FELSEFE TOPLUM 

VE KADIN: BİNLERCE YILIN KARANLIK LABİRENTİNDEN ÇIKIŞ YOLUNU BULACAK OLAN

Din, sosyolojik bir unsur; bireysel ya da kolektif olarak, insanın yaşamını “en derin yönlerden” etkileyen bir örgütlenme biçimi. Kadın(lar) da, “tarih” dediğimiz sınırlaması imkânsız uzam ve zamanın tam ortasında duruyor. Dolayısıyla, söylencelerin ve dinlerin kâh öznesi kâh nesnesi oluyorlar. Tek tanrılı dinlerin doğup palazlanmasından binlerce yıl önce, anaerkil kültürün ve söylemin hâkim olduğu dönem(ler)de kadın, örneğin bereketi simgeleyen “Ana Tanrıça” olarak inancın kökenindedir. Zaman, −diyalektiğin erekselliğine uygun olarak– sürekli devinim durumunda olduğundan bireyi ve toplumu etkileyen her olay ve olguyu da etkiler, evirir ve kimi zaman da değiştirir. Bu “değiştirme”…

Devamını Oku
FELSEFE POLİTİKA 

POPÜLİZM ÜZERİNE 7 TEZ

Alman siyaset bilimci Jan-Werner Müller şimdiye kadar siyasal literatürde sıkça “oy avcılığı”, “halk dalkavukluğu” ya da “halk yardakçılığı” gibi ifadelerle tanımlanan popülizmi günümüzdeki örnek ve uygulamalara bakarak net bir bakış açısı ile değerlendiriyor, vardığı sonuçlarını ise daha çok bu siyaset sosyolojisi teriminin günümüzün gerçekliğinin ışığında yeniden sorgulandığı bir kitapta topluyor: ‘Popülizm Nedir?’ (Was Is Populismus?) Jan-Werner Müller, başta siyasal İslam’ı (radikal İslamcılığı) liberalizme ciddi bir rakip olarak görmüyor (‘Popülizm Nedir?’, İletişim Yayınları, 3. Baskı, 2019, s.18). İslamofaşizm karşıtlarına göre bu karşıtlık ise Soğuk Savaş Dönemi’ndeki gibi safı netleştirme çabasından ibaret.…

Devamını Oku
FELSEFE TOPLUM 

İLAHİ AŞK / İLAHİ İMLA

‘İlahi aşk’ın esası ‘vahdet-i vücut’ (varlığın bir “tek” oluşu) düşüncesidir. Varlık, “Mutlak Varlık” ile O’nun aynada yansımalarından oluşan görüntülerden ibarettir. Bu bağlamda “vahdet-i vücut”, tanrı-âlem-insan ilişkilerini açıklayan düşünce sistemidir. Bu üçlü ilişkinin Muhyiddin İbn Arabî tarafından sistemleştirildiği söylenir. İnsan, insanın içinde yaşadığı âlem ve bu âlemi yarattığı düşünülen tanrı. Arabî, “Varlık birdir, o da Hakk’ın varlığıdır” derken tam da bundan bahseder. İlahi aşk El-Hak’la ilgili değil, En’el Hakk’la ilgilidir. El-Hakk, tanrının kendisi değil, bulunduğu yerdir. İlahi aşk, tanrının bir parçası olduğunun farkına varmak ve bedenin değil, ruhun doyurulması gerektiğini düşünmektir.…

Devamını Oku
FELSEFE 

DEFNE AĞACI

Güneşe yarenlik, gökyüzüne çobanlık eden Apollon, toprağın diyarında lir çaldığı günlerin bir tanesinde tanrıları kıskandıracak kadar güzel bir su perisi görür. Apollon güçlüdür. Ok ve yayı kendisinden daha iyi kullanan kimseye rastlamamıştır. Apollon aydınlıktır. Güneş onu hem oğlu hem efendisi bilir, bir an olsun gözünün önünden ayırmaz. Apollon kabiliyetlidir. Henüz dile gelmeyi bekleyen bütün notalar ilk önce onun ellerinden yeryüzüne dökülür. Ama rüzgârı kıskandıran dört atının çektiği altın arabasında bulutları araladığı bir gün, Eros’u sinirlendirmiştir. Minicik kanatlarının taşıdığı bir fiskelik canına, çocuk yüzünden hiç eksilmeyen neşeli dudaklarına, ok ve yayı…

Devamını Oku
FELSEFE TOPLUM 

GÜNAHLARIN KEFARETİNİ MODERN YAŞAMA YIKMAK

“Mükemmel sanat, doğanın bittiği yerde başlar.” – Marc Chagall Derler ki uzun yola çıkanın nefesi de derin olmalıymış. Yol, insanı terbiye eder. Varmak için yola çıkılmazmış. Olmak için yola çıkılırmış. Yola anca düşülür, revan olunur. Çıkmak başka bir şeydir. Çıkmak mertebedir, evredir. Yol yolcuya, yolcu yola minnet ede ede yolculuğu tamamlarlarmış. Gönül ile gidilen yolda hakikate erme, hakikati arama beklenir. Bitmesin istersin, biterse “sen” olmazsın. Bitimsiz olmalı ki içindeki o kayboluş seni bulma umuduyla yanıp kavrulsun. Kendini kaybede ede bul ki beklediğin anlam ile bulduğun anlam arasındaki mesafe azalabilsin. Yol…

Devamını Oku
FELSEFE 

VARLIĞIN PARALEL GÖRÜNÜMLERİ: DOĞRU, İYİ VE GÜZEL

Immanuel Kant, biraz indirgemek gerekirse, sanki “Varlığın paralel boyutlarını kendi içerisinde nasıl anlarız?” gibi bir soruya cevaben üç farklı “eleştiri” kaleme alır. Adeta “saf akıl”, “pratik akıl” ve “yargı yetisi” içerisinden temas edilebilecek üç paralel âlem tarif eder. Bu yetiler sırasıyla (meta)fizik, etik ve estetik dünyalara temas eder. Bununla birlikte paralel gibi görünen dünyaları nihai olarak saf aklın belirlenimlerine ve sağduyulu bir zihnin görüsüne tabi kılar. Ama estetik sahada “yücelik” gibi bir kavramı, aklı aşan, görkemli bir görüngü olarak bir kenara ayırır. Görkemli doğa olayları ve manzaraları “aklı aşan” bir…

Devamını Oku
FELSEFE TOPLUM 

DÜZENİN YABANCILAŞMASI VE DÜZENE YABANCILAŞMA

“Yabancılaşma” kavramını tarihte ilk kullananın Plotinos (M.S. 205-270) olduğu söylenir. Plotinos, “Var olan tek bir şeydir. O da tindir, Tanrı’dır” der. Plotinos O’nu “bir” olarak adlandırır. O’nun haricindeki tüm şeylerin O’ndan var olduğu, başlangıcının “O” olduğu tezinden hareket eder. Bu “aşkın ‘bir’den” her şeyin çıkması varlık hiyerarşisi şeklinde olur. Oysa yaşamda aşkın olanın “düşünen insan” olduğu varsayılırsa, Plotinos’un düşüncesine yüzyıllar sonrasından bir muhalefet şerhi düşülebilir: “Daha Allah ile cihan yok iken/ Biz anı var edip ilan eyledik/ Hakk’a hiçbir layık mekân yok iken/ Hanemize aldık mihman eyledik.” – Edib Harabi…

Devamını Oku
EDEBİYAT FELSEFE 

AVCI METAFORU

“Zamansal süreklilik diyagramı kaybolduğunda, sürem dayanıksız olduğunda, ara mekânlardan çok, boş uzamlarda yaşam sürmek zorunlu olur. Ama zamanı ve mekânı eklemleyen ‘önce’ ve ‘sonra’ edatları olmadığında, failin eylemi dünya kurucu niteliğini yitirir. Her şeyden önce dünyanın üzerinde temelleneceği zemin olarak yeryüzü ufuktan silinir.” – Özgür Taburoğlu, ‘Yerinden Çıkmış Zaman: Diskroni’ “(…) edebiyat ancak içimizde ‘Ben’ [Je] deme kudretimizi elimizden alan üçüncü şahıs belirdiğinde başlar.” – Gilles Deleuze, ‘Kritik ve Klinik’ “Ben senin labirentinim.” – Friedrich Nietzsche 20’nci yüzyılın önemli düşünürlerinden Gilles Deleuze, şu satırlarla Maurice Blanchot’a atıfta bulunuyordu. Bir yandan…

Devamını Oku
FELSEFE 

YERİNDEN ÇIKMIŞ ZAMAN: DİSKRONİ

İnsanın veya başka canlıların “iyi bir uyku” çekmesi için, Bilge Karasu’nun “dirim ortağı” dediği tüm diğer varlıkların da zamanında uyuyup kalkmaları zorunludur (2001). Yeryüzünün de, uyuduğu ve uyandığı mevsimlerin döngüsünün, insanca bulunma sanatına uygun bir düzende olması beklenebilir. Bir ayının zamansız kış uykusu ile insanın insomniası arasında doğrudan bir bağ olduğu düşünebilir. Emmanuel Levinas da uykusuzluğu, başkasının beni uyanık tutması gibi anlar (1961). İçerisinde dingin yaşam biçimlerinin olduğu bir sürem eğer yakalanacak ise, bunun ben ve başkalarının topluca ulaşacağı bir eşref saati (bonne heure) içinde olabilir. “Zamandaki yırtılmayı” dikmek, bu…

Devamını Oku
EĞİTİM FELSEFE 

CARL GUSTAV JUNG’DAN MARGARET MEAD’E KUMDAN KALELER

“Onun iyisi en az bizim iyimiz kadar iyi, onun kötüsü en az bizimki kadar kötü. Sadece iyinin ve kötünün görünme biçimleri değişik; ahlaki yargının süreci aynı.” – Carl Gustav Jung, ‘Keşfedilmemiş Benlik’ İnsanın üç tip alımlanma (anlaşılma) şekli vardır: Anlık, yüzeysel, derinsel. Bilinenin aksine bunun zamansal boyutta, yani kişinin nicel olarak hayatımızda az ya da çok süredir var olmasıyla ilgisi yoktur. Bazen bir ay tanışıklık ‘derinsel’ anlaşılmayı verir. Bazen otuz yıl, ‘yüzeysel’ kalır. Hayatımızdaki insanların ve kitapların matematiği, varoluşumuzun temel dinamiğini oluşturur. Çocukken farkında olmadan edindiklerimiz ve maruz kaldıklarımız bu…

Devamını Oku