SELAMİ
-ÇANAKKALE-
Tanıdığım bir insandı Selami. Onun yükselişine tanıklık etmek, insanın doğru dürüst biri olmak için uğraşmasının anlamsız olduğuna dair bir hisse kapılmamıza neden oluyor.
Anlama ve algılaması kıt, çevresindeki insanları ezici ve küçültücü bir davranışı vardı Selami’nin. Ancak ailesi tarafından çok abartılı bir şekilde çok mükemmel bir insan olduğuna dair yapılan telkinle kendini herkesten daha zeki, hatta dünyada kendisinden daha zeki bir insanın olmadığına inanıyordu. Çevreden kendisine yapılan eleştirilere kulak asmaması gerektiğini, onu kıskandıkları için bu eleştirilerin yapıldığına dair telkinler de çok etkili olmuştu, yapılan eleştirilere gerçekten de kulak asmıyordu. Derslerindeki başarısızlıkları öğretmenlerinin suçuydu. Spor alanında antrenörler suçlu, ikili ilişkilerinde kendine hizmet edilmesi gerektiğine inandığı için reddedilirken onu anlamadıkları için reddedenlerin hepsini aptal olarak görüyordu.
Onu pohpohlayan insanlar bir ayrıntıyı fark etmeye başladı. Selami hiçbir olumsuzluktan, hiçbir başarısızlıktan rahatsız olmadan kendini haklı bulduğu için güçlü ve hoyrat davranışlar sergileyebiliyordu. Etrafındaki uyanık insanlar giderek ona karşı tavır almaktansa onun bu özelliğini kendi çıkarları uğruna kullanmaya başladılar. Egosunu şişiren sözler söylendikçe kendini daha da güçlü hisseden Selami, artık gerçekten de insanlara karşı giderek hükmetme konusunda çok cüretkâr davranmaya başlamıştı.
Selami bunu başlangıçta ürkekçe yaparken, yani yetersizliğinin farkındayken bu rahatsız edici duyguyu aşmayı bastırmakta oldukça güçlük çekiyordu. Bu nedenle ancak onu öven, yücelten, ona hayranlık belirten insanlarla ilişkilerini sürdürüyor, hakkında olumsuz yargılara sahip insanları yanından uzaklaştırıyordu. Etrafında çoğalan yalakalar onun vazgeçilmeziydi.
“Zayıf karakterli insanlar etraflarında vasat tanrılar yaratır.”
Bu tanrılar önce zayıf insanları, sonra da herkesi etkileyecek güçlere ulaşır ve en akıllı, en yaratıcı ve güçlü insanları bile yönetmeye başlar. Etrafındaki zayıf insanların çokluğu onun en büyük gücüydü. O kendi geçmişini unutarak bu gücünü inandığı tanrının verdiğini iddia ederek buna yürekten inanmaya başlar. Artık her şey kontrolden çıkar; çünkü o, tanrının nezdinde bir yüce kişilik olduğunu düşünür. Özel yaratılmıştır. Giderek gerçek dünyadan kopmuş olarak hayatını sürdürür.
İşte, Selami’nin hayatı da öyle, bambaşka bir yola girmiş, edilgenliği yüksek olan, akılcılıktan uzak ama inançlı insanların bulunduğu örgütlerde ve organizasyonlarda ön saflarda görünerek popülaritesini artırmış, kapasitesinin çok çok üstünde görevler üstlenmişti. Sözünü sakınmayarak, yağıp gürleyerek, güçlü ve tek karar verici olarak etrafındaki insanları çok etkilemişti. Kendine hizmet etmek isteyen kullar gibi davranmakta sakınca görmeyen bir insan olmuştu.
O artık giderek bir marka haline dönüşmüştü. İnsanlar onun hakkında söylenenleri, söylentileri duydukça tanınırlığı da artmıştı. Hoyrat gücü cahil cesaretinden geldiğinden edindiği çevrenin kontrolünü ele geçirmek için iyi bir araçtı bu ve onu ellerine alıp sürekli yükselmesini sağladılar.
Artık, Selami bu dünyanın en güçlü kahramanı olmuştu, her konuyu en iyi bilen, her şeye hâkim, kendisinden başka kimseye karar hakkı tanımayan… Zaman zaman yaptığı aptalca hatalar bile onu destekleyenlerce hoş görülen, tuhaf ilişkileri akıllı insanlarca bilindiği halde baş edilemeyen, güce ulaşması sebebiyle akılcı insanların panik ve korku içinde izlediği bir garip kişilik olayı haline gelmişti.
Çok kişinin umut beslediği biri olduğu sanılan yüce insan Selami kendini bir Süpermen gibi hissettiği açıktı. Kontrolden çıkmıştı artık, akılcı hiçbir davranış sergilemezken hâlâ çok destekçisi vardı ve eriştiği güç nedeniyle artık baş edilemiyordu,
Onunla kimse baş edemiyordu.