POLİTİKA TOPLUM 

KÜRTLER CUMHURİYETÇİ Mİ OLUYOR?

Kürt yığını son derece politize olmuş, belki de edilmiş bir topluluktur. Ortadoğu coğrafyasında apolitik bir topluluğa rastlamanın zor olduğu da malumdur; fakat Kürtler için bu biraz daha tazyikli bir meseledir. Kürt çocukları iki dil ile yaşama kargaşasını atlatmadan henüz, politik söylemler ile baş başa kalarak bunu sahiplenir. Ekmeğin Türkçe telaffuzunu öğrenirken, beri yandan politize olmaya çoktan başlamıştır. Bu politize edilme hali de sistemli bir şey değil, aksine bir bakıma kültürlenme durumudur. Ailesinden politik bir kültürü devralan çocuklar lise ve üniversite çağında bunu daha yoğun yaşamaktadır. Lise çağında öğretmenlerinin kendilerini yok sayan tavrı ve ailelerinden duydukları ile karşılaşmaları öfke duymalarına sebep olur. Üniversiteye gidenlerse lise çağında korkulu bir öfke duyarlarken büyük bir cesaretle dolar. Üniversite hocalarının lisedekilerden yetkinlik ve politize olma noktasındaki farksızlığına cevap vermeye başlarlar. Var olduğunu ispat gayreti artık tepkiye dönüşür. Diğer yanda gene politize olmuş “Turan”, “Türkistan” vb. lafları doğru düzgün düşünmeden, kitap okumaya mesafeli Türk gençleri durur. Bunlar da Kürt gençlerinin tersi bir istikamette kültürlenirler. Bu gençlerin kültürlenmesindeki en önemli mesele memleketin bölünmesidir. Toprak kaybına duyulan korku Birinci Harp’ten de çok öteye gider. İmparatorluktan devlete dönüşmenin kompleksi belki de… Bu gibi sebeplerden birbirleri ile olan münasebetleri hep sorunludur.

Doksanların sonuna değin Kürtler ile ilgili bir yok sayma durumu mevcuttu. Bugün ise realitesini kabul ederek ötekileştirme, marjinalize etme gayreti mevcut. Yani temelde değişen tek şey, varlığına duyulan kabuldür. Aksi bütün durumlar gene berdevamdır. Bu da var olurken yok olmanın bir diğer yüzü elbette.

Tarihin kendiyle getirdiği bir şey varsa o da toplumların alışkanlıklarıdır. Kürt ve Türk toplumları da her neyi kabul edip sahiplendiyse kabul ettiği şeyin en ateşli savunanı olmuştur. Bu durum onların en tipik özelliklerinden biridir. Sol harekete eğilim gösterdiği vakit de onu mutlak doğru gibi savunmuş, diğer hareketlere kanalize olduğunda da bunu bu şekilde savunmuştur. Bu durum dinsel inanç bağlamında da böyledir. İslamiyet’in Araplar dışında ilk kabulü Kürtler ile olmuş ve İslamiyet kendisi için muhkem bir kale bulmuştur denebilir. Türklerin İslamiyet’i kabulü ise bir kaleden ziyade İslamiyet’in kendisi için edindiği süvari ordusu benzetmesini ihtiva eder. Esasen Kürtler dağınık bir ordu iken Türkler düzenli orduya karşılık gelir denebilir. Her ikisi de İslamiyet’i benimsemiş ancak Arap Müslümanlığı içinde kalmamış kendi inancı ile yoğurmuştur. Her ne olursa olsun süregelen şey, Anadolu coğrafyasında kendini Müslüman olarak addeden insanların bunu her şeyde öncelemiş olmasıdır. Her şey desek de yalnızca bir şey bunun dışında kalır, o da ekmek meselesidir. Anadolu insanı diyeceğiz artık bu durumda çünkü yalnızca boğaz meselesinde ayırtları olmadığı malum olan bu insanların adaletsizlikler, cinayetler, tecavüzler ve daha bilmem neler başlarına gelmiyorsa pek de umursadıkları şeyler değildir. Ancak ekmek meselesi toplumun geneline yayıldığı için dert edinmek zorunda kalmaktadırlar. Bir şeyin pahalı olması onları etkilediğinden elbette buna karşı bir tepki duymak zorunda kalırlar. Anadolu insanı için, özellikle Kürtler için dünyada ne yaptığının, ne silahlar yaptığının yahut ne hayaller görüp gördürdüğünün bir kıymeti yoktur. Onlar ceplerine bakar ve öyle düşünür. Elbette tuzu kurularımız vardır. Bir hayalin peşinden koşan tarihsel sarhoşlarımız da vardır. Ancak ekseriyet, cebindeki beyniyle düşünür.

