YAŞAM 

HİÇLİĞE KAHKAHA

Baş ağrıtıyor düşünce. Ağır geliyor insan ve yüzler. İnsanlığın öldüğü yerde insanları ne yapayım ki? Acıya zaafım bitiriyor beni. Çirkinin estetiği. Ve yalanın hakikati. Hep iki ucu boklu değneğin döngüsel zevkleri… Hani iyiliğin içindeki kötülük ve kötülüğün içindeki iyilikti hayat? İnsanlık ölmüş müydü? Nerede? Ama ben hâlâ inanmak istiyorum. Hâlâ inanmak istiyorum umuda.

Fakat mezarlık, karanlık bir kalabalık sadece… Ve kimse inanmıyor nefes aldığıma. “Ölüm!” diyorum, kimse aldırmıyor. “Biçare ruhlar,” diyorum, “özgürlüğünüz batsın”. Ve kimse beni duymuyor. Ve “Ölüm!” diyorum, çırpınıyorum. Alın, çirkinliğiniz sizin olsun. Gülüyorlar, bıyık altından…

Sizi kim öldürdü, biliyorum. Ve ah, bilinenin kurşun yükü… Şehir yasaklıyor yıldızları. Hasta ediyor ve ilaç satıyor gökdelen. Uzlaşımsal savaşa asker gidiyorsun. Artık herkesin gözlerinde yalan parlıyor. Ve midem yalnız sürüngen dolu… Bütün iğrençleri yutuyorum. Toplum yüzüne kusmak geliyor içimden. Kimse ayrılmıyor sahneden ve herkesin ezberinde senaryo.

Beni yut!” diyorum, artık kimseye saygı duyulmuyor. Şaşırıyorlar ve suçlusun! En azından düşüncemin özgürlüğüne sahibim diye övünebilir miyim? Hayatın celladı zihnine girebilir miydi? Akıl hastaneleri ve cenazelerin bütün biyografisi budur aslında. Sonuçta insan, anlamak ve anlaşılmak istedikçe metalaşmıyor muydu? Hayal gücünün devreye girmesi anlamaya ürün vermiyor muydu? Ve yorumlama; tikellerin anlama temelinde yatan imgelem ile bir araya getirme değil miydi? Aciz insanoğlunun absürt anlam arayışı! Beni yut işte. Bu devirde herkesin rolü Pinokyo.

Televizyon beni izliyor ve özerk eşyaya isyan ediyorum!Ölüm!” diyorum sesim kesilene kadar. Ey insanlık, dikkat et; olmuşla ölmüşe çare yok. Canımı acıtıyor yalnızlık. Ve kötücül öfkeye kurban gidiyorum. Hayal kırıklığından ibaret bir ahlak yasasını yaşıyorum.

Hep böyledir zaten. Doğmak, en büyük günahıdır insanın. İlkel dürtüler ve hayatta kalma içgüdüsü her zaman zarara gebedir. Ardından korkunç bir illüzyon gibi yüzüme vurur hakikatten tokat. Ve hiçliğin gülünçlüğünden absürdü anlarım. “Sonsuzluğun devinimsizlik tuzağı” diyor atalarım. Karşıtların içsel münakaşası ve hiçbir şey akılsal değil artık!

Ben ise; yas tutacağım insanlığın mezar taşlarında acınası bir ölümlülüğün kararlılığıyla ve minnet duyarak nefret edeceğim yitirilen insanlığınızdan.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar