YAŞAM 

‘HÜZÜN ZAMAN ZAMAN’; GECE UZUN UZUN…

Tıpkı o kürdilihicazkâr şarkıda söylendiği gibi; bu en uzun gecemizde zaman zaman gelip ruhumuza uzun uzun vuran hüzün dalgaları yanı başımızda. Güfteler güftesi geceler, besteler bestesi saat dilimleri; biraz yağmurun tınısı, çokça hüznün mırıltısı: “Hüzün zaman zaman deli dalgalarla gelir/ gönlümün kıyısına vurur/ aşınan kayalar gibi ruhum/ suskun, yorgun, öylece durur.” * * * Akşamlar gecelere karışır, geceler gecenin en derinliklerine erişir, erişir de sabaha karşı duygu geçişlerinde en doruklara ulaşır. Karış karış arşınlanan zaman koridorları, en uzun gecenin kapı aralığından hüzün getirir içeri. İçerisi ve dışarısı bir olur. Dıştaki…

Devamını Oku
YAŞAM 

GÜNEŞE GÜZELLEME

Alacakaranlığın gizemli ve büyülü bir yanı olduğunu düşünmüşümdür daima. Gün ağardıkça çoğalan renklerin pastoral senfonisi ruhuma şifa verir. Güne ilk ışıklarla başlamak, henüz kimselerin bakışlarıyla örselenmemiş göğün –hangi renkte olursa olsun– tüm kullanım haklarına sahip olmak, hiçbir şeye sahip olamayan zavallı, ölümlü hislerimi diriltir, heyecanlandırır. Suya atılan taşın dalga dalga yayılması gibi hale hale bir huzur, bir erinç ve bir dinginlik yayılır içime. Düzmecedir, geçici ve sahtedir, bilirim ama oyalanırım işte. Tüm o yanılsamaların kucağında bir hakikat aramaya koyulurum. Yaradan’ın benzersiz sistemine hayran öylece güneşin doğumunu izlerim. Onun ilk ışıklarıyla…

Devamını Oku
YAŞAM 

SAZIN VEFASI EVLADIN BOYNUNU EĞDİRİR Mİ?

“Benim bu dünyada malım mülküm kalmadı. Sadece bu sazım var. Onu da Ankara’da bir müzeye koyarsanız sevinirim. Bu da size vasiyetimdir.” İnsan canının mülk kadar değerinin olmadığı zamanlarda yaşıyoruz. Ölüm döşeğinde olan insanın canını ölümden daha çok acıtacak durum ise öz evlatlarının mal mülk peşine düşmüş olmasıdır. Turgut Karataş… Nam-ı diğer Ankaralı Turgut! Artık hayatta değil. İllet kanser onu hayattan kopardı! Kendi canının peşine düşmüşken evlatları toplanan yardım paralarının peşine düşmüş! 5 evladının sadece 1’i ile görüşüyormuş Ankaralı Turgut… Bir zamanların en çok dinlenen, Ankara müziğinin gözde isimlerinden biriydi Turgut…

Devamını Oku
YAŞAM 

ARALIK ARALIK ARALADIĞIMIZ GECELERDE İÇİMİZİ ISITAN ŞEYLER

Kasım soğuklarından sonra güneşle ısınan ovamız, üşüyen ruhumuzu usul usul ılıtmaya başlıyor yeniden. Aralık aralık aralıyorken günleri, yine de ayaza vuran gecelerde içimizi ısıtacak şeyler arıyoruz. Evden çıkmıyoruz. İçe dönük yaşamayı sürdürüyoruz. Dış dünyamızı karlar boranlar sarmışsa da biz içimizde harlanmış sobalar, nar ateşi kuzineler kuruyoruz. Salonun orta yeri sıcacık, evin duvarları ıpılık. * * * Evin penceresinden baktığımız dağların yamaçları, oralarda nice kar öykülerinin düğümlendiğini söylüyor bize. Biz ovamızda, biz evimizde güneş güneş ısınırken oralarda soğuk mu soğuk ne hikâyeler anlatılıyor, hangi hikâyeler dile getiriliyor? Ilıman sahil şehirlerinde ise…

Devamını Oku
YAŞAM 

“HAYDİ, BU ÇİZGİYİ KISALT!”

Bilge insan ve öğrencisi hikâyelerini özlediniz mi? Deniz kıyısında öğrencisi ile yürüyen bilge, elindeki sopa ile kumun üzerine bir çizgi çizmiş ve öğrencisine, “Haydi, bu çizgiyi kısalt,” demiş, “ama bu işi çizgiye dokunmadan yapacaksın.” Öğrenci şaşkın bir şekilde önce çizgiye, sonra bilgeye bakmış, “Olur mu öyle şey, hocam, çizgiye hiç dokunmadan kısaltmak mümkün mü?” demiş. Bilge gülümsemiş öğrencisine, sonra elindeki sopa ile az önce çizdiği çizginin yanına daha uzun bir çizgi çizmiş ve öğrencisine dönüp, “Nasıl,” demiş, “ilk çizdiğim çizgi kısaldı mı şimdi?” * * * Bu kıssayı yıllar önce…

Devamını Oku
YAŞAM 

MİNÖRDEN MAJÖRE AĞRILARI UNUTMA REHBERİ

Gece kuşu musunuz, erkenci horoz mu? Yirmi dört saatlik zamanın neresinde yaşayıp neresinde ölenlerdensiniz? Tek bir anda bile yaşayamadan yok olup gidenlerden misiniz? Sahi, siz, yaşamı derin bir uykuda geçirenlerden misiniz? Meşhur “CARPE DIEM” efsanesi uğramadı galiba sizin oralara! Son zamanların en moda deyimleri: an’ı yaşamak, an’ı yakalamak, an’da kalmak… Geçmiş ve gelecekten vazgeçip sadece tek bir an’a sıkışıp kalmak bana hayatı kaçırmakmış gibi geliyor. Evet, her an’ımızı dolu dolu yaşayalım, her an’dan zevk almasını bilelim. Peki, bugünkü “biz”i oluşturan “geçmiş”i ne yapmalı? Onu bellekten silmek, her geçmiş zaman kipini…

Devamını Oku
YAŞAM 

YAŞAMAK KAMBURU

Hepimiz yaşamak denen koca bir kamburla yaşıyoruz bu çekilmez dünyada. Her geçen gün kambur büyüyor, eciş bücüş bir yaratığa dönüşüyoruz ömrümüzün sonunda. Yaşamak bize ağır geliyor. Her günümüzü ekranda ne zaman “SON” yazacak diye geçirmiyor muyuz? Hadi itiraf edin, haksız mıyım? Ama unutmuşum bizde itirafın tedavülden kalktığını. Ben demiyorum ki Ayfer Tunç diyor! “Bizde itiraf yoktur. / Bizde itiraf eden huzur bulmaz. / Biz itiraf edersek unutamayız. / Biz oysa unutmak isteriz, olmamış gibi yapmak.” Sırf bu yüzden yaşamanın ne büyük bir yük olduğunu söyleyemeyiz kendimize. Emaneti gezdirir dururuz. Zaman…

Devamını Oku
YAŞAM 

UMUT SICAĞI ARAYIŞIMIZ HİÇ BİTMEYECEK

Kasım, takviminde vaktini tüketmekte; aralık, bir akşam gibi üstümüze çökmekte… Üşüyoruz. Buz kesiyoruz. Kış erken mi geldi; yoksa artık erken gelecek kışların bir başlangıcı mıydı bu kasım soğukları? Henüz tam yaşanmamışken pastırma yazlarının sonu muydu bu tir tir titreyişler? Havaların bir anda ısınması, havaların bir anda soğuması hangi hayrın alametiydi? Hangi iklimsel dengesizliğin bir dışavurumuydu bu hem üşüyüşler hem terleyişler? * * * Toroslara yağan karın Çukurova’yı üşüttüğü bugünlerde, ülkenin diğer iklimlerindeki kara kış günlerinde o şehirler, o şehirlerdeki insanlar ne yapıyorlardı? Hangi umudun sıcağına tutunuyorlardı da biraz olsun yürekleri…

Devamını Oku
YAŞAM 

KAR DÜŞÜNCELERİ

Anton Çehov’un ‘Üç Kız Kardeş’inde Tuzenbach, Marscha’ya sorar: “İşte kar yağıyor: Bunun anlamı ne?” Evet, ne anlamı var? Kardan adam, kartopu çocukluktur. Karda kızak da! Yaşlılıksa kapının önüne biriken karları kürüyememektir. Behçet Necatigil’in dediği gibi: “Farı kalbim, farı da/ kapına biriken karı/ kürüyeme!” Kar kapıyı tutmuştur, içerdesindir ve yalnız. Dışarıda kar yağıyordur, sessiz ve beyaz. Kar henüz pencereni örtmemiştir, bakıyorsun camdan, ‘tek ü tenha’ bir ağaç! Evdesindir. Kapılar tutulmuştur, n’eylersiniz! Yalnızlığı ölümle buluşturur kar… Kar, ölümdür. Nietzsche, ‘Ecce Homo’da, hastalığın, hasta insanda kurtulma içgüdüsünün, korunma ve savunma içgüdüsünün bozulması olduğunu…

Devamını Oku
YAŞAM 

SEVGİNİN VE AYRILIĞIN ÇARMIHINDA

İncecik bir gülüşün içimde büyüyüp her bir zerremi sarıp sarmalayacağını nerden bilebilirdim ki? Evet, bu sevgiyi uyandıran seni gördüğüm o andaki o incecik gülüşündü. Ah o kederli ama bir o kadar da umutlu gülüşün! Sonra benim gülüşlerim eklendi o gülüşe, sadece yüzümü değil kalbimi de gülümsetiyordun. Çoğalıyorduk tek bir anda ve birlikte gülümsüyorduk dünyaya. Zaman geçtikçe en derin yaralarımızı açtık birbirimize. Korkularımızı, çaresizliklerimizi gösterdik birbirimize çekinmeden. İçimde kurduğum dünyanın bütün anlamlarını sen sordun bana. Bu zamana kadar susturduğum ne varsa konuşmaya başladı. Emindim, bütün yalnızlığımı, yaralarımı korkusuzca teslim edeceğim kişi…

Devamını Oku