TOPLUM 

KUTSAL ANNE TEORİSİNİN DİYALEKTİK ÇIKMAZI

Toplumsal cinsiyet rolleri, patriarkal yapının belirlediği ve kadını kontrol edebilmeyi, kadına gem vurabilmeyi sağlayan; eril tahakkümün en önemli kontrol mekanizmalarındandır. Ve bu mekanizma yetkinin, edimleri belirleyen temel araçların erkeğin hizmetinde olmasını sağlarken kadınları kuşatan sınırların aşılmaz duvarlarını örmektedir. Cinsiyet kalıpları, yapılabilir ve yapılamaz olan her şeyin belirleyicisidir. Kadının hapsedilmesi, erkeğin hapsedilmediği anlamına gelmez elbette. Erkeklerin de egemenlik kurmaya mahkûm olduğu bir mahkûmiyeti var eder. Feminizmin çıkış noktası olan kalıplar, erkeklerin kalıplarını kırabilmeleri özgürleşebilmelerinin yolunu açar. Kadınların özgürlük mücadelesi, erkeklerin de gerçek özgürlüklerinin önünü açan bir mücadeledir. Erkeklere dair beklentiler, rollerin esnetilmesi de kadınların özgürlük mücadelesi ile paralel düzlemde ilerler. Foucault’ta iktidar meselesi olarak kavramlaşan hâkim anlayış, feminist teoride erkeği iktidar olarak var ederken kadınlar, özneleşmelerinin önüne geçilmiş birer öteki olarak cisimleşirler. Fakat Foucault, iktidar olan kişi, grup ya da anlayışın da iktidar olmasını seçimleri olmaktan çıkan bir mahkûmiyet olarak görür. Bu düzlemde “annelik” de egemen söylemin toplumsal cinsiyet konusunda belirleyici vurgularındandır.

Kadının doğurganlığının bilinmez olması tiksinç bulunurken bu bilinmezliğin yarattığı korku kutsallık atfedilmesine neden olmuştur. Anneliğin kutsallaştırılmasının eril söylemin izlerini taşıdığı düşünülebilir. Fakat bu yaklaşım kimi feministlerce de savunulmuştur. Kadının kutsallığı, Amerikan feminist hareketi içinde birinci dalga olarak değerlendirilen kültürel feministler tarafından da ortaya konur. Stanton’a ait “ilahi anne” geleneği bunu örnekler. Kadınlar ikincilleştirilmemeli, babaya duyulan saygı anneye de duyulmalıdır. Bu anlayış kadının ev yaşantısı, din ve yönetimde etkili olabilmesini talep eder; kamusal alanda anne varlığını önemsese de hayat verici olmaları nedeniyle kadınların bütün güçlerini iyilik yönünde kullanabileceklerine inanır.

Ataerkil inançların kadınlara atfettiği kusursuz, şefkatli, koruyucu, fedakâr oluş gibi sınırları anımsattığı söylenebilir. Peki, Stanton’un kadının kamusal varlığını talep ederken ona dair öne sürdüğü kutsallık beklentisinin kadınları kadın şovenizmine kurban ettiği düşünülebilir mi? Elbette 19’uncu yüzyılda ortaya koyduğu bu yaklaşımın çıkış noktası ataerkil inançlar değil, Gilman gibi ilkel dönem inançlarıdır. 19’uncu yüzyıl tarihsel gerçekliğinden uzak olduğu düşünülse de Stanton’un kadını kutsal kılan inancının doğa temelli, panteist bir arka planı olduğu varsayılırsa teorisi anlaşılır bir hal alır. Kadının ruhban sınıf kadar kutsal sayılmasını isterken, kadını bedeni ve doğurganlığından ötürü aşağılayan, tiksinç bulan dinleri de reddettiği bu yaklaşımındaki kutsal oluş doğayla bütünleşmiş bir toplum hayalinin dolaylı ifadesidir.

Annelik kutsaldır!” sloganının tekrarlanması aileye bağlılığımızı arka planda içimizde kök salan devlete adanmışlığımızı fark etmeksizin hatırladığımız anlardan olmalı: Gerçekten anneyi mi kutsuyoruz, yoksa babanın ve devletin gücünü pekiştiren bir ritüelin parçası mı oluyoruz? Annenin kutsallığı eril dilin tüketim kültürünü besleyen deyişlerden aynı zamanda. Manevi olanın maddesel bir hal alması, alınıp satılabilir, tüketilebilir bir simgeye dönüşmesi patriarkın temel dayanaklarındandır. Kadınların anne olduklarında kutsanması, daha saygın, ayrıcalıklı bir rol edinmiş olması ise egemen söylemin kadınları koşullama biçimidir. Hâkim anlayışın devamlılığını aileden devlete değin kapsamlı biçimde sürdürmede araçsallaştırılan ve eve hapsedilen kadınlar manevi tatminle doyuma ulaşırken erkeklerin elinde bulundurduğu maddi kaynaklar Marksist yaklaşımın da vurgulamış olduğu gibi tahakküm kurmalarını sağlamıştır.

Modern toplum kadının kamusal alanda var olmasını sağlayan koşulları yaratsa da kadınlar eril tahakkümün kuşattığı çıkmazın derinliğini daha net hissetmiştir. Üretiminin yanı sıra tüketimiyle de denge unsuru olmuştur. İlahi anneden güçlü kadına geçmek suretiyle biçim değiştiren hâkim güç içerik olarak kadını kutsamaya devam ediyor. Kadının güçlü olmak gibi bir zorunluluğu ortaya çıkıyor ki “toplumsal cinsiyet”in değişkenliği ve çağa cevap verir bir dönüşüm yaşadığı da görülüyor. Kadının güçlü olmak meselesi ise çarpık durumlar üstünden sergilenen bir hal alıyor. Araba kullanmak konusunda ispata muhtaç bırakılmaları öne çıkan örneklerden. Özgür olabildikleri üstünden bir savunma yapılabilir olsa da doğrusu kendisini sürekli perdeleyen sermayenin araçsallaştırdığı durumlardan biri haline gelmiş durumda bu mesele. Fakat temel sıkıntı, araba kullanabilmenin güçlü ve özgür olmak göstergesi haline gelmesi. Bu başka bir problemi açığa çıkarıyor: Tüketim kültürü ve çevreye yabancılaşma.

Kadının tarihsel süreç içinde doğayla bütünleşen varlığı, bu sebeple doğa gibi dizginlenmesi gereken bir varlık olması onun özneleşmesini engelliyordu. Şimdi ise kamusal hayata karışan ve özne olabilen kadın doğadan uzaklaşan, uzaklaştıkça özgürleşip güçlendiğini hisseden ve bunu araba kullanabilmek gibi mekanik bir eylem üzerinden doyuran kadın, eril tahakkümün belirlediği özgürlük ve güç alanı üstünden varlığını ispata koyuluyor. Burada dilin düşünmeyi belirleyen etkisi belirgin biçimde göze çarpıyor. Kamusal alanda maruz kalınan eril dil –kadını aşağılayan anlamından uzak kullanılmıştır– kadının doğayla özdeşim kurabilen duyguları ve düşüncelerini kuruturken rasyonel düşüncenin, mantığın, bilimsel olanın etki alanında takdir toplayarak, onaylanarak aşkınlığa ulaşmaktadır. Feminizmin kadının aşkınlığa ulaşması talebi, hata yapma, deneyim kazanma şansına sahip olması erkek egemenliğin yaklaşımları içinde hayat bulmaktadır. Bunun kadını ve feminist yaklaşımı çıkış noktasından uzaklaştırdığı söylenebilir. Hegel’in de sözünü ettiği her teorinin nihayetinin diyalektiğine doğru büyümesi, bu sona evrilmesi feminist teorinin de çıkmazı haline gelebilir. Patriarkal yapının tarihsel belirleyiciliği düşünüldüğünde kadın hareketini kendini güçlü kılacak biçimde kanalize edebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar