42 YIL ÖNCE KAHRAMANMARAŞ’TA NE OLDU?
-ÇANAKKALE-
Daha önce de bu olaylara yeterince değinip yorumlar yapmıştım. Bir kez daha olaylara, biraz da Marksist bir gözle değinmek gerektiğine inanıyorum.
Kahramanmaraş olaylarına sırf bir mezhep açısından bakmak ya da bu olayları etnik açıdan yorumlamak yetersizdir. Bu açıdan bakmadan önce olayları hatırlayalım. O yıllarda yaşamış ve gelişmeleri takip etmiş biri olarak bu yaşananların nedenine “amaca yönelik tahrik odağı” kolaylığı şeklinde bakmak gerektiğini düşünüyorum. Amaç mezhebe yönelik doğrudan bir saldırıdan öte faşizme yol açmaya yönelik gerekçe sunmaktan ibaretti.
Şimdi, Vikipedi’den olayları hatırlayalım:
Maraş Katliamı veya Maraş Olayları, 19 Aralık ila 26 Aralık 1978’de Kahramanmaraş’ta meydana gelen Alevilere yönelik katliam. Resmi verilere göre 7 gün süren olaylar sırasında 120 insan öldürüldü. (Benim notum; ancak o yıllarda çıkan gazete manşetlerine göre 145 ila 150 arası ölüm. Her şeye karşın gerçek sayıların çok daha yüksek olduğuna dair inanç egemendi.) Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakıldı, 100’ün üzerinde işyeri tahrip edildi. 23 yıl süren davalar sonunda 22 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1-24 yıl arasında hapis cezası almıştır. Katliamda önemli rol oynayan 68 kişiye ise ulaşılamadı. 12 Eylül Darbesi’ne sebep olan olaylardan biri olarak kabul edilmektedir. Milli İstihbarat Teşkilatı’na göre olayların başlamasında ‘Türk-Kürt meselesi’ de etken olmuştu.
Bana göre bu uyduruk bir gerekçeydi.
Çünkü faşizm için nedensellik ve amaç önemli değildir. İnsan hayatı da önemli değildir. Onun tek amacı vardır, çoğunluk desteği almaktır. Kim daha çok ya da kim daha aptal, galeyana daha açık ise onu harekete geçirir ve kullanır. Diğeri ise sadece ağıt yakılan kurbandır. O kurban gerçekte faşizmin ana hedefinin kurbanıdır. Çünkü o mutlak egemenlik için gücünü artırmaktan başka bir şey düşünmez.
Tarih ve açıklamalar doğru olabilir; ancak stratejiyi ve niyeti 12 Eylül 1980 sonrası meydana gelen olaylar ve uygulamalar ortaya koymaya yeterlidir. İlkel insan zekâsının düştüğü tuzakları alt bilinç, milyonlarca yılın kanıksanmışlığı içinde yorumlar ve öyle harekete geçer. Ergin, gelişmiş ya da birleşik tanımla mütekâmil zekâ, entelektüel zekâ çağın süreçlerini takip eder ve gerçekleri bu bilgiler ışığında değerlendirir.
Faşizm iktidara gelmek için gerekçelere sığınır. İllegal yoldan devlet gücünü devreye sokarak karışıklık yaratarak yine devlet gücü ve yasal bastırma yöntemiyle istedikleri iktidarı ele geçirme yöntemini kullanırlar. Bu bir Pentagon kaynaklı ülkelerin siyasi iktidarlarını ele geçirme yöntemidir. (Bkz. ‘Bıçağın Sırtındaki Türkiye’ – Süleyman Genç)
Emperyalizm uluslararası sermaye egemenliği gücünü kapitalist yönetim altındaki küçük ekonomik güçte ülkelerdeki desteğinden alır. Halkın iktidarı sevmesi ya da sevmemesi önemli değildir, onaylaması önemlidir. Bu onay, desteğini zorunluluktan alır. O zorunluluk da can güvenliğidir.
Kahramanmaraş Katliamı, 12 Eylül 1980’nin en önemli gerekçesidir. Asıl üzerinde durulması gereken sorun, yöre halkının intikam eğilimidir. Provokasyona uygun nitelikteki bu potansiyel bu şehirde hâlâ mevcuttur.
Eğitimsizlik, zihinsel geri kalmışlık, eğitimli olup da nefret egemen kültürü sürdüren bu kitle, din odaklı yaşam anlayışı, kesin kabullerin yarattığı öfke açısından bu potansiyeli çok daha baskın bir şekilde hâlâ taşımaktadır.
Bilinç yaratmak, insanların yaşam haklarını anlamak, empati, sempati, insanların farklılıklarına saygı duymak için dinlerin yarattığı öfkeyi anlamak ve reddetmek gerektiğini 1968 Kuşağı dünyaya haykırmıştı. Ancak anlaşılan, 50-60 yıl geçmesine rağmen bu farkındalığın çok gerisindeyiz.
Daha da geç olmadan uyanmak dileğiyle…