‘VE İHTİMAL, SEN YİNE BENİ SEVMEYECEKSİN…’
-MERSİN-
“Ölüm Allah’ın emri, ayrılık olmasaydı…”
73 yıllık ayrılığa sanki tanıklık etmişim, yaşamışım da kalem tutarken onu görmüşüm gibi…
Orhan Veli…
Hem çocukluk hem lise çağlarımın en büyük dev şairi…
Adı geçtiğinde şiir olur yüreğimde dökülür birer birer satırlar;
“Cep delik, cepken delik,/ kol delik, mintan delik,/ yen delik, kaftan delik,/ kevgir misin be kardeşlik!”
Melih Cevdet ve Oktay Rifat gibi şanslı olmayı, o zamanda Orhan Veli ile ‘Garip’ akımını yazmayı çok isterdim. Ama ben Orhan Veli’yi çok okudum, çok yazdım, çok anlattım ve çok yaşattım.
Bu üç arkadaş bilmeseler de edebiyat sohbetlerinde savunan, dışlandıkları anlayışlara kabul ettiren yeni kalemlerden olduk biz ‘Garip’ akımcıları…
Kanık’a çok güldüler, “Olmaz” dediler, o ise oldurdu. Aşağılamak isteyenlere tokat gibi şiirleriyle boylarının ölçüsünü gösterdi…
Bir garip Orhan Veli oldu…
Yepyeni bir akıma önderlik etti ve kendini sevdirdi…
‘Garip’ akımı şairi yeri geldi yıktı, yeri geldi toparladı. Baktığınız zaman fiziki görünüşü oldukça zayıf, çelimsiz duran Orhan Veli, eli kalemle buluştuğunda kâğıdın efendisi olurdu. Tek tür yazıyı elinin tersiyle itmiş, kısa yaşamına uzun bir şiir serüveni bırakmıştı bir garip Orhan Veli…
Şiirlerini zaman zaman “Mehmet Ali Sel” takma adıyla yayımlayan şair, o dönemin en çok üzerinde durulan, konuşulan, gizli gizli okunan adamı olarak anıldı…
Her şiirinde ayrı bir ‘Melodi’ bulurum ben…
“Handan hamamdan geçtik,/ gün ışığında hissemize razıydık;/ saadetinden geçtik,/ ümidine razıydık…/ Hiçbirini bulamadık!/ Kendimize hüzünler icat ettik,/ avunamadık…/ Yoksa biz…/ Bu dünyadan değil miydik?”
Saadete erişemeyen, avuntu sevgilere yenilen ve bu dünyanın gün ışığını erkenden yitiren dev şairdir Orhan Veli Kanık…
Nahid Sırrı Örik’i anmadan geçmemek lazım; çünkü Orhan Veli’yi şiire teşvik eden kişidir. Örik, dönemin en önemli edebiyat dergisi ‘Varlık’ta Kanık’ın kaleminden ilk kez dökülen şiirleri, eleştirileri, karşı duruşu yayınladı.
Ölümü…
Her 14 Kasım’da sanki acı haberini ilk kez alıyormuşum gibi üzülür, merhum Müşfik Kenter’in sesinden onun şiirlerini dinlerim.
Alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi uyguladılar ama beyin kanaması geçirdiği çok sonra fark edildi. Ölürken bile şanssızdı… Ölürken bile anlaşılamadı…
10 Kasım 1950…
Bir haftalığına geldiği Ankara’da belediyenin kazdığı çukura düştü ve ölüme yaklaştı…
14 Kasım 1950…
‘Garip’ akımının kurucusu Orhan Veli Kanık akşam saat 8’de komaya girdi ve saat 23.20’de saat de durdu onun için hayatta. Güçlü ve farklı bir kalem sustu…
Sevilme ihtimalinden vazgeçişini şöyle anlatıyordu Orhan Veli, ‘Pazar Akşamları’ şiirinde:
“Şimdi kılıksızım, fakat borçlarımı ödedikten sonra ihtimal bir kat da yeni esvabım olacak…/ Ve ihtimal, sen yine beni sevmeyeceksin…/ Bununla beraber pazar akşamları sizin mahalleden geçerken süslenmiş olarak,/ zannediyor musun ki ben de sana şimdiki kadar kıymet vereceğim?”
Sevip de sevilmediğini bilmeden ölmek, kurtuluş değil de nedir?