EDEBİYAT 

VİCDANI ŞİİRİNE DÂHİL ETTİ SALİH BOLAT

Ve gece, yani şiirin zamanı./ Çünkü şiir alacakaranlıkta/ görebilen bekleyiştir.[1]

Salih Bolat ile 1970’li yılların başında, Çıkrıkçılar Yokuşu’ndaki –bol cıgara dumanlı– ‘Petek’ edebiyat dergisi bürosunda tanışmıştım.

Onu nasıl anlatabilirim? Şairi (şiirini) anlatmaya kalkışmak zor olsa da şiirinin hakkını verendir şair, dizeleri okurlarıyla bütünleşip topluma mal olandır; tabii ki Füruğ Ferruhzad’ın “Şair olmak, insan olmaktır,” deyişini “es” geçmeden…

Dostum, tam da budur şairin işi, düşlerini yorumlayışı ve fark edişi. İnan bana, düşlerinde kapılır insan en gerçek kuruntusuna: Tüm şiir sanatı ve şairlik gerçek düş yorumculuğundan ibarettir,[2] satırlarıyla Friedrich Nietzsche’yi…

Bir gün ölürüm ben/ milat benim adımla başlar/ alnımda at koşturur kanlı çocuklar/ bilemem, nereye yağar/ sokak ortasında bıraktığım yağmur/ hangi hayatı savurur/ içimde büyüttüğüm fırtına/ yüzümden bir kuş sürüsü havalanır/ birden bir şarkıyı susar/ kitaplarımda altını çizdiğim yerler,” dizelerinin Salih Bolat’ı; birçok alanda çalıştı ama asıl sanata, edebiyata adanmış bir yaşamdı onunki… Bu sevda onu hiç terk etmedi; şair gider şiir kalır gerçeğindeki üzere…

Gerçekten de Salih, “eserlerinde, sevdalı, umutlu, acılı insanlarımızın yaşamından alır duyarlılığını. Bu duyarlılığı inceltir, derinleştirir, yalın ve akıcı bir söyleyişle şiirleştirir”di. [3]

Salih Bolat’ın şiirinde zengin ve derinlikli kültürel ve eleştirel yan söz konusuyken PEN Türkiye Yazarlar Derneği, ‘Salih Bolat Unutulmaz Şiirleriyle Yaşayacak’ başlıklı açıklamasında şunları ekledi:

Günler kısaldı. Bir bir azalmakta Ankara’nın gençleri. Salih Bolat da şiirini bilgelikle buluşturup göç eyledi. Sabırlıydı, özenliydi. Kuşağı içinde de genel çizginin, başat eğilimlerin dışındaydı. Bin bir incelikle oluşturduğu şiiriyle insanı doğanın yalınlığına, göğün yüksekliğine, suyun derinliğine ilerletmeyi hep sürdürdü. Şiirine bakanlar ondaki olgunluğu görecekler ve zamanı durduracak tek şeyin şiir olduğunu düşünecekler: ‘Küpünde dinlenen şarap; yaz göğü/ fazla bir şey istemiyoruz, yaşamaktan başka/ anlamak istiyoruz, ters dönmüş böceği/ dinlemek istiyoruz, taştaki yosunun türküsünü,’ üzere Salih Bolat unutulmaz şiirleriyle kuşaklar boyu okunacak.[4]

Perfectus Belaslatinas’ın “Sanıyorum dışarıdan bakıldığında korku ile cesaret arasında çok inceymiş gibi görünen sınır, içeriden bakıldığında bir ateş duvarı kadar kuvvetlidir. Bu ateşten duvar bazı insanlarda vardır bazılarında da yoktur, bazılarında ise pek alçaktır, galiba bazıları bu ateşten duvara ‘vicdan’ diyor,[5] saptamasındaki “vicdan”ı şiirine dâhil etme ustalığıyla Salih Bolat, hayatın ana kaynağından beslenen, kendi kişisel tarihini önce doğduğu coğrafyanın, sonra da ülkenin tarihiyle birleştiren bir şiir bıraktı ardında.

Kilikya’ başlıklı dizeleri kendi memleketi Adana’nın ipincecik çocuğunun nasıl kendini şiire emanet ettiğinin kanıtıdır: “Çukurova yaralı bir geyik gibi/ yıkılınca Toroslardan aşağı/ ötelerde bir deniz sürüsü takılır ağa/ bir martı susar.

Dilin içinde saklı duran şiiri bulabilmek için de taşlara, bulutlara, yıldızlara, kuşlara inanmıştı. [6]

Özetin özeti: “Şiir sanatlar içerisinde sanatçı ve yapıt arasında en aracısız, en doğrudan, en ‘ben’, sanatçının kendisini en saklayamayacağı bir ilişkiye dayanan sanattır. Bu yüzden de belki en çok yürek isteyen bir iştir,” derdi.

Ardından da “Şiir, sözcük darbeleriyle soluk alacağımız gedikler açar,” vurgusuyla eklerdi: “Âşık olmayan şiir yazamaz![7]

Hasılı, “hayatı anladıkça büyür insan/ büyüdükçe döner ilk yalnızlığına” dizelerindeki üzere şiirle şair arasında benzerlik olur dedirtendi.

Ve de 23 Mart 1842’de aramızdan ayrılan Stendhal’ın “Mezar taşıma ‘Yaşadı, sevdi, yazdı’ yazın gerçek adımla,” notundakini andıran yaşamıyla bana hep Demokritos’un, “Aklın üç belirtisi vardır; iyi düşünmek, iyi söylemek ve iyi yapmak”; Publilius Syrus’un, “Söz, ruhun aynasıdır; bir insan nasıl konuşuyorsa öyledir,” betimlemelerini anımsatması karşılıksız değildi…

NOTLAR:

[1] Hermann Broch, ‘Vergilius’un Ölümü’, çev: Ahmet Cemal, İthaki Yay., 2022.

[2] Friedrich Nietzsche, ‘Tragedyanın Doğuşu’, çev: İsmet Zeki Eyuboğlu, Say Yay., 1994, s.18.

[3] Mustafa Demir, ‘Şiirler Şairini Yitirdi’, Güney Dergisi, No: 100, Nisan-Mayıs-Haziran 2022, s.26.

[4] Orhun Atmış, “Bolat, Son Yolculuğuna Şiirlerle Uğurlandı”, Cumhuriyet, 16 Şubat 2022, s.9.

[5] Perfectus Belaslatinas, ‘Kurbağa Manastırı’ (Abbatia Ranae), çev: Kemal Gözler, Kırmızı Kedi Yay., 2021, s.99.

[6] Eren Aysan, “Şairin Ölümü”, Cumhuriyet, 19 Şubat 2022, s.15.

[7] Adil İzci, “Salih Bolat: Âşık Olmayan Şiir Yazamaz”, 4 Haziran 2016… https://www.odatv4.com/kultur-sanat/asik-olmayan-siir-yazamaz-0406161200-95294

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar