YAŞAM 

ÇEMBERDE CAN

Bir adı, bir kimliği vardı, sadece düşüncelerin çarpışması olmaktan fazlasıydı. İnsanların ona seslendikleri bir ad. Çok sıradan, üzerine pek kafa yorulmamış bir addı. Şu aralar kimim diye çok düşünüyordu ama bir zamanlar vardı, oradaydı. Kimliğinin kaybı söz konusuydu, yeni bir kalıptaydı; kendisi olduğunu sandığı şu haline adıyla seslense ayıp olur gibiydi. O yüzden Can olmaya karar vermişti. Can kimdi, ne yapardı, hayatın neresindeydi? Dolayladıklarıyla doğrudanlarını çarpıştırıp dilinin ucuna gelip gelip kaçanları yakalamaya çalışırdı. Yeterince cesur mu değildi, yoksa zaten hiç yapmayacağı şeyleri arada bir aklından geçirip düzelteceğine dair kendini mi…

Devamını Oku
POLİTİKA 

KILIÇDAROĞLU’NUN ŞAPKASI

CHP’de kurultay bitti, Kılıçdaroğlu Dönemi kapandı, Özgür Özel Dönemi başladı. Kartlar yeniden karılacak. Parti içi dengelerin oturması zaman alacak. Çünkü muhtemelen CHP, bir süre, Ankara’dan değil, İstanbul’dan, Ekrem İmamoğlu’nun odasından idare edilecek. CHP için yeni bir deneyim olacak. Bu yazının konusu, CHP’nin yeni dönemine ilişkin değil. Bu yazının konusu, Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na dair. Ne de olsa kurultay sona erdiğine göre herkes soğukkanlılıkla okur, eleştirilerini sonraya bırakır diye umut ediyorum. Kılıçdaroğlu 13 yıl genel başkanlık koltuğunda oturdu. Bu 13 yıllık sürede iktidarın hem ideolojik aygıtlarıyla hem de baskı aygıtlarıyla…

Devamını Oku
ÖYKÜ 

TAŞRADA BİR SABAH EZANI

Karanlık… Bir süredir yaşamım hep böyle başlıyor. Sabah aydınlığı belediyenin özensiz döşediği yoldaki taşlara vurmadan atıyorum kendimi sokağa. Sokak lambalarının henüz bozulmamış, belediyenin görmezliğine uğramamış olanları uzun aydınlık çizgiler yaratıyor etrafta. Bu saatte yalnız ben, köpekler ve uzun bir ömrün sonunu ibadetle telafi etmek isteyenler ayakta. Yolun sağında görüntüsünden bir köylünün sahiplik ettiği anlaşılan apartmanlar yükseliyor. Çünkü biçimsiz ve yalnız daha fazla daire sığdırma çabasının bir ürünü olduğu hemen anlaşılıyor. Köylüler köyde yaşayıp şehirde apartmanlar dikiyor bu çağda. Köylümüz de işin kolayını, kısa yoldan paranın kilidini çözmüş görünüyor. Yolun solunda…

Devamını Oku
POLİTİKA 

MABET HAYALİ BİNLERCE İNSANIN KATİLİ OLDU

Ellerini hangi enkaza atsalar ufacık cesetler çıkıyor. Bir babanın beton yığınına dönmüş evinin önünde yitirdiği 4 çocuğuna yakarışı kulakları sağır etmiyorsa kalbiniz kin bağlamış demektir. Bir çocuğun yaşadığının bile farkında olmadan “Beni mezara mı götürüyorsunuz?” sözü göz pınarlarınızı kurutmuyorsa insanlığınız gömülmüş gitmiş demektir. Yazımın ilk cümleleri hep çocuklarla ilgili, fark etmişsinizdir. Çünkü İsrail, mermilerini, silahlarını, füzelerini çocuklara çevirmiş durumda. Adeta çocuklarla savaşıyor. “Eti ne budu ne?” deriz ya el kadar çocukların kanını kurutmaya doymadılar! Bir ay geride kaldı ve hâlâ birçok ülke sessiz! Ama gerçekten insan olan – Hıristiyan da…

Devamını Oku
POLİTİKA 

CUMHURİYET ÇOCUKLARIYIZ BİZ

100 yıl… Yazarken, söylerken, dinlerken ne kadar kolay dökülüyor sözcükler, değil mi? Bir çırpıda söyleyiveriyoruz bazen. Belki çok düşünmüyoruz üzerine “100” derken… Benim gözlerimi dolduruyor “100 yaşında” demek. Yanına en sevdiğim kelime geliyor çünkü: Cumhuriyet! Mücadele, emek, emanet görüyorum üç basamaklı bu sayıda. 100; belki de hiç bu kadar anlamlı olmamıştı aklımda, hiç bu kadar tüylerimi diken diken etmemişti. Düşünüyorum zaman zaman, Ata’mın emanetine sahip çıkabiliyor muyuz diye, sonra daha sıkı sarılıyorum bu emanete. Şu sözler beliriyor zihnimde: “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

AŞKIN ZEHRİYLE LANETLENMİŞ RUHLAR / ‘UĞULTULU TEPELER’

“Ama bana dokunmana fırsat kalmadan ruhum şu tepeyi tırmanmış olacak. Seni istemiyorum, Edgar. Seni istediğim günler geçti. Kitaplarına dön. Bir avuntun olduğu için mutluyum; çünkü bende neyin varsa hepsini yitirdin.” – Emily Brontë, ‘Uğultulu Tepeler’ Aşk, üç harften oluşan, söylerken kulağa hoş gelen ama duyguda ve anlamda bir o kadar büyük olan… Peki, kaç yüzü vardır aşkın? Çiçeğinde hep bal mı saklıdır yoksa dikenleri zehirli midir? Her aşk, içinde büyüdüğü yüreğe şifa mı olur yoksa bazen o aşk, insanın tüm benliğini ele geçiren illet bir hastalığın bizzat kendisi midir? Ben,…

Devamını Oku
YAŞAM 

KARGAŞA

“To give away yourself keeps your self still,/ and you must live drawn by your own sweet skill.” – William Shakespeare, Soneler, XVI Cynthia’ya… Aklıma gelen her şeyi yazmamalıydım. Yazdım mı? Yazdın. Belki aklına çok daha fazlası gelmişti. Sen edebiyatın içinde olmayı seçtin hep. Üzerine asit dökülmüş plastik bir köpük gibi günden güne, saatten saate eridin. Eridin, ağır ağır kurtuldun madde olmaktan da duyan mı oldu? Olmadı mı? Bilinç akışı derler de bir yöntem vardır, böylece nice belirsizlik çözü çözülüverir sayesinde. Sözüm ona kahramanın zihnine, beyin kıvrımlarına dalınır cumburlop. Çok…

Devamını Oku
POLİTİKA 

29 EKİM’İ KUTLAMAK

29 Ekim, yaşadığımız ülkenin doğum günüdür. 100 yıl önce bugün, 29 Ekim 1923’te ülkemizin kuruluşu ilan edilmiştir. Cumhuriyet Bayramı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29 Ekim 1923’te cumhuriyet yönetimi ilan etmesi anısına her yıl 29 Ekim günü Türkiye’de, kuruluşundan itibaren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kutlanan milli bayramlarımızdan birisidir. Dönemin anayasası olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda yapılan bir değişiklik ile Cumhuriyet’imiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ilan edilmiştir. Cumhuriyet’in ilanı, Ankara’da 101 pare top atışı ile duyurulmuş ve 29 Ekim gecesi ile 30 Ekim 1923 tarihi, başta Ankara olmak üzere tüm ülkede bir…

Devamını Oku
TOPLUM 

TEKDÜZELİKTEN TEKİNSİZLİĞE KADIN

Evde mutfak, temizlik gibi hizmet etmek üstüne tanımlanmış eylemlerin kadınlarca üstleniyor olması ve kadının kendisine tanımlanmış bu sınırlar dışına çıkamaması evlilik kurumunun geleneksel kalıplara bağlı yaşanıyor olmasıyla ilgilidir. Toplumsal cinsiyet kapsamında ele alınan bu değerlendirmeler yalnızca edebiyatta değil sinemada da karşımıza çıkmaktadır. Son zamanlarda izleme fırsatı bulduğum ve tesadüfen benzer düğümleniş ve çözümlenişe sahip olan ‘Bana Karanlığını Anlat’ (2022) ve ‘Sofra Sırları’ (2018) filmleri, kadının toplumsal cinsiyet kalıplarınca kuşatılmışlığını ele alan filmlerden. Kurgularının çıkış noktası benzer olan filmlerde toplumsal normların kadın üstündeki etkileri sorgulamaya açılmaktadır. Kadınların benliği ve evlilikle birlikte…

Devamını Oku
YAŞAM 

GERÇEKLER MUTLAKA ORTAYA ÇIKAR

Benim hayatımın tuhaf bir tarafı vardır: Tavsiye veya yaşama dair bilge sözleri hemen hep erkeklerden, dersleri de hemen hep kadınlardan almışımdır. Bu okuyacağınız yazı, bir ders ve bir tavsiye hikâyesidir. Her şey bundan birkaç ay önce başladı. O zaman tam kavrayamadığım farklı insanlar ve iş hayatımda yepyeni roller yaşamıma girmeye başladı. Bu kişilerden biri, o zaman şahsen tanımadığım ama gıyabında çok farklı şeyler duymaya başladığım bir kadındı. Bir grup olumlu, bir grup olumsuz konuşmaktaydı. Ben o dönem hiç önemsemedim bunu; çünkü insanlar başkaları hakkında konuşurdu, konuşabilirdi. Aradan zaman geçti, hiç…

Devamını Oku