Son zamanlarda Doğu ve Güneydoğu’ya bir bakış atılırsa aslında şu ekonomik buhranımızın yaşandığı dönemde hiç şaşılmayacak bir şey görülür. Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) karşı halkın eskisine nazaran daha ılımlı olduğu su götürmeyecek bir gerçektir. Bunda Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile ittifak söylentilerinin zerrece etkisi yoktur. HDP’nin kitlesi ne kadar marjinalize de edilse, terörist de dense, vatan haini olarak da görülse gene o partiye oy vermekten geri durmayan bir yapıya sahiptir. Bu partiyi kapatmak çözüm müdür, bilemem; ancak malum olan bir şey var ki yeni bir partinin kurulması hiç gecikmeyecektir. Parti kurulmasa dahi bağımsız bir şekilde meclise girebilirler ve geçmişte girdiler. Bu sebeple HDP’ye daha önce oy veren kitle bir başka partiye çok zor eğilim gösterir. Burada değişim gösteren kitle, dinsel dürtü ile oy veren kitledir. Bunun altında CHP’nin gösterdiği olağanüstü demokrat tavır yahut Kürtlerin beklentilerine yönelik vaatler değildir. Bunun en önemli sebebi hayat pahalılığı ve bölgedeki işsizliktir. İnsanların genel kanısı geçen aldığımız şeyi bu ay iki katına aldığı, asgari ücret artarken zamların bunun mislince arttığıdır. Bu da insanları başka partilere yöneltmektedir. Burada değişimi sağlayacak en önemli güç olarak görülen CHP, belki de Doğu ve Güneydoğu’da siyasi tarihi boyunca alamadığı oyu bir sonraki seçimlerde alacaktır. Bu Kürtlerin Cumhuriyet idealine kanalize olduklarını ve bütün sorunlarının çözüldüğüne ikna olduklarını göstermez. Aksine, uzayan bir zemheride CHP’yi bir bahar gibi düşünme biçimleridir.

Sözün özü, Kürtler Cumhuriyetçi olmadı. Olur mu? O da pek mümkün görünmüyor. Fakat burada kabahat de yalnız onların mıdır? Cumhuriyet idealinin oralara gitmemesinde, gene biraz bizim payımız olduğu kanaatindeyim. Atatürk’ü şoven ve kuru tarihsel bakış açısıyla anlatma kabahatini işledik, hoş şimdi hiç anlatılmıyor ya neyse. Atatürk’ü yalnız Türk ırkına mahsus gibi anlatmak bir Vandalizm’dir. Atatürk, bir ideadır. Modernizme erişmenin, çağcıl olmanın ve insan olabilmenin düşünsel dehasıdır. Atatürk’ü doğru anlayan Kürt olsun, Türk olsun yalnızca kendi okumaları ile ona vakıf olanlardır. Bizde de kendi okumalarını yapanlar çok az olduğundan ahvalimiz malumunuzdur.

Son söz olarak birlikte yaşama kültürünü edinememiş toplumlar kendileri için imgeler yaratır. Bu ülkede Kürt terörist olmadığını, Türk ise şoven olmadığını ispata mecbur bırakılır. Hasta toplumların sosyolojik açmazlarından biri de budur.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar