FELSEFE 

JEAN-PAUL SARTRE, ‘VAROLUŞÇULUK’ VE ‘BEN’İN GELECEĞİ ÜZERİNE KISA BİR DEĞERLENDİRME

“Cehennem diğer insanlardır.” – Jean-Paul Sartre İnsanı diğer canlı türlerinden ayıran en önemli özellik; onun, sadece hayatta kalmaya çalışan ve türünü devam ettiren salt bir doğal varlık olmayıp “içinde yaşadığı dünyayı veya çevresini anlamlı kılmaya ve açıklamaya kalkışmasıdır”.  Bu yönüyle uyumsuzdur. Doğaya uygun olmayan, belki de tek canlı türüdür. Aklı onu zor durumda bırakmaktadır. Aklın kullanımı cesaretini, gücünü ve ihtiyacını şekillendirmekte ve bunu ihtiyaç şeklinde kurumsal bir kalıba sokarak modernitenin esiri yapmaktadır. Bu yazımda, Jean-Paul Sartre gibi bir düşünür, devrimci ve aydınlanmacı “ikon”u yazma cesaretine gireceğim. Birçok kaynak taradım, sürekli…

Devamını Oku
FELSEFE TOPLUM 

VİRÜSLERİN MAKÛS TARİHİ VE KONFÜÇYÜS AHLAKI

Gezegenimizi kasıp kavuran ve adına da koronavirüs (COVID-19) denilen salgınla ilgili kafa yorma oranı maksimum seviyeye ulaşmış durumda. Konunun sıkıcılığı herkesin bir şekilde virüs üzerinden bir yerlere varma çabasından kaynaklanıyor. Tarihte onca devlet adamının, düşünürün, toplumsal olayın alamadığı yolu yeniyetme bir virüse yüklenen misyonla alma çabası enteresan bir çaba. Kimi yerde insanlığın geldiği noktayı küçümseyici de bir çaba. Elbette ki bu salgın ilk olmadığı gibi son da olmayacak. Ancak insanlığın hanesine “zararın neresinden dönülürse kâr sayılacak” bir durum olarak not edilecek. Kalanlar; olanları ve ölenleri unutacak. Kayıtlara geçmiş ilk salgın…

Devamını Oku
FELSEFE 

PLATON’UN ‘MAĞARA ALEGORİSİ’NE DOĞU’DAN KISA BİR BAKIŞ

Platon’a (Eflatun’a) minnetle… Mağaradan günümüze gelene kadar insan ve insana bağlı üretim ilişkileri toplum içi ve toplumlararası farklılaşma olarak karşımıza çıkmıştır. Bu konuda hikâye mağarada başladığına göre mağaradan dışarı çıkan ile karanlığı gerçek olarak kabul edenin konumlanışı da elbette ki farklılık göstermiştir. Antik Yunan filozofları konuya dair ilk kafa yoranlardır. Özellikle ‘Mağara Alegorisi’ne değineceğimiz için Platon’un ‘Devlet’ eserinde ortaya atılan düşünce, günümüze kadar ulaşan en somut ve anlaşılır örneklerden biri olması nedeniyle dikkat çekicidir. Özetle: “İnsanlar doğdukları an itibariyle karanlık bir mağarada zincirli haldedir. Başlarını sağa ve sola çeviremez, sırtları…

Devamını Oku
FELSEFE 

SEÇİMLERİMİZİN KAYNAĞI: AİDİYET

Uygarca bir seçim yapmadıkça bir gün kendimizi köleleştirilmiş bir toplumun “zombi” bireyleri olarak bulabiliriz. Kişi, bireysel olarak kendini güçsüz hissediyor. Bu amaçla bir bütünün parçası olmak ve kendini güçlü hissetmek istiyor. Karar vermek, kendini ifade etmek, dış tehditlere karşı koymak için bir gruba ait olmak ihtiyacında. Bir tanrıya bağlanmak, ona sığınmak, bir dine, bir mezhebe ya da bir tarikata sığınmak da bu ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Bir toplumun, bir milliyetin, bir milletin parçası olmak, etnik aidiyet, aynı inanca sahip insanlar topluluğunun parçası olmak, ırk, tarihsel ortaklık, akrabalık, daha pek çok toplumsal gruba…

Devamını Oku
EDEBİYAT FELSEFE 

FRANZ KAFKA’DA YABANCILAŞMA VE İNSAN ZAYIFLIĞININ EVRENSEL TRAJEDİSİ

“Ben dokunamıyorum, yazdıklarım dokunsun.” – İlhan Berk Franz Kafka, 20’nci yüzyılın ve modern Alman edebiyatının önde gelen yazarlarındandır. Yaşamı boyunca pek tanınmayan Kafka, yakın arkadaşı Max Brod’a verdiği vasiyetinde tüm yazdıklarının imha edilmesini rica etmişti. Oysa Max Brod, Kafka’nın Viyana’da ölümünün ardından bu büyüklükteki tefrikaları yakamayacağına karar verir. Elindeki bütün eserleri yayınlamaya başladı. Neredeyse bütün büyük yazarların başına gelen, Kafka’nın da başına gelmiş, yazar ölümünden sonra da olsa dünyaca tanınan büyük bir edebiyat ikonu haline gelmiştir. Franz Kafka, 3 Temmuz 1883’te orta sınıf bir Yahudi ailesinin ilk çocuğu olarak Prag’da…

Devamını Oku
FELSEFE 

DÜŞÜNCE VE VİCDAN

Vicdan, başkası bana kendisini gösterdiğinde, işitilir kıldığında veya aşina olmadığım şekilde temas ettiğinde ses veren, ayaklanan bir duygulanım veya düşünce sayılabilir. Herhangi bir konuda düşünen kişi, “aklından geçmek” deyiminin de dile getirdiği gibi, ona uğrayan, rast geldiği veya maruz kaldığı bir etkiye cevaben vicdani eylemini gerçekleştirir. Yani kendisine seslenen bir varlığın, başkalığın, dışarısının bakışına, nazarına açık bir edimde bulunur. Vicdan, tesadüf ettiğim bir varlığın bendeki bazı değerleri ayaklandırması, belirli bir muhakemeye, akıl yürütmeye, sorumluluğa ve eyleme zorlamasıyla açığa çıkar. Yarattığı tepkiye göre o varlığa merhamet edebilir veya şiddet uygulayabilirim. Ama…

Devamını Oku
FELSEFE 

KAVRAMSAL DERİNLİK

Genel anlamda kavram, insan zihninde anlamlanan, farklı obje ve olguların değişebilen ortak özelliklerini temsil eden bir bilgi formu ve yapısıdır. Kavramların anlamları ülkelerin kültürel kurumları, bilim insanları, yazarları, düşünen insanları ve literatürlerde kullanılması ile zaman içerisinde netlik kazanır. Soyut bir kelimeye atfedilen anlam, kullanım alanları ile zihinlerde şekillenir. Ancak netleşmesi entelektüel bir alan içerisinde sağlanabilir. Yani toplumsal seviyenin yükselmesinin kelimelerin kavramsal derinliğine büyük katkısı vardır. Toplumun entelektüel birikimleri, o toplumun hem sosyolojik hem de teknolojik gelişimine yol açar. Örneğin, her ne kadar bir liderin adı ise de “Atatürk”; artık bir…

Devamını Oku
FELSEFE 

ÖLÜMDEN SAKLANMAK

Dışarıda serin bir sessizlik eşliğinde sevinçli bir yağmur yağıyordu. Gökyüzünden yeryüzüne inen yağmur damlaları bir sicim biçimini almış, toprağa düştüğünde damlalara dönüşmüştü. Hava kararmaya başladığında erik ağacının dallarına değen sesi duymayı çok seviyorum. Yağmur dans ederek inerken toprağa, ben de bahçeye çıkıp alışkanlık edindiğim davranışımı gerçekleştiriyorum. Her şeyden saklanmanın bir yolunu bulup ruhuma bir nefes gibi sokuluyorum. Aklıma bir kitapta okuduğum ama hiç unutmadığım çingenelerle ilgili bir görenek geliyor. Ben de sizlere aktarayım istedim. (Kaynak: Çingene Mitolojisi, Hermann Berger) Çingene kadınlar doğum yapma zamanı geldiğinde bir akarsu kenarına gidip orada…

Devamını Oku
FELSEFE 

BİR BABANIN BİLİNÇALTI KARNESİ

“İnsanların varlığını belirleyen bilinçleri değildir; tam tersine, onların toplumsal varlığı bilinçlerini belirler.” – Karl Marx Ne garip, herkesin, çocuğunun başarılarını yayınladığı bir karne gününde tutmuş kendi karnemi yayınlıyorum. Bu durum, diyalektikle olmasa da yaşlandıkça “yaşlı bağımlı nüfus” kategorisine dâhil olmadığımı kanıtlama psikolojisi ile ilgili olmalı. Sizlere 5 dersten 100, o ucube dersten de 50 civarında bir not göstermeyi amaçlamıştım. Olmadı. Başarısızlığıma isyan eden oğlum Ali, “Sana o kadar emek verdik, ne bu haylazlık, bir daha böyle kötü sonuçlar görmek istemiyorum” diye uzun vaaz tarzı bir fırça attı. Mecburen dikkate alıp…

Devamını Oku
FELSEFE 

ZAMANIN DOĞASI VE SONSUZLUK

“Zaman bizim açımızdan bir sorundur; sarsıcı ve talepkâr bir sorun. Belki de metafiziğin en can alıcı sorunu” diye yazıyor Borges, ‘Sonsuzluğun Tarihi’ adlı eserinde: “Sonsuzluksa bir oyun ya da yıpranmış bir umut.” Zamanın en başarılı illüzyonu, bize yönünü tayin etmeye mecbur kılındığımızı unutturmaktır; işte, zamana ait karanlık bir nokta! En bariz karşı çıkmalar kulaklarımda çınlıyor ve son derece haklılar; geçmiş, bugün ve gelecek şeklinde sırasıyla ilerlemektedir zaman. Yaşanmış olan, yaşanmakta olana doğru akar ve elle tutulamaz anın içinde buluruz kendimizi; bizi yarın da bekleyen, yaşanacak olandır. Bu kovalamaca bilinç uykudayken…

Devamını Oku