KÜLTÜR-SANAT TOPLUM 

“SANAT” DEYİNCE!

“Sanatın bugünkü görevi, düzene kaos getirmektir.” [1] “İnsanı sanatçı yapan şey yalnızlıktır” [2] türünden saptamaları ciddiye almayıp; “Sanatın gücünü bildiğimiz içindir ki, sorumluluğumuz büyük” diyen Anna Seghers gibi düşünenlerdenim… “Sanat daha önce yapılmamış olanı ister” vurgusuyla Theodor Adorno’nun altını çizdiği gibi, “özgür olamayışın ortasında özgürlük benzeri bir şeyi dile getirir sanat”… Ayrıca Gloria Steinem’in, “Sanat gibi, devrimler de var olanı daha önce hiç bulunmamış olanla birleştirmekten gelir”; Friedrich Nietzsche’nin, “Gerçekler yüzünden, ölmemizi önleyecek bir şey varsa o da sanattır”; Bertolt Brecht’in, “Barış, insandan yana olan tüm çabaların, tüm üretimin, yaşama…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

ÇEVRECİNİN DANİSKASI

Bir ağaç deyip geçme, nelere kadir bir ağaç. Mesela bizim Mersin’in yalnız ağacı… Hani şu zehirlenen fukara ama anaç ağaç. Hani o kupkuru meydanda yemyeşil ve serin ve gölgeli ve görkemli ağaç… Ayakta ölürken bile neleri değiştirdi. * * * 20 yıllık devri saltanatın tüm aktörlerini çevreci yapıverdi mesela. Betoncular… Nükleerciler… Kömürcüler… Mermerciler, taşçılar… Petrolcüler, siyanürcüler… Yanmış orman yerine otelciler… Yağmalanmış zeytinlik yerine madenciler… Çapul edilmiş kıyılarda AVM’ciler… Erken gelenin konduğu ormanlarda TOKİ’ciler… Göl kıyısında yalıcılar, orman yolunda villacılar… Bizim yaylalara taşocakçılar… Kıyılarımıza balık çiftlikçiler… Ardıçlarımızı kesen termikçiler… 20 yılda…

Devamını Oku
POLİTİKA SPOR TOPLUM 

FUTBOLUN ASİLERİ

“Gidenler nerede kaldılar, özledim gülüşlerini. / Bir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki.” [1] Neil Faulkner’ın “Bütün şeyler kendi içlerinde çelişkilidir ve çelişki, tüm hareketin ve yaşamın kökenidir; bir şey ancak bir çelişki içerdiği sürece hareket eder, itkiye ve etkinliğe sahip olur” saptaması “Futbol, asla futbol değildir” diye tarif edilen gerçeğin asileri için de geçerlidir… Jean Paul Sartre’ın “En önemsiz davranışınızda bile, ‘sınırsız bir kahramanlık var’” [2] notunu düştüğü insani isyan, sınıflı sömürücü toplumlardaki “kahraman”lığın da zeminini oluşturur. [3] Yani “kahramanlık”, özgürleşme için vazgeçilemez zarurettir. Çünkü hemen her şey “…‘insanları baskı…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

HAKİKAT ADACIKLARI

Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesinden Doç. Dr. Recep Ünal’ın ‘Yeni Medya’ dersindeyiz. Sosyal medyanın avantajları ve riskleri üzerine konuşuyor hoca. Sorun şu: Yanlış bilgi, çarpıtılmış bilgi, kırılmış kırpılmış eksiltilmiş ya da başka parçacıklar eklenerek dönüştürülmüş bilgi sosyal medyada daha hızlı mı yayılır? Evet… Hoca bu konuya bir örnek veriyor: “Birisi ‘Dünya düzdür’ dese, bunu sosyal medyada yaymaya çalışsa, o da kendisi gibi düşünen kişiler bulacaktır.” (Bundan sonrası benim yorumlarım. Hocayı linç etmeyin, lütfen.) * * * Demek ki sosyal medyada yanlış bilgi, çarpıtılmış bilgi, kırılmış kırpılmış eksiltilmiş ya da başka parçacıklar…

Devamını Oku
TOPLUM 

ŞU BİZİM “KERAMİ”!

Benim daha önce bu sitede anlattığım bir amigo olan Kerami vardı, işte o. Üç tarafı denizlerle çevrili, fiyort benzeri koyları ile meşhur, turistlerin görmek için can attığı turkuaz mavisine çalan, adı Beyaz Deniz olan denizin doğusunda, kumsalları talan edilen o küçük ülkenin kralı olmuş. Çok önceden bahsettiğim için ya unutulmuş ya da hiç okumamış olanlar vardır diye özetleyeceğim. Kerami futbol sahalarında amigoluk yapan, değişik hareketleri ile seyircilerin dikkatini üzerinde toplamayı başaran ve hakkında izlenen maç kadar yorum yapılan bir insandır. Bu nedenle kıt akıllı olmasına rağmen çok kişi tarafından tanınan…

Devamını Oku
EDEBİYAT TOPLUM 

EZİLENLERİN VE ÖTEKİLEŞTİRİLENLERİN ŞAİRLERİ

“Sistem dışı farklılık korkutucudur; çünkü sistemin hakikatini, göreliliğini, kırılganlığını, ölümlülüğünü açığa çıkarır.” [1] Ezilenler; sömürülen, horlanan, kaybettirilenlerdir. Ezilen olmak kadar, ezilenlerden yana saf tutmak da zordur, zorludur. “Ezilenler” derken; Fyodor Mihailoviç Dostoyevski’nin ezilenleri “iyi” oldukları için kaybetmek zorunda olanlar ile kaybetmeyi kendi seçenler olarak ikiye ayırmasının [2] ötesinde; “Zorbalar beni dün bağışladılar. Onların gözünde bir cani olmaya çalışmazsam eğer, suç ortaklığı etmiş olurum” kesinliğiyle Gracchus Babeuf’ün (François-Noël Babeuf), “Sınıf çatışmasının özünü incelerken, bunun sömürmeye dayandığını görüyor: Bu sömürme halkı sülük gibi emen küçük bir azınlığın işidir. Bir yanda, her şeyi…

Devamını Oku
TOPLUM 

KUTSAL ANNE TEORİSİNİN DİYALEKTİK ÇIKMAZI

Toplumsal cinsiyet rolleri, patriarkal yapının belirlediği ve kadını kontrol edebilmeyi, kadına gem vurabilmeyi sağlayan; eril tahakkümün en önemli kontrol mekanizmalarındandır. Ve bu mekanizma yetkinin, edimleri belirleyen temel araçların erkeğin hizmetinde olmasını sağlarken kadınları kuşatan sınırların aşılmaz duvarlarını örmektedir. Cinsiyet kalıpları, yapılabilir ve yapılamaz olan her şeyin belirleyicisidir. Kadının hapsedilmesi, erkeğin hapsedilmediği anlamına gelmez elbette. Erkeklerin de egemenlik kurmaya mahkûm olduğu bir mahkûmiyeti var eder. Feminizmin çıkış noktası olan kalıplar, erkeklerin kalıplarını kırabilmeleri özgürleşebilmelerinin yolunu açar. Kadınların özgürlük mücadelesi, erkeklerin de gerçek özgürlüklerinin önünü açan bir mücadeledir. Erkeklere dair beklentiler, rollerin…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

SESSİZ İSTİLA

Aşırı sağcı siyasetçilerden Ümit Özdağ’ın yapımcılığını üstlendiği ‘Sessiz İstila’ filmi sosyal medyaya düştü, yüz binlerce kişi izledi. Filmin özeti şu: 2043’te Suriyeliler nüfusun yarısını geçmiş; Türkiye, bir Arap ülkesi olmuş. Türkçe yasaklanmış. Türk çocukları doktor filan olamıyor. Ancak hasta bakıcı olabiliyor. Suriyeliler, Türkleri gördükleri yerde kovalıyor filan. * Film, Fethullahçıların Samanyolu TV’sindeki dizileri anımsattı bana. Onların da öyle dizileri olurdu. Keskin uçlu, köşeli, yoruma mahal bırakmayan, korkuya ve sanrıya dayalı, ortalamanın altındaki Türklere hitap eden filmler. Ama bu film, ‘Sessiz İstila’ filmi ortalamanın altındaki Türklere hitap etmiyor. Aksine, ortalamanın üzerinde…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

ŞEHİR HASTANELERİ GERÇEĞİ

Kamu-özel işbirliği modeliyle inşa edilen hastanelerin temel gerekçesi, kamu hizmetlerinin bütçe olanakları çerçevesinde gerçekleştirilmesinde yaşanan zorluklar olarak gösteriliyor. Devletin borçlu yapısı yeni borçlanmaya gitmedeki zorlukları özel sektörü devreye sokup hazine garantisi vererek, yani borcu kefil olarak üstlenerek inşaat firmalarını hastane işletmecisine ve ardından AVM işletmecisine dönüştüren bir modelle karşı karşıyayız. Bir anlamda bu yolla devlet borç miktarını az gösterme ve bütçe kapsamında yapacağı harcamalarını bütçe dışında yaptırma olanağına kavuşuyor. Yeterli finansal kaynağının olmadığını söyleyen hükümet, inşaat firmasına “Sen hastaneyi yap, ben sana araziyi vereceğim” diyerek ilk imtiyazı sağlıyor. Ardından ikinci…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

İZMİR ÜZERİNE

Eski İzmir, M.Ö. 3000 yıllarına uzanan tarihine rağmen ancak son yarım yüzyıllık kazılarla İzmirli arkeolog ve tarihçi Prof. Dr. Ekrem Akurgal tarafından ortaya çıkarılan bir kent. Yine ünlü şair Homeros’un doğum yeri olan İzmir, İyonya döneminde “kent federasyonu” şeklinde örgütlenmiş kentler birliğinin en önemli ve yaşamını sürdürebilen tek kentidir. Eski kaynaklarda İzmir kentinin Erektid kralı Tantalos tarafından kurulduğu belirtilir. M.Ö. 14’üncü yüzyılda Smyrna adının Yamanlar Dağı yamaçlarında yerleşen Amazon’un adından geldiği söylenir. M.Ö. 11’inci yüzyılda Dor istilasından kaçan Akalar (Aioller ve İonlar) Yunanistan’dan gelerek İzmir ve çevresine yerleştiler. Akalar’ın yerleştiği…

Devamını Oku