TOPLUM 

JAPONYA’DA BİR TARİKAT VE ALINACAK DERSLER

1995’te Japonya’da Tokyo metrosuna sarin gazı yayarak gerçekleşen ve 13 kişinin öldüğü saldırıyı Aum Şinrikyo tarikatı düzenlemişti. Sarin gazı, vücuttaki sinir sistemlerinin dengesini bozup kişiyi felç ederek ölüme yol açan bir gazdır.

Aum Şinrikyo tarikatı tarafından düzenlenen bu saldırıda 6 bin civarında insan bu gazdan etkilendi. 1989 yılında Japonya’da yasal statü verilmiş olan dini örgüt, dünyada büyük sansasyon yaratan saldırıdan sonra ABD, Kanada, Rusya, Kazakistan ve Avrupa Birliği tarafından “terörist örgüt” ilan edildi.

Tarikata, 1999’da çıkarılan bir kanun ile Japon hükümetine ileride herhangi bir terörist saldırı düzenleme ihtimaline karşı örgütün polis gözetiminde tutulmasını sağlayacak şekilde faaliyetlerine devam yetkisi verildi. Ancak örgüt yasal statüsünü korumak için Ocak 2000’de, Fumihiro Joyu liderliğinde ismini Aleph olarak değiştirmiş ve kurucusunun şiddete dayalı öğretilerini reddettiğini deklare etmiştir.

Tokyo metrosuna yapılan saldırı, Japonya’nın tarihindeki en büyük terör saldırısıydı. Aum Şinrikyo tarikatının lideri Şoko Asahara, 6 üyeyle birlikte asılarak idam edilmiştir. Şoko Asahara’nın, en güçlü olduğu dönemde bile hem Japonya hem de dünya çapında on binlerce takipçisi bulunuyordu.

Aum Şinrikyo dini örgütü, 1980’li yıllarda Hindu ve Budist inançlarının sentezi olarak kurulmuş, daha sonra “dünya savaşı çıkacağı” inancını geliştirmişti. Bu inanca göre, ABD ve Japonya arasında başlayacak savaş ile dünya küresel bir savaşa girecek, bu savaşın sonunda sadece tarikat üyeleri sağ kurtulacaktı.

Şoko Asahara da kendisinin hem Buda’dan sonraki “ilk aydınlanmış kişi”, hem de İsa Peygamber olduğunu ilan etmişti.

(Bilgiler BBC Türkçe ve Vikipedia’dan derlenmiştir.)

Bu olayı paylaşmamın nedeni, Japonya gibi iç barışı sağlamış ve yüksek insani gelişmişlik düzeyine rağmen dünyayı sarsan nitelikte bu olayın dogmatik saplantılar uğruna gerçekleştirilmiş olmasıdır.

Dünyada çok sayıda bu tarz olay mevcuttur. Dikkat edilmesi gereken durum şudur: Sadece bir insanın zihninde şekillenen aptalca bir düşünce bile 20’nci yüzyılın son yıllarında çok sayıda taraftar bulabilmektedir.

Bilmem anlatabildim mi?

Taraftar kitlesi arttıkça aptalca da olsa inancın meşruiyeti de artmaktadır.

Akıldışı inançlarla insan hayatını karartan sadece radikal örgütler değildir. Ülkeler, coğrafyalar, bölgeler; yitirilen hayatlarla doludur. Bu tarz eylemler can kayıpları ile sonuçlanırken normal şartlarda da milyarlarca insan, bilimsel-psikolojik ihtiyaçlara aykırı olmasına karşın yasal inançlarla saplantılı ve sefil yaşamlar sürmektedir. Kadını horlayan, döven ve öldüren, aklın kaynağı olan inançlar da aynı ölçüde akıldışı değil mi?

Bu durum, emperyal güç sahipleri ve ulusal güç odaklarının sömürü aracıdır. Hollywood’daki sinema sektörü, çevirdiği filmlerdeki ilginç konuşma ve vaazlar içeren kilise sahneleri ile misyonerce faaliyet yürütmektedir.

Bu acı verici gerçeği anlamak, ancak inançların yarattığı hipnozu aşarak mümkün olabilir.

ABD gibi teknolojik ve ekonomik gelişmişlik seviyesi yüksek bir ülkede halkın çoğunluğu da bu hipnoz altındadır.

Öte yandan son yıllarda iktidara gelmiş, tutucu olmaları ile alay konusu olmuş, evangelist bir mezhep olan Episkopalyan mensubu George W. Bush ve Donald Trump gibi moron devlet başkanlarının dinsel propaganda ve kehanetlere uyan söylemleri de tarikat lideri söylemlerini aratmamaktadır. 21’inci yüzyıl, “moron devlet başkanları çağı”na aday bir dönem gibi görünmektedir.

Evangelizm gibi dünyada ürkütücü hedefleri olan bir inanç ABD nüfusunun yüzde 33’üdür. Yani sadece ABD’de 100 milyonu aşkın evangelist olması büyük bir kitleyi ifade etmektedir. Bu seviyede insanların bu saplantılara sahip olması sadece kendi ülkesine değil, dünyaya zarar verebilecek bir durumdur. Dünyada bu sayı 500 bin kadardır.

17 Rus doğubilim dalı akademisyenlerinin 18, 19 ve 20’nci yüzyıla ilişkin, özellikle de Doğu inançlarının altyapıları ve tarihsel süreçleri konusundaki araştırmaları çok ilginç sonuçlar ortaya koymuştur. Özellikle de 20’nci yüzyılda Urartu ve Ortadoğu kültürü üzerine araştırmalar yapan Mikhail Borisovich Piotrovsky’nin çok sayıda kitabı bulunmaktadır.

Tek tanrılı ya da çok tanrılı, gök tanrılı ya da yer tanrılı…

Önemli olan: Ne kadar uygarız?

İnsanlığın uygarlaşması buna bağlıdır.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar