TOPLUM 

SU STRESİ İLE YAŞAMAK

Suyun stresi olur mu? Okuyunca tuhaf geliyor belki ama Türkiye su stresi yaşayan bir ülke… Yapılan araştırmalar ve yayımlanan raporlara göre ülkemiz bilinenin aksine su zengini değilmiş. Her şeyi bilinçli kullanmak gerekir. Özellikle temel ihtiyaçları… “Su bu, tükenmez” dediğimiz yerde başlıyor tüm sıkıntılar silsilesi. Saatlerce musluğu akıtmanın bedelini ülke olarak 10 yıl sonra ödemek durumunda kalabiliriz. Bir damlasının bile nefes kadar gerekli olduğunu iş işten geçtikten sonra anlayacağız. Bol zannediyoruz da, değil. Dünya üzerindeki mevcut tatlı su kaynakları ne zaman ihtiyaçları karşılamayacak noktaya gelir, işte o zaman su kıtlığı yüzünü…

Devamını Oku
EDEBİYAT TOPLUM 

BARIŞ YA DA GODOT’YU BEKLEMEK

“1 Eylül” geride kalırken her yıl olduğu gibi zihnimde yankılanan bir soru: Nedir barış? İçinde bulunduğumuz yüzyıla değin geçip giden onca zaman içinde defalarca adı konan ama bir şekilde çiğnenmiş bir değerler sistemi mi, yoksa çaresizlerin ulaşmak arzusuyla uğruna savaştıkları bir ideal mi?  TDK, “Savaş halinin bitmesinin bir anlaşma ile belirtilişinin ardındaki durum, hazar, sulh” olarak açıklıyor. Anlaşma yapmak barışmak için yeterliymiş gibi… Esasında barışmak anlaşmaktan daha başka bir durumu ifade ediyor. Barış, sadece çatışmasızlık hali olarak görüldüğü için ortadan kalkıp yerini tekrar savaşa bırakıyor ya zaten. Tarafların ikna olması,…

Devamını Oku
TOPLUM 

ŞİDDETİNİZ SEVGİNİZİ TÜKETTİ

“Şiddet ile hedefine ulaşılan zafer anlık olduğu için yenilgiye eşittir” der Mahatma Gandhi. Toplumun belirli kesimleri yenilgi saydığı yanlışı kabullenip düzeltmek istemediği için artmıyor mu şiddetin boyutu? Bir cana kıydığında zafer elde ettiğine, kendine muhtaç bıraktığında üstün kişi olduğuna inanıyor. Ahlak anlayışını iyileştirebilse gazetelerin üçüncü sayfasına manşet olmayacaktı. Müebbet hapis yemeyecek, uzaklaştırma almayacak, cezaevinde yaşattığının aynısını yaşamayacaktı! İnsanın olduğu her yerde türü fark etmeksizin şiddetin dozu artıyor. Doktora, avukata, kadına, çocuğa, hayvana fiziksel şiddet, yeri geliyor devletin memuruna sözlü şiddet… Evde koca, eşine; kadın, kocasına ekonomik şiddet uyguluyor. Aynı evi…

Devamını Oku
EDEBİYAT TOPLUM 

ERİL SÖYLEMİ BENİMSEYEN İNANÇLARIN GÖLGESİNDEKİ KADININ TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ

“Dostum, kadınlara inanma! Vaatlerine gül geç! Çünkü onların iyi ya da kötü halleri ferçlerinin heveslerine bağlıdır. Güya aşktan söz ederler, oysa hainlik onları sarıp giysilerinin titreşiminde şekillenir. Yusuf’un dediklerini saygıyla anımsa; Âdem’i cennetten kovdurmak için iblisin kadını kullandığını unutma! Kendine de güvenme! Bir işe yaramaz! (…)” (s.54) ‘Binbir Gece Masalları’nda geçen bu satırlar bir kadının itirafı olarak aktarılır. Bu kadın, ifriti bile oyuna getirmiş olmakla övünen bir kadındır. Ve bu itiraf, Şehriyar’ın ülkesindeki kadınların kıyımına sebep olur. Ta ki sıra Şehrazad’a gelene kadar. Şehrazad, kadınların kurtuluşu için ölümü göze alır…

Devamını Oku
TOPLUM 

ZAVALLI İNSANLIK

İnsanların “vahşi yaşam” söylemi yırtıcı hayvanlar ya da uygar(!) denilen, dünyadan kopuk, teknolojiden ve tarihsel süreçlerden uzak yaşamış klan topluluklar için kullanılır. Kastedilen; canlılara karşı hassasiyet duymayan, yaşamak için öldüren, öldürdüğü canlıyı parçalayıp yiyen ve bu şekilde hayatını sürdüren hayvanlardır. Hayvanlar âlemine insanlar da dâhildir. Çünkü insan da biyolojik sınıflandırma hiyerarşisine göre hayvandır. Ama insanlar bunu hakaret sayarlar. İnsanın kendini ayrıcalıklı saymasının temel nedeni duygusal zekâsıdır. Oysa her hayvanın kendi sınıfında gelişmiş özellikleri vardır. Her hayvan kendine ayrıcalık atfedecek gelişmiş özelliklere sahiptir. Kimi hayvanların yüksek hareket kabiliyeti, kiminin gücü, kiminin…

Devamını Oku
TOPLUM 

HES DEĞİL DOĞA MAĞDUR!

“Daha fazla ne görebiliriz?” dediğimizin hemen ertesi günü felakete uyandığımız bir dönemdeyiz… Yangınlar oksijenimizi kül etti, bunun acı dumanı hâlâ tütüyorken yüreğimizde, doğa yine had bildiriyor kendisini güçsüz görenlere. Öve öve bitirilmeyen Batı Karadeniz sel sularına teslim. Saniyelerle sekiz katlı binayı yerle bir ederek suyun gücünü kanıtladı doğa bize. Binaların molozlarını yağmur suyu hapsetti kendine. Ülkenin en fazla yağış alan coğrafyası Karadeniz Bölgesi’dir, biliriz. Bunu biliyoruz da neden imar-iskân politikalarımızda düzenlemeye gitmiyoruz? Israrla… Yaşanan sel afeti sonucu kısa adıyla HES, yani hidroelektrik enerji santrali mağdur ama… Öyle mi? Çevreciler yıllardır…

Devamını Oku
TOPLUM 

ÖLÜME SÜRÜŞ!

Yerlere saçıldı valizler… Tek tek düşerken bedenler yere, geride demir yığını kaldı otobüslerde. Her yer savaş alanı gibiydi. Art arda gelen otobüs kazası haberleri işin ciddiyetini bir kez daha gözler önüne serdi. “Yorgun bir şoförü tekrardan yola göndermek” iddiası korkunç! Olayın üzerinden günler geçmiş olmasına rağmen kapanmaması gereken bir mesele ve ölüme davetiye! 29’un üzerinde vatandaşımız geçtiğimiz hafta yaşanan kazalar ile o davetiyeyi edinip hayata veda etti. Her yıl yaşanan trafik kazaları ve ölü sayısının fazla olması, eksiklerin giderilmediğini ortaya koyuyor. Firmaların tutumlarının yanlış olduğunu iddia edenler kadar, şoförleri zan…

Devamını Oku
TOPLUM YAŞAM 

“ABİME CENNETTEN BİR-İKİ PARSEL!..”

“Satranç oynayacak zekâya sahip olanlara, cennetten arsa satamazsınız.” – Ernesto Che Guevara Sabah atölyemde gazetemi okuyordum. İçeriye bolca bir pantolon giymiş, başında yeşil takke, elindeki tespihi sallayarak sakallı biri girdi. Onunla birlikte ağır bir hacıyağı esansı kokusu da girdi. “Selamünaleyküm” dedi sündürerek. “Günaydın” diye mırıldandım. Yüzü ekşiyiverdi. Belli ki günün aydınlığı pek hoşuna gitmemişti. Ayağa kalktım, “Buyurun” dedim. Tam karşımda durmuş, dudakları kıpır kıpır bir şeyler mırıldanıyordu. Dua mı ediyordu, yoksa bana küfür mü ediyordu, anlayamadım. Mırıldanması bitince başını önce sağa, sonra sola çevirdi, avuçlarını yüzüne sürdü. “Hayırlı işler, hacıağa!”…

Devamını Oku
EDEBİYAT TOPLUM 

ÇOCUKLUĞUMUN ORMANLARINDA

“Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk/ hiçbir yere gitmiyor.” – Edip CANSEVER Toplum olarak “Vurdumduymaz, bencil ve ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’cıyız” demeyiz de “Unutkan bir milletiz” deriz. Belki de bütün bunların dışında hakikaten unutabiliyoruz da. Her şeyi unutabiliyoruz ama çocukluğumuz dünden daha kuvvetli ve yoğun bir biçimde yer ediyor hafızamızda. Bu çocukluğun hatıraları her zaman çiçekli bahçelerle bezeli de olmuyor ne yazık ki. Acaba bundan mı bu kadar hastayız, bundan dolayı mı böyleyiz, yoksa hepimiz mutsuz çocukluğumuzun tedavisine geç kalınmış hastaları mıyız? Çocukluğum; böğürtlen, keçiboynuzu, limon, portakal ve kızılçam…

Devamını Oku
TOPLUM 

GÜL ENDAMI İLE GÜLEN AZRA ARTIK YOK!

Gül gibi nazik, güzel gülüşlü Gülendam… İsminin anlamının hakkını ana haber bültenlerinde yayınlanan fotoğrafın ile taşıdığını gördük 83 milyon olarak… Bir eksildik, Gülendam… Binlerce kadın gibi senin de gidişin hepimizin kalbinden kan akıttı. Azra Gülendam Haytaoğlu… Gazetecilik bölümü okuyup katledilen kadınların sesi olacaktı her bir cümlesi ile. Yaşasaydı gülüşüyle insanların kalbine bir deklanşör basacaktı… Eminim ki sen de defalarca kadın cinayetleri haberlerini okudun, inceledin. Bölümünü okuduğun için o tarz haberleri yaparken ailelerin minimum şekilde üzülmesi için nasıl bir yazı taktiği kullanman gerektiğini öğreniyordun. Ailene kim öğretecek peki şimdi sensizliği? Taktik,…

Devamını Oku