POLİTİKA TOPLUM 

HAKİKAT ADACIKLARI

Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesinden Doç. Dr. Recep Ünal’ın ‘Yeni Medya’ dersindeyiz.

Sosyal medyanın avantajları ve riskleri üzerine konuşuyor hoca.

Sorun şu:

Yanlış bilgi, çarpıtılmış bilgi, kırılmış kırpılmış eksiltilmiş ya da başka parçacıklar eklenerek dönüştürülmüş bilgi sosyal medyada daha hızlı mı yayılır?

Evet…

Hoca bu konuya bir örnek veriyor:

Birisi ‘Dünya düzdür’ dese, bunu sosyal medyada yaymaya çalışsa, o da kendisi gibi düşünen kişiler bulacaktır.

(Bundan sonrası benim yorumlarım. Hocayı linç etmeyin, lütfen.)

* * *

Demek ki sosyal medyada yanlış bilgi, çarpıtılmış bilgi, kırılmış kırpılmış eksiltilmiş ya da başka parçacıklar eklenerek dönüştürülmüş bilgi yayılmakla kalmıyor.

Yeniden üretiliyor.

Yeniden üretilen yayılıyor.

Yayılan yeniden üretiliyor.

Ve bu sarmal, milyonlarca insanın bir arada olduğunu varsaydığımız sosyal medyayı, insanların bir arada olmadığı, aksine ayrıştığı, kutuplaştığı, fanatikleştiği bir ağa dönüştürüyor.

Nasıl bir ağ bu?

* * *

Yukarıda parantez içinde şöyle bir ifade kullandım:

Hocayı linç etmeyin, lütfen.

Linç” kelimesi, Borges’in de anlattığına göre bize Amerika Birleşik Devletleri’nin bir hediyesi!

Rivayete göre, Charles Lynch adlı bir hâkim, Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında “vatan haini” olduğunu düşündüğü kişileri hızla infaz etmesiyle nam salmış.

O günden beri, mahkemeye, delile, yargılama usullerine gerek olmadan, sadece bir şüphe üzerinden birini öldürmeye “linç” deniyor.

Sosyal medyada da sadece bir cümle, hatta bazen bir kelime, bazen sadece bir fotoğraf için kişilerin itibarına ve kişilik haklarına taarruz edilmesine “linç” deniyor.

* * *

İşte, bu “linç” tabiri, “Nasıl bir ağ bu sosyal medya?” sorusunun yanıtını veriyor aslında:

Kaotik…

Tekinsiz…

Asosyal…

Grupçu…

Reaksiyoner…

Kitle güdümlü…

Şiddet eğilimli…

Dışa kapalı…

Irkçı…

Türcü…

* * *

Peki, milyonlarca insan olarak bizler bu kaotik, tekinsiz, şiddet eğilimli ağ üzerinde nasıl hayatta kalıyoruz, kendimizi nasıl güvende hissediyoruz?

Hakikat adacıkları kurarak…

Ya da mevcut hakikat adacıklarına sığınarak…

Kendimizi diğer gruplardan izole ederek…

O izolasyon sürecinde diğer grupların bütün görüş ve argümanlarına kendimizi kapatarak, sadece kendi hakikatimizi tekrarlayarak ya da sürekli kendi hakikatimizi üreterek…

* * *

Buna bilinenin anlam ötesinde yeni bir hakikat inşa etmek de diyebiliriz.

Yeni bir hakikat inşa ederken, insanlığın bugüne kadar getirdiği, bugün hâlâ insanlığın ortak değerleri dediğimiz değerleri dışarıda tuttuğumuzu da vurgulayalım.

Örneğin yaşam hakkı…

Örneğin çocukların önceliği…

Sosyal ağlar üzerinden kurduğumuz hakikat adacıklarında, “hasımlarımızın” bu iki hakkına ne kadar saygı duyuyoruz?

* * *

Türkiye, tüm dünyada sosyal ağların bu tür sorunlarla uğraştığı/anıldığı bir dönemde yeni birtakım yasal düzenlemelere gidiyor.

Yalan haber yasası” diyen de var.

İnternet yasası” diyen de…

İsmi, gerekçesi kulağa hoş geliyor:

Yalan haberin sosyal medyada yayılmasını önlemeye dair yasa!

* * *

Fakat bir sorun var:

Neyin yalan, neyin hakikat olduğuna; neyin ne kadar yalan, neyin ne kadar hakikat karışımlı olduğuna kim karar verecek?

Ağ üzerinde konuşlanmış, birbirini hasım olarak gören on binlerce hakikat adacığından birinin hâkim, kalanların hepsinin sanık olduğu bir sürece mi gireceğiz?

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar