GEZİ 

ESKİ ŞEHRİN YENİ YÜZÜ

“Ben yürürem yâne yâne/ aşk boyadı beni kâne/ ne âkilem ne divâne/ gel gör beni aşk n’eyledi” – Yunus Emre “Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: ya bir insan yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.” der Tolstoy. Zaman zaman içimizdeki uçurumun kıyısına gelip şöyle bir bakarız derin karanlığa. Kaybolan şeylerin ardından duyduğumuz üzüntüyü yeniye duyduğumuz özlem siler. Hem bir yolculuğa çıkmak hem de eski bir şehirde yabancı olmak isteği ile pusulamı bir ruleti çevirir gibi çevirdim. Rotam antik dünyanın Dorylaion’u. Önemli bir Frig kenti olan Dorylaion, Osmanlı Dönemi’nden…

Devamını Oku
POLİTİKA 

POLİTİK YORGUNLUK

Kafamızı nereye çevirsek afiş, billboard, anlaşılmayan ve kulak tırmalayan sayısız şarkılar… Uçuk vaatler… Kendilerinin bile tutamayacağını bildikleri verilen sözler… Evet, seçime gidiyoruz ve sadece 14 gün kaldı. Türkiye genel seçimin ardından şimdi de yerel seçim için sandığa gidiyor. Benim önemsediğim ve üzerinde durmak istediğim konu ise sandığa küstürülen ve gitmeyecek olan kesim… Her geçen seçimde sandığa gitmeyen seçmen sayısı neden artıyor? Ekonomi? Samimiyetsiz siyaset? “Ön tekerlek nereye, arka tekerlek oraya” vazgeçişi? Çarçur edilerek reklama harcanan seçmenin parası? Güvensizlik? Politik yorgunluk? Politik yorgunluk; insanın, görmekten bıktığı şahsiyetlerin sesini dahi duymak istememesi…

Devamını Oku
ÖYKÜ 

SEVGİ

Yağmur dinmiş, ıslak caddedeki sular çekilmişti. Öylesine ki bulutların arasından sıyrılan güneşin etkisiyle caddeden buhar yükselmeye başlamıştı. Kavşağa yakın küçük kafede bir süredir laflayarak zaman geçiren çift, karşı kaldırıma geçip kavşaktaki parka girdi. Henüz insanlar kendini dışarı atmadığı için park sessiz sakin sayılırdı. Nemli dallardaki şakacı kuşlar tüylerini kabartarak kurulanmaya çalışıyorlardı. Bir ay kadar önce görüşmeye başlamışlardı. Uzaktan bakıldığında fiziksel olarak son derece uyumlu görünen çift duygusal bir uyum yakalama gayretindeydi. Fırsat buldukça yaşama ilişkin sorularla birbirlerini tartıyor, tanımaya çalışıyorlardı. Birden erkeğin gözlerinin içine bakarak “Sevgi nedir?” dedi genç ve…

Devamını Oku
YAŞAM 

HİÇLİĞE KAHKAHA

Baş ağrıtıyor düşünce. Ağır geliyor insan ve yüzler. İnsanlığın öldüğü yerde insanları ne yapayım ki? Acıya zaafım bitiriyor beni. Çirkinin estetiği. Ve yalanın hakikati. Hep iki ucu boklu değneğin döngüsel zevkleri… Hani iyiliğin içindeki kötülük ve kötülüğün içindeki iyilikti hayat? İnsanlık ölmüş müydü? Nerede? Ama ben hâlâ inanmak istiyorum. Hâlâ inanmak istiyorum umuda. Fakat mezarlık, karanlık bir kalabalık sadece… Ve kimse inanmıyor nefes aldığıma. “Ölüm!” diyorum, kimse aldırmıyor. “Biçare ruhlar,” diyorum, “özgürlüğünüz batsın”. Ve kimse beni duymuyor. Ve “Ölüm!” diyorum, çırpınıyorum. Alın, çirkinliğiniz sizin olsun. Gülüyorlar, bıyık altından… Sizi kim…

Devamını Oku
POLİTİKA 

SİMİTÇİ, KAHVECİ, GAZOZCU, ÇORBACI, LİMONATACI…

Zaman su gibi akar… Sayılı gün rüzgâr gibi geçer. İşte son belediye seçimlerinin üzerinden 5 yıl geçti. Nasıl geçti? Rüzgâr gibi… İnsan, insana demiş ki: “80 yıllık ömrün nasıl geçti?” İnsan demiş ki: “Valla bir ağacın gölgesinden geçer gibi hızlı geçti.” İnsana 80 yıl, 100 yıl bile, bir ağacın gölgesinden geçmek gibi gelir, 5 yıl ne ki? * * * Geride kalan 5 yıl içinde Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkanı Vahap Seçer en çok konuşulan siyasetçilerden oldu. Sessiz kaldı, “Niye sessiz?” dediler. Konuştu, “Niye konuştu?” dediler. Ankara siyasetçilerine çattığı oldu, “Niye…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

ÇOK SATMAK, ÇOK KAZANMAK

Kitap, elbette bir metadır; yani herhangi bir ticari eşya gibi alınıp satılan bir şey! Kapitalizm, şeylerin kullanım değerlerini geriye iterek değişim ya da mübadele değerlerini öne çıkardığından beri kitabı temellük edeni kullanım değerini temsil eden ‘okur’dan değişim değerini temsil eden ‘alıcı’ya dönüştürdü. Marx’ın Das Kapital’de ‘meta fetişizmi’ diye kavramsallaştırdığı durum, kitap bağlamında, ‘okur’un ‘alıcı’ya dönüşmesinden başka bir şey midir acaba? Kitap da, bütün öteki emek ürünleri gibi, meta, yani ticari mal kimliğiyle piyasada dolaşıma girdiğinde fetişleşiyor. Fetişleşme ya da insan emeğinin ürünü olan bir şeyin –burada söz konusu şey kitaptır–…

Devamını Oku
POLİTİKA 

2024 YEREL SEÇİMLERİ MİLATTIR

Dışarıdan siyaseti izleyip zaman zaman da eleştirmek dışında içine girdiğinde insan bazı şeyleri çok net anlıyor. Bir siyasetçinin iki temel görevi var ve bu görevler şunlar: 1- Yaşanılan sorunların çözümünde çalışmak 2- Olanı geliştirmek Bu ikisi birbirine paralel olmak zorunda; olmazsa bir devletin sürdürülebilirliği ve vatandaşlarının refahı mümkün değil. Ben Adalar Belediye Başkanlığı Bağımsız Adayı olduğumdan beri Adalar’ımıza ve Adalarlılarımızın yaşamına daha bir yakından bakar oldum. Bu yakınlık, Adalarlılarla selamlaşıp onlarla sohbet etmek değil; gerçekten dediklerini duymak şeklinde. Adalar’ımıza yakından bakarken de kullanılmamış ve kullanılabilecek potansiyeli keşfetmek mümkün oluyor. İnsanlarla…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT TOPLUM 

TUTUNAMAYANLARIN FERYADI ARABESK

“Sen mutsuz memleketim gibisin.” [1] Arabesk şarkıların en muteber söz yazarlarından Ali Tekintüre, 2 Eylül 2012’de Radikal’deki röportajında “Bugünkü müziğin temeli arabesk… Arabesk kültürü ölmez,” demişti. Galiba haklı! Popüler kültürün önemli unsurlarından biri olan arabesk, arabeskleşmiş şeylerin toplamıdır. Theodor W. Adorno’nun, “Kültür endüstrisi müziği tamamen kendi denetimine sokmayı başardı,” [2] vurgusuyla müsemma arabeskin müzik dışında, başka alanlarda da tezahürleri olduğunu biliyoruz. O, bir müzik türü olmaktan öte, hayata bakış açısı ve kültürüdür. Unutmayın: Müzik tarzı sizin ruh haliniz ve yaşam tarzınız hakkında bilgi verirken coğrafyamızın her parçasında arabeski bulmak mümkündür.…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

KANA, ŞEHVETE VE AŞKA GİDEN BİR YOL / VAMPİRİZM

“Vitali, gündüzlerin tüm izlerini sildiği; gecelerin ise onu tüm gizemiyle ve karanlığıyla tam içine aldığı bir adamdı. Bedeni sanki tanrıların ilahi suyuyla karıştırılarak yontulmuş kusursuz bir heykeli andırıyordu. Her zaman dimdik durmasına rağmen bu heykelin başından aşağıya doğru indikçe sadece dikkatle bakan gözlerin tanık olabileceği kıvrımlara sahip olduğunu görebiliyordunuz. Geceden daha kara saçları, yüzünün tam ortasında açılmayı bekleyen küçük bir tomurcuğu andıran burnu ve o bembeyaz yüzü; bir yaşam kadar beyaz ya da bir ölüm kadar beyaz olan o güzel yüzü… Vitali teninin beyazlığını daha da ortaya çıkaracak renkte gömlekler…

Devamını Oku
TOPLUM 

APARTMANDAKİ KOLTUK

Zihni Sabit Bey, memurluktan emekliydi ama memuriyet hayatı boyunca ticaretin dinamizminden kopmamış bir insan olduğundan, apartman yöneticiliğine de kolay ısındı. Hem hesap kitap, para tura işlerini zorlanmadan idare ediyordu hem apartmanın girişinde küçük bir odayı kendisine makam yaptığından günleri güzel geçiyordu. Masasına oturup hesap işlerine bakıyor, gazetesini okuyor, radyosunu dinliyor, arada bir kendisini ziyarete gelen konuklarından memleket havadisleri üzerine malumat alıyordu. Masadan pek kalkmıyordu, bir dosya alacağı zaman tekerlekli sandalyeyi kaydırarak raflara kadar gidiyor, aynı şekilde geri dönüyordu. Garanticiydi. Makamın boş bırakmaya gelmeyeceğini öğrenmişti memuriyet hayatı boyunca. Memlekette olan biten…

Devamını Oku