EDEBİYAT FELSEFE 

‘BULANTI’ / VAROLUŞ VE KAOS (2)

İnsanın varlık karşısında çoğunlukla fark etmediği yahut bu trajediyi örüntüleyip kendisini kutsal yolu ile avutan yahut da bundan kaçma isteği duyduğu trajik bir yüzü vardır. Bu kaçış ve kutsal olarak ifade edebileceğimiz tanrı inancı ortadan kalktığı vakit, avuntu perdesi ortadan kalkarak insanı bilince, düşünmeye iter. Dünya ile ilgili, dolayısıyla şeylerin ‘ne’liği sorusu, neden sorusu, önceliği sonralığı sorusuna yanıt bulma isteği doğar. Dinsel inanç ile tatmin etme kolaylığına kaçılmadığı vakit varoluş bir kaostan ibarettir. Varoluş kendisi hakkında sorulan sorulara kati cevaplar vermediğinden varoluş için bir düzenden bahsetmek mümkün değildir. Kaosun olduğu yerde her şey hatta varoluş dahi rastlantısal meydana gelir. Şeylerin nasıl, neden meydana geldiğinin bir cevabı olmayabileceği gibi sonsuz cevabı da olabilir.

Yaşadığımız dünyada genel itibari ile her şeyin bir düzen içinde meydana geldiği ve bir düzen üzere geliştiği düşünülür. Bunun böyle olmadığı, düzen denen şeyin tesadüfler yumağı olduğu fark edildiğinde insan bilinci bir şok durumu yaşar. Kaos, mitolojiden bu yana kavram olarak mevcuttur. Ancak teori olarak henüz genç bir teoridir. Kaos, teori olarak konumuz dışında kaldığı için uzun uzadıya anlatılmayacaktır. Ancak şunun bilinmesinde fayda vardır ki Nobel ödüllü kimyacı Ilya Prigogine’e göre Joseph Fourier’in ısının katı maddelerdeki yayılımıyla ilgili çalışması, Kaos Teorisi’nin başlangıcı olarak alınmalıdır. Ilya Prigogine, ‘Kaostan Düzene’ adlı kitabında bu konuda şunları söyler:

Biz, ‘Karmaşıklık Bilimi’nin doğumu için Isere Valisi Baron Joseph Fourier’in ısının katı maddelerde yayılımına getirdiği matematiksel tanımlama nedeniyle Fransız Bilimler Akademisi’nin ödülünü aldığı 1811 yılını öneriyoruz.” (Prigonine, 1998: 140)

XX. yüzyılın sırtını dayadığı en önemli teorilerden biri Kaos Teorisi’dir.

Kaos Teorisi, içerdiği anlamlar itibariyle düzensizlikten doğan düzeni kasteder. Meydana gelişten evvel bir kaos hâkimdir, yani düzenli olan hiçbir şey yoktur. Bu düzensizliğin hâkim olduğu kaotik ortamda düzen tesadüfi bir biçimde meydana gelir. Burada kaos kozmosa, yani düzene karşıt bir durum oluşturur. Kaos kozmostan önceki varoluş sürecidir. Romanda da bu sürecin işlemleri gizil ve kimi yerlerde daha açık ifade edilmiştir. Jean Paul Sartre, ‘Bulantı’ romanında Descartes’in “Düşünüyorum, o halde varım” düsturunu ele almış, bu şekilde de varoluşu özden önceleyerek özün oluşmasındaki temel şartın varoluş olduğunu belirtmiştir. Var olma ise evvela kaostur, sonrasında ise öz oluşarak, yani bireyin seçimleri ile düzen, kozmos meydana gelir. Kaos, yani varoluş herhangi biri yahut birine bağlı bir süreç değildir. Varoluş kendiliğinden oluşur, ancak öz, yani düzen, kozmos var olana bağlı olan bir süreçtir. Sartre’ın romanı, kaostan varoluşa doğru bilinçlenme sürecini ele alan bir eserdir. Biz de bu çalışmamızda hiçlik, kaos, düzen ve felsefi varoluşun benzerliklerini tespit etmeye gayret ediyoruz.

KAYNAK:

– Prigogine, Ilya (1998), Isabelle Stengers, ‘Kaostan Düzene’, Çev. Senai Demirci, İz Yayıncılık, İstanbul.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar