizi uçan bir…

Devamını Oku
YAŞAM 

YIRTIK UÇURTMA

İnsan yaşamının en saf ve yapmacıksız dönemi çocukluktur. İnsana iyi gelen, mutluluk veren oyunlar sadece masum çocukluk yıllarındaki oyunlardır. İnsan büyüdükçe kirlenir, doğallıktan ve içtenlikten uzaklaşır. Toplumun ona dayattığı sahte, yapmacık ve sevimsiz rollere bürünür. İnsan büyüyüp de masumiyetini ve saflığını yitirince oyunlar da değişir; zevk vermeyen, tehlikeli bir hal almaya başlar. Khaled Hosseini’ye minnet mi duymalı yoksa nefret mi hiç bilemiyorum. ‘Uçurtma Avcısı’nı okuduktan sonra insan kalbinin aynı hızla çarpması mümkün değil, paramparça oluyorsunuz çünkü. “Dünya artık bir daha hiç/ bir okul çıkışı gibi kokmayacak mı?” diyor ya Didem…

Devamını Oku