YAŞAM 

ADSIZ VE ANLAMSIZ

Ve mutsuzluk geri geliyor bütün kalıpları yıkarcasına. Tümcemin çatlak ıstırabından eser kalmıyor geriye. Olanca zehriyle büyülüyor ay ve şehir. Kimi kimden ayıran nedir, kimi kime bağlayan ne? Gittiğim yolları dönüyorum ceplerimde ve elimde hiçlik. Kahroluyor kanadı kırık kaderimin fahişe ruhu alaca kalabalığa karşın. ‘Kim’lik biçiliyor, ‘kimse’lik yitiriliyor. Dönüp dolaşıp yine aynı yere varılıyor.

Ve yok-oluşum başlıyor Var-oluşum ile var-oluş azalıyor günden güne. “Adım gibi iyi bilirim” türevinden cümleler kurmak için kıvranıyor dilim, kuru dudağım. Her “adımda” bocalıyorum. Caddesi kan revan düşüncemin, meydanlarda ve istasyonlarda ölüyor on bin görüntüsü benliğin. Yüzüm, yüz bin farklı şekli yaşamın – ya da yanılgımın. Düşüncem kadar çok insan tanımıyorum diyorum, tanıdığım insan kadar kendimi bilmiyorum.

Ve ben, kırık renklerden bir çehreyim yalnız. Karanlığın kösnül kokusu sinmiş üstüme kül gibi. Adımdan daha iyi biliyorum şimdi ‘kimse’liği. Benden ‘ben’i sakınıyor her daim bu riyakâr aynalar. Yüzsüz yüzümü göstermekle yetiniyor, yüzümü görmek bana yetmiyor. “Aysız ay ışığı gibiydim” buncadır, şaşırmaz zümrüt yüreğim.

Ah, ne iyi ne güzel yazılmıştı işte: Kelimeler bazı anlamlara gelmiyordu. Hüznün, haberi var mıydı üzünç olduğundan? Kırmızı biliyor muydu kendi rengini? Peki, ya eşya, eşya oluşundan bihaber değil miydi? Ya ben? Ya aynadaki görüntüm? Ya otobüs camlarında beliren yansımam? Ben, ben olduğumu yahut ne olduğumu biliyor muydum ki? Üzülmemeliydim. En az yalnızlığın kendisi kadar yalnız ve habersizim kendimden. Kelimeler bazı anlamlara gelmiyordu işte, ismim beni nitelemiyordu.

Seslendiklerinde bakıyordum sadece. İsmimi sorduklarında yanıtlıyordum cevabı bilmeden. Tekrar tekrar tekrar ve tekrar aynalarla yüzleştikçe kendimi yitiriyordum tekrarlandıkça anlamsızlaşan kelime gibi. Kelime… Kelime. Ke-li-me. K-elim-e. Ke-, lime lime. Kelime? Anlamlı mı sence?

Ya ben? Ya sen?

Tümcem de kelimem de ‘ben’ kadar anlamsız yitik kara bir düşünce. Düş, düşünceyi yaratıyor imlerle. Ben, benliğe sahip çıkamıyor. Anlam, anlamını yitiriyor düşününce. ‘Kimse’lik, kimsesizlik oluyor üstüne düştükçe. Oysaki herkes gülmeli bence. Nitekim hepsi absürtlükler komedyası sadece. Ha-ha, ha-ha, değil mi sence de?

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar