TOPLUM 

ÇALIŞAN GAZETECİLERE SELAM OLSUN!

Çocukluktan beri hangi bakkalın önünden geçersem geçeyim dışarıdaki gazetelere hep göz atardım. Bakar, incelerdim. Sektöre girmeden önce bile hep ilgim vardı. O gazete kokusunu öyle severdim ki geçmişi hatırlatırdı hep bana. Eski zamanlarda basın görevini icra etmek istemişimdir; ama ben 2011 yılında merhaba dedim medya sektörüne. Çünkü eski gazetecilerin, radyo ve televizyoncuların daha değerli ve önemli olduğunu çocuk yaşımda anlıyordum. Şimdi, sağ-sol fark etmeksizin sırtını bir yere yaslamak için kalemini on defa satanların gazeteciyim diye gezdiği bir basın çağı var. Dürüst kalabilmek o kadar zor ki… Onlarca ayak oyununu bozmak…

Devamını Oku
TOPLUM 

YÜZ YIL ÖNCEKİ İNANÇ BUGÜN DE BAKİ

Çocukluğumdan beri sevdamdır Adana… Taşı, toprağı, insanı her şeyiyle ilgimi çekmiştir ki hâlâ her gittiğimde sevinç kaplar içimi. Daha Adana tabelasını gördüğüm an, “İşte, huzur!” derim. Hani şu hep asayiş haberleri ile bilinen Adana’dan bahsediyorum, evet. Sokaklarında olay bitmeyen, ana haber bültenlerini süsleyen Adana. Ama hepsini de aynı kefeye koyamazsınız ki… Sıcacıktır insanları, güvenebilirsiniz çoğuna… Nereye giderseniz gidin, belli ederler kendilerini. Çukurova insanı… Yardımseverliği ile bilinir, tebessümü ile tüm buzları eritir Çukurova insanı. Doğma büyüme Mersinli biri olarak yazıyorum bu satırları, onu da belirtmek isterim. Kardeş kentimizdir bizim Adana’mız. Her…

Devamını Oku
TOPLUM 

5 OCAK’IN YÜZÜNCÜ YILI

5 Ocak 1922’de Fransızlar “anarya” yapıp Adana’yı terk ettikleri gün, halkın geceler boyu gizlice yaptığı büyük bayrak, Adana’nın iki değerli simgesi dört yüz yıllık Ulucami ile yüz kırk yıllık Büyüksaat arasına sevinç çığlıkları arasında çekildi. Ve o günden sonra ve bugün de olduğu gibi her 5 Ocak’ta o güzel günün bir anısı olarak çekilir. Çocuktum, babam elimden tutup götürürdü. Büyüksaat’in gölgesinde tören yapılırdı. Bando marşlar çalar, konuşmalar yapılır, şiirler okunurdu. Bir bayram havasında coşkuyla kutlanırdı. Bunaltıcı bir temmuz sabahı, 1920… Tarihe ‘Kaç-Kaç’ olarak geçen olay başladığında babam beş yaşındaymış. Henüz…

Devamını Oku
TOPLUM 

ÖĞRENMENİN SABRI

“İnsanların niyeti, içi, yüzünden belli olur” derler… “İçinin kiri yüzüne yansımış” derler… Öğretmen merhameti taşımayan Ali Rıza Yücel, 14 Aralık’tan beri ülkenin, meslektaşlarına bakış açısını değiştirmesine sebep oldu. Gözlerimi kısa kısa izledim! “Kendimde değildim, olay nedeniyle çok üzgünüm” gibi binlerce suçlunun aynı savunmasını yapmış. Şiddetin aynılığı, savunmada da devam ediyor! Hap kullanıyormuş da, o gün almayı unutmuş da, bir-iki tokat zannetmiş ama çok fazlaymış da… İfadenin böylesi! Başka ne tür bir yalana sığınabilirdi ki? Mağduru oynayacak ki takamadığı kravatın ceza indirimi düşsün. Annesi ve babasının saçının teline zarar gelmesin diye…

Devamını Oku
TOPLUM 

SELAMİ

Tanıdığım bir insandı Selami. Onun yükselişine tanıklık etmek, insanın doğru dürüst biri olmak için uğraşmasının anlamsız olduğuna dair bir hisse kapılmamıza neden oluyor. Anlama ve algılaması kıt, çevresindeki insanları ezici ve küçültücü bir davranışı vardı Selami’nin. Ancak ailesi tarafından çok abartılı bir şekilde çok mükemmel bir insan olduğuna dair yapılan telkinle kendini herkesten daha zeki, hatta dünyada kendisinden daha zeki bir insanın olmadığına inanıyordu. Çevreden kendisine yapılan eleştirilere kulak asmaması gerektiğini, onu kıskandıkları için bu eleştirilerin yapıldığına dair telkinler de çok etkili olmuştu, yapılan eleştirilere gerçekten de kulak asmıyordu. Derslerindeki…

Devamını Oku
TOPLUM 

DÜŞÜNDÜRÜCÜ DÜŞÜŞ

“Dalgalandım da duruldum/ koşturdum peşimden de yordum/ binlerce vatandaşa pes dedirttim de en son kurdan vuruldum…” DOLAR! Tarihinin zirve yükselişi ile herkesi diken üstünde bekletirken bazıları için birden düşüşü rahatsızlık yarattı. Bu düşüş lütfen tuvalet kâğıdı fiyatına da yansısın bir an önce! Maksimum 30-40 lira olan tuvalet kâğıdı 150 lirayı geçmiş durumda! Bunları kaleme almak ne pis ne ayıp! Asıl ayıp, fırsatçıların! Asıl utanması gerekenler, bu ekonomik dalgalanmaları kendi lehine çeviren kötüler! Yılın bitmesine günler kala ekonomik olarak bir soluklanmamız gerekiyordu… Zam üstüne zam! Akaryakıt, ekmek, kiralar, taşıtlar… İnsanın normal…

Devamını Oku
TOPLUM YAŞAM 

GİDERKEN BİLE BİRLEŞTİRDİN

Babayiğit bir kadın… Babadan daha baba, yiğit kadar da yürekli. Mersin’in Lina Abla’sı. Bu satırları yazacağım zamanın biraz daha geç olmasını isterdim. Seninle tanıştığımız gün, gözümün önüne gelip durdu naaşına bakarken… – Adın ne senin? – Melodi benim ismim, Lina Abla. – Ne güzel ismin varmış senin, insanın ismini söyleyip durası geliyor… Biz böyle tanışmıştık Lina Abla ile. Mezarlıkta, bir yayın öncesi… Çoğu Mersinli tanıyor, ben bir kez daha anlatacağım satırlarımda. Mersin’de 23 yıldır dinlerarası buluşmayı sağlayan bir öncüydü Lina Nasif. Dinlerin ayrıştırmadığını, aksine tek bir yürekte toplandığını savunan biriydi……

Devamını Oku
TOPLUM 

SAVUNMASIZLARIN SESİ

Sen canın acıdığında canım acıyor diyebilir, yazabilir, hatta bağırabilirsin bile. Canını acıtana karşılık dahi verebilirsin. Acıktığın zaman gidip karnını doyurmayı bilir, açlığını ifade edebilirsin. İfade edebilir insan kendini… Acısını, ihtiyacını, öfkesini, mutluluğunu, yaşamda kalabilmek için neyi anlatması gerekiyorsa… Yazarak, konuşarak, sarılarak, el uzatarak yapabilir. Peki, kim acıkır da söyleyemez? Kim hasta olur da, o hastaneden bu hastaneye gidip de doktor seçimi yapamaz? Hayvan dostlarımız… Değil mi? Ufacık patilerinin sıcaklığı yüzünüze değdiğinde yüzünüzdeki çocuksu gülümse geldi aklınıza şimdi… Masumluğun en canlı örnekleri onlar iken, her türlü vahşeti gördüler insan elinden. Yolda…

Devamını Oku
TOPLUM 

GOOD MORNING!

Sabah annem sade kahvesini içiyordu. Neşeyle “Günaydın, anneciğim!” dedim. “Good morning, my son!”  dedi akıcı bir İngilizceyle. Şaşkınlıktan gözlerim fal taşı gibi, ağzım da bir karış açıldı. “Anne, bu sen misin?” dedim Terliğine bakınca annem olduğunu anladım. Bir dolar uzattı. “Bakkaldan iki bread alıver” dedi Galiba rüya görüyordum. “Nasıl olsa biraz sonra uyanırım” dedim. Doları alıp bakkala gittim. “Uncle bakkal, iki bread” dedim. Dehşetle, İngilizce konuştuğumu fark ettim. İngilizce sözcükler ağzımdan nasıl çıktı, anlayamadım. Galiba rüyam devam ediyordu. “İki bread otuz cent” dedi. Bir doları uzattım uncle bakkala, yetmiş cent…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

UÇURUM FİYATLAR

Eskilerin anlattığı ekmek kuyruklarını yaşıyor olmak garip olduğu kadar da ürkütücü. Hani dönem dizilerinde anlatılırdı da izlerken “Vay be, geçmiş nasıl da zormuş” dediğimiz cümlelerimizin yerini “Geçmişe mi dönüyoruz?” gerçekliği alıyor. Bir de karne varmış, değil mi? Ben bilmem ama büyüklerimin yaşamış olduğu tecrübelerini anlatmalarından kulak aşinalığım var. Karne ile ekmek, karne ile yağ, karne ile tüp… İkinci Dünya Savaşı’na denk gelen 1942-1946 yılları arasında fiyatların dengesizce yükselmesinden dolayı karne ile dağıtılmış temel ihtiyaç olan ekmek! O kadar da geçmişe gitmeyiz, sanıyorum… Oluşan kuyruklar için “Kurgu” diyen bir kesim de…

Devamını Oku