HABER PSİKOLOJİ SAĞLIK 

BAHAR, YORGUNUM, GELME ÜSTÜME!

Havaların ısınması, doğanın canlanması ve günlerin uzaması pek çok kişi için enerji ve heyecan kaynağı olsa da bazıları için bu dönem tam tersine yorgunluk, halsizlik ve isteksizlik anlamına gelebiliyor. Bu durum “bahar yorgunluğu” olarak adlandırılırken genellikle uzun süreli olmasa da günlük yaşamı olumsuz etkileyebiliyor. “Bahar yorgunluğu, mevsim değişiklikleriyle birlikte vücudun yeni hava koşullarına, sıcaklık artışına ve gün ışığının süresindeki değişikliklere uyum sağlamaya çalışırken yaşadığı fizyolojik ve psikolojik bir durumdur. Genellikle baharın ilk haftalarında başlar ve birkaç hafta sürebilir” diyen uzmanlar, bu tatlı yorgunluğun nedenlerini, belirtilerini ve başa çıkma yollarını anlatıyor.…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

‘ZAMAN’IN CİNSEL POLİTİKASI ÜZERİNE BİR FİLM OKUMASI: “CEVHER”

Virginia Woolf, “Bir kadının hayatı tek bir gün ve o gün de tüm hayatı” derken kadının, içine hapsolduğu zaman ve mekânı işaret ediyordu. Çünkü ona göre kadınlar aslında kendi zaman ve mekânlarını değil, erkek egemen bir tasavvuru yaşıyordu. Bu yüzden, bir kadının kendini özgürce varlaştırabilmesi için “Kendine Ait Bir Oda”sı olmalıydı. Yani kendi zaman ve mekânları… Tabii, burada sorun, sanıldığı kadar soyut ve sofistike değildi; 19’uncu yüzyılda bir kadının, Cambridge Üniversitesi kütüphanesine dahi yanında bir erkek olmadan giremeyişinde olduğu gibi son derece yalın ve açıktı. Gelin görün ki 19’uncu yüzyılın…

Devamını Oku
YAŞAM 

SEN, ÇOCUKSUN!

Sen, küçücük bir çocuksun kocaman bir lunaparkta. Aklı atlıkarıncada, minik eli annesinin avucunda… Sen; bayramlarda, göğsünde Atatürk resmiyle şiirler okuyan, aydınlık cumhuriyetin savaşçı çocuğusun… Yaramaz bir çocuksun, sen; tüm mahcubiyetiyle banyoya koşan, dizleri kan içinde, üstü başı perişan… Sen, yorgun bir çocuksun; akşam ezanlarına kadar sokaklarda top koşturan, annesinin azarına aldırmadan… Şanslı bir çocuksun, sen; Noel gecelerinde tüm ailesiyle birörnek giyinmiş, süslü çam ağacının altında hediyesini bekleyen… Sen, hayalperest bir çocuksun; geceleri babasından masallar dinleyen, odasının tavanı yıldızlarla süslenmiş… Sen, uslu bir çocuksun; kırmızı pabuçları, beyaz çorapları, örgülü saçlarıyla annesinin…

Devamını Oku
ÖYKÜ 

EN SON NE ZAMAN GÖRDÜNÜZ BENİ?

Bir Akdeniz martısının kanadından düştüm az önce. Vakit akşamüstü. Yere sertçe düşmek varken bir tüy gibi süzüldüm ılık havada ve ince dallı bir hurma ağacının kiremit turuncusu yaprağının üstüne kondum. Bu kadar mı güzel olur bir ağaç ve bu kadar güzel renkte yapraklar da mı varmış? İndim o yapraktan. Üstümü başımı düzelttim. Ellerimi cebime koydum ve etrafımda ne kadar ağaç varsa portakal, limon, mandalina, hurma, erik ve hatta çam, hepsini içime çektim. Sadece kokularını değil, her şeylerini çektim içime. Üstüne tünemiş küçücük serçesinden köklerine kadar. Sonra toprağı, güneşi, havayı, tüm…

Devamını Oku
YAŞAM 

ZAMANIN KİŞİYE “GÖRECE”LİĞİ

Big Bang’in âleme dehşetli ve gürültülü girişinden sonra zaman tanrısı bir daha peşimizi bırakmadı. Kum saati baş aşağı akmaya, evrenin biyolojik saati tıkır tıkır işlemeye başladı. “Lost in Space” kılıklı bir yaşam sürmek varken çalar saatlere adanmış ömürler yaşamaya yazgılandık. Paldır küldür uyanılan sabahlar, güneşin gölgesine göre tayin edilmiş öğünlerde yenen yemekler, daha çok satın almak için en güzel günlerimizden çalarak kendimize borçlandığımız vakitler… Dışbükey zamanlarımız böylesine hoyratça geçip giderken içbükey zamanlarda yaşanan sonsuz kırılmalar ve gelgitler yeni baştan yaratır zamanı algılayış biçimini. Herhangi bir anda karşımıza dikilen eski bir…

Devamını Oku
POLİTİKA 

KAYYUMDAN SATILIK!

Caminin imamı vaaz veriyormuş. Diyormuş ki… “Kadınların, özellikle genç kızların kot pantolon giyinmesi haramdır. Şort giyinmesi haramdır. Saçını açması haramdır…” Arka saflarda mahzun duran biri dayanamamış, bağırmış: “Hocam, senin kız da öyle giyiniyor!” Hoca gülümsemiş: “Ama benim kıza çok yakışıyor yahu…” * * * Öyledir. Başkasına haram olan, bize helaldir. Başkasında eğreti duran, bize tam oturur. Başkasına lüks olan, bize haktır. Başkasına suç, kabahat olan, bize meziyettir. Değişmez, dünyanın kanunu böyle… * Mersin’de Akdeniz Belediyesi’ni 3 yıl kayyum yönetti… 5 yıl da AKP’li devrik başkan Mustafa Gültak yönetti… Etti mi…

Devamını Oku
POLİTİKA 

NE UMUT BİTECEK NE DE SÖYLENECEK SÖZÜMÜZ!

Sabır, şükür, takdir-i ilahi… Hangi birinden başlasak şimdi? En zorlu koşullarda metanetini yitirmemektir sabır. Oysa sabır taşı çatladı çoktan. Tozpembe istatistikler eşliğinde, bir şeylerin düşeceği ya da düştüğü açıklanıyor. Sokakla, çarşı pazarla örtüşmüyor hiçbir veri. Aslında gerçekten de bir düşüş var aslında. İşte o, alım gücümüzdür ya da sofralarımızda bölüştüğümüz ekmeğimizdir. Bir derin yoksulluk içinde düşüş beklenirken eğitimden kopuş başlıyor. Askıda defter ve kitap kâr etmiyor. Ne nas ne faiz ne o ne şu ne gecikmeli etki gibi söylemler değiştiriyor sonucu. Düşünmeden edemiyor insan; her geçen gün biraz daha yoksullaşarak…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

KÖTÜ GÜNLER GERİDE KALDI; ÖNÜMÜZDE DAHA KÖTÜLERİ VAR

20’nci yüzyılı nasıl bilirdiniz? Ya da 20’nci yüzyılın bir güncesini çıkartmak isteseniz neleri sıralardınız? Buluşlar? Teknolojik gelişmeler? Siyasal olaylar? Ünlülerin doğum günleri? Sosyal mücadeleler? Savaşlar? Yaklaştınız… Ama İlyas Tunç (*) daha çarpıcı bir döküm yapmış. Yıl yıl 20’nci yüzyıl boyunca gerçekleşen soykırımları, katliamları sıralamış. Çoğumuzun aklına sadece ikisi, Ermeni ve Yahudi soykırımı ya da Halepçe’yi de katarsak üçü gelirken yüzlerce katliamın, yüzlerce soykırımın yüzyıl boyunca nasıl peş peşe dizildiğini insani öykülerle izliyorsunuz kitabın sayfalarında dolaşırken… Çoğunlukla yaşayanların tanıklıklarıyla; daha ilk satırlardan itibaren: – “Bize zorla kauçuk toplatmak için köyümüze geldiler.…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

İLERİCİ GERİCİLİK – İKTİDAR

Felsefi sistemi idealist düşünceler üzerine inşa eden Platon, maddi olmayan ilkelerin daha sağlam ve asli bir varlığı olduğunu söyleyerek maddi gerçeklerin bu idealizmden türediğini ileri sürer. Devleti de bu idealizm içerisinde kurgusal bir yere konumlandırır. Devlet; toplumdaki en kapsayıcı sosyal kurum olması, iş bölümünün ileri derecede olması ve silahlı gücü tekelinde tutması nedeniyle diğer kurumlardan ayrılır. Bir diğer önemli değişim egemenlik anlayışıyla ilgilidir. İlk Çağ’da devlet düşüncesinin temelinde  (teoloji ile şekillenen) asli unsur olarak tanrılar vardır ve tanrılar her şeyin mutlak sahibidir. Zamanla evrilen devlet düşüncesinde ise bunun yerini millet…

Devamını Oku
YAŞAM 

BEN GELDİM: HÜZNİYE!

Ben geldim, ben işte, Hüzniye… Cüce ümitlerimi, bodur sevinçlerimi, topal gülümsemelerimi yırtık ceplerime doldurup geldim, serildim gözlerinin önüne. Parasız yatılı düşleri bilinmeze demirlenmiş bir öğrenci tesellisiyle… Antik kederlerim allı pullu balıklar gibi yağıyordu yıldızsız gecelerime. Gözden çıkarılmış eski, değersiz eşyalar gibi tıktım hepsini bodrum katın karanlığına. Kasvetli ve tütsülenmiş gecelerden kalma kurumuş ruh ağacımı budayıp öyle geldim sana. İçimde yedi şeytanın yedisine de boyun eğmiş bir günahkâr oturuyordu. Avuçlarında, kandil gecelerinde elleri semaya uzanmış bir dindar ümidi. Şeytanım en büyük günah keçisiydi. Kristalden kemiklerini un ufak ettim. Külleri sunakta şimdi……

Devamını Oku