FELSEFE TOPLUM 

AYRIK OTU

Nedir insan olmanın gereği? Düşünebilmek eylemine indirgenmiş bir tanımdan ötesi olmalı şüphesiz. “Bir olay ya da durumu zihnimizde canlandırabilmek”, fazlasıyla kısır bir tanım gibi durmuyor mu? Olaylar arası sebep-sonuç bağı kurabilmek, bir noktadan başka bir noktaya yol almak, çıkarımda bulunmak, hatalarla yüzleşebilmek, benzer hataları tekrarlamamak, duyguları kontrol edebilmek… Dahasını da sayabiliriz düşünmek becerisinin kazanımları üzerine. Ama öyle önemli bir nokta var ki bu kazanımları besleyen, o da düşünmek becerisinin felsefeyle olan sıkı bağı. Bir toplumda sorgulamayı alışkanlık haline getiren bireylerin varlığı, devletlerin felsefe eğitimine verdikleri önemle paralel bir ilerleyiş sergiler.…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

KÖY SEYİRLİK OYUNU

Belediye meclisleri eskiden bu kadar renkli, kavgalı, gürültülü değildi. Bırakın meclis üyesini, ilçe belediye başkanları bile konuşmazdı. “Kabul edenler?” “Etmeyenler?” Daha kabul edenler elini indirmeden, reddedenler elini kaldırmadan kürsüden bir ses: “Oy birliğiyle kabul edilmiştir!” Oysa oy birliği de yok, kabul etmeyenler de var ama… O zamanın ilçe belediye meclisi üyeleri ona bile itiraz etmezlerdi, sandalyeye yaslanıp, yanındakiyle göz göze gelirlerdi: “Boş ver…” * Niye öyleydi? O zamanın belediye meclisi üyeleri çok mu cahildi? Bir şeyden anlamaz mıydı? Dili yok muydu? O zamanın ilçe belediye meclisi üyeleri konuşmazdı da bugünün…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

SOSYAL HABİS

Sıcak bir ağustos akşamıydı. Bıçaklı saldırıya uğrayan asistan doktor, ilk müdahaleyi kendisi yaptı. Plastik cerrahi asistanıydı. Sol kolunda dirsek bölgesinden aldığı yara ile “radial sinir” tamamen kesilmişti. Uzman doktor olmasına bir yıl kala, tüm mesleki geçmişi yok olabilirdi. Çünkü sol bileğini kullanamıyordu. Hemen ameliyata alındı. “El mikro cerrahı” hocası tarafından yapılan ameliyatın sonucu, aylar sonra belli olacaktı. Sonraki süreç belirsizlik, korku ve endişeyle geçti. Altı ay süren meşakkatli bir tedavi programı ile sol bileğini yavaş yavaş kullanmaya başladı. Yeniden doğmuş gibiydi. Ancak sekizinci ayda kliniğine ve ameliyatlara geri dönebildi. Şimdi…

Devamını Oku
TOPLUM 

BOĞAZ’DAN ADANA’YA İÇ BURKAN BİR YOLCULUK

90’lı yılların başlarıydı. Üsküdar’da bir balık lokantasında yemek yiyoruz. Uluslararası bir şirketin davetlisiyiz. Vakit öğle sonrasının akşama yakın zamanları… Karşımızda muhteşem Boğaz… Galata Kulesi, Süleymaniye, Topkapı, Haliç, Karaköy ve tabii ki Kız Kulesi… Masada balık, rakı, roka üçlüsü ve diğer enfes mezeler, bolca muhabbet… O zamanlar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Nurettin Sözen’in ‘Park Otel muharebesi’, Türkiye’nin en baba gündemini oluşturuyor. Nurettin Sözen, “Boğaz’ın siluetini bozdurmam” diyor ve otel inşaatının fazladan çıkılan katlarının yıkılmasını istiyor. Medyanın neredeyse tamamı, ekâbir kamuoyu, neredeyse herkes ama herkes Nurettin Sözen’in karşısında… Sözen’i ekonomiyi baltalamakla, dinozorlukla,…

Devamını Oku
TOPLUM 

KAFDAĞI’NIN ARDI HAYAL

“Vatanını yitiren her şeyini yitirmiştir.” – Abaza Atasözü Takvimlerden 21 Mayıs 2021… Tıpkı 21 Mayıs 1864’te olduğu gibi kabardı, hırçınlaştı, köpük köpük saçıldı sağa sola Karadeniz. Gök gürültüsü dünyayı kapladı. Ağaçlar kökünden sökülüp toprağa uzandı. O gün, sürgün sırasında tıkış tıkış gemilere bindirilmiş kadın-çocuk-yaşlı on binlerce insan canının balıklara yem olduğu gün. Tıpkı o yıllara ağlar gibi Karadeniz. Kucağında ağlamadan uyuyormuş gibi ninniler söylediği yavrusunun kokmuş cesedini kucaklayan dul annenin sessiz çığlığını duyurdu hırçın dalgalar gökyüzüne ve sustu. Kucağından zorla alınıp kararmış denizin karanlık sularına fırlatılan küçük yavrunun ardından yavrusunu…

Devamını Oku
TOPLUM 

‘İMAR PLANLARINIZIN ALTINDAKİ İMZAMI SİLEBİLİRSİNİZ’

Cumhuriyetin kuruluşunu takip eden zamanlarda yabancı bilim insanları davetli olarak ülkemize gelmişler ve önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. 1933 yılında Alman Bilim Adamları Yardımlaşma Derneği Başkanı Prof. Philip Schwartz davetli geldiği ülkemizde yabancı profesörlerin Türkiye’de çalışma koşullarını belirleyen genel bir anlaşma imzaladı. Yüksek ücretler ödenmesine karşın genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bilimsel uyanışına katkı yapma beklentisi ile hareket ediliyordu. 1924’te, Columbia Üniversitesi’nden eğitimci ve ünlü felsefeci Profesör John Dewey, 1925’te Alman Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Eğitim Danışmanı Profesör Alfred Kühne, 1927’de Belçika’dan ünlü eğitimci Omar Buyse, İsviçreli Profesör Albert Malche alanlarında hizmetler ürettiler. 1933…

Devamını Oku
TOPLUM 

“BAY ALKOLÜ TAKDİMİMDİR…”

“Kendi içmez, içeni kınamaya bayılır/ yüzünden aldatmayla sahtekârlık yayılır/ şarap içmiyor diye kasılıp gezer ama/ yedikleri yanında şarap meze sayılır.” – Ömer Hayyam Çin’in Jiahu neolitik kentinde testiler üzerinde yapılan kimyasal analizlerde alkol tortularına rastlandı. Bu tortular M.Ö. 7000-6650 yıllarına dayanıyordu ve fermente edilmiş üzüm, alıç, bal ve pirinçle yapılan içkilerin varlığına işaret ediyordu. Alkolün (maya meselesi temel alınırsa) ekmekten önce bulunduğunu söylemek yanlış olmaz. Yarı evcilleştirilmiş mayayla yapıldığı bilinen “ilk mayalı ekmek”, Mısır’a ve M.Ö. 1000 yılına dayanır. Aslında içine maya katmazsanız 8000 yıl öncesine kadar gidebilirsiniz. Alkolün köklü…

Devamını Oku
TOPLUM 

ÇATIŞIMLAR

Dünyayı anlamlandırmak için, aklımızın ve gücümüzün yetmediği mevzuları salt kendimiz için açıklamak niyetiyle yalanlar üretiriz. Bu konuda her şeyi bir yalan ile başlattık demek de yanlış olmayacaktır. Kendimize söylediğimiz yalanların çeşidi matematiksel sınırlarla eşdeğer dahi olabilir. Fakat bunların bir tanesi vardır ki belki ilk yalan ve hâlâ süren yalan özelliğini devam ettirmektedir. Her insan, belki bir sayfa kitaba dahi elleri değmemiş biri bile, biz neyiz, neden varız, nasıl varız, bu dünya nedir sorularını sormuştur. İşte, henüz ilkel olduğumuz dönemde (hâlâ öyleyiz de diyenler olabilir) bu soruları açıklayacak deneyimlere ve bilgiye…

Devamını Oku
TOPLUM 

ÇOCUKLARA HÜRRİYET!

–Aylardır evde kalan bir çocuğun büyük baylara mektubudur– Bahar da geldi geçiyor, bayım. Yaza ne kaldı şunun şurasında. Biz hâlâ evdeyiz! Salgın hastalığa karşı tedbirler almanız ne güzel. Kapanma filan… “Evde kal!” sloganları… Fakat herkes dışarda, bayım. Fark ettiniz mi? Anneler babalar, abiler ablalar, halalar teyzeler, dayılar amcalar… İktisadi dille söylersek, “aktif nüfus”… Yani işçiler… Memurların büyük kısmı… Çiftçiler… Esnafın bir kısmı… Bürokratik dille söylersek, “çalışma muafiyet belgesi olan” herkes dışarda. Arabalar vızır vızır… Yayalar gürül gürül… Zaten “çalışma muafiyet belgesine” de gerek yok, mahallerimizde herkes dışarda, bayım. Sokaklar, caddeler,…

Devamını Oku
TOPLUM 

BABASININ ŞIMARIK OĞLU

Güher, çocuğu Aslan ile parkta yürüyorlardı. Çocuk şımarıkça, babasını çekiştiriyor, ne görse almak istiyor, babası da onu hiç kırmıyordu. “Ben biricik oğlumu üzer miyim hiç? Hiçbir şey oğlumdan daha değerli değil! Canım oğlum benim, aslan oğlum benim!” diyordu. Ekonomik olarak zorlansa da Güher, oğlunu üzmemek için her istediğini yapıyor, her istediğini alıyordu. Bazen itiraz edecek olsa çocuk, hemen üzülmüş tavrı takınarak babasını istismar ediyordu. Çocuğun bu davranışı her gün günde en az beş kez tekrarlanıyordu. Adam her seferinde “Canım feda olsun oğulcuğuma” deyip oğlunun isteklerini yerine getiriyordu. Bunu bilen çocuğun…

Devamını Oku