5 OCAK’IN YÜZÜNCÜ YILI
-ADANA-
5 Ocak 1922’de Fransızlar “anarya” yapıp Adana’yı terk ettikleri gün, halkın geceler boyu gizlice yaptığı büyük bayrak, Adana’nın iki değerli simgesi dört yüz yıllık Ulucami ile yüz kırk yıllık Büyüksaat arasına sevinç çığlıkları arasında çekildi.
Ve o günden sonra ve bugün de olduğu gibi her 5 Ocak’ta o güzel günün bir anısı olarak çekilir.
Çocuktum, babam elimden tutup götürürdü.
Büyüksaat’in gölgesinde tören yapılırdı.
Bando marşlar çalar, konuşmalar yapılır, şiirler okunurdu.
Bir bayram havasında coşkuyla kutlanırdı.
Bunaltıcı bir temmuz sabahı, 1920…
Tarihe ‘Kaç-Kaç’ olarak geçen olay başladığında babam beş yaşındaymış.
Henüz annesinin karnındayken babası savaşa gitmiş ve bir daha dönmemiş.
Babasız büyümüş, sonra da annesiz.
Annesini de dört yaşındayken kaybetmiş.
Babaanne ile torun baş başa kalmışlar.
Onlar da el ele tutuşup kaçanların arasına karışmışlar.
Kâh yürüyerek kâh kağnılarla Sapanca’ya kadar gidip Arnavut akrabalarına sığınmışlar.
“Uzaktan sürekli top sesleri geliyordu ve ne ekmeğimiz ne de suyumuz kalmıştı. Yolumuzun üstündeki ağaçlardan topladığımız meyveleri yemekten midelerimiz bozulmuştu” diye anlatırdı babam.
İki yıl sonra Fransızlar ve Ermeniler şehri terk edince Adana özgürlüğüne kavuştu.
Ve babam ve nenesi özledikleri Adana’ya dönmüşler.
Ama evlerinin işgal edildiğini görmüşler.
Devlet onlara benim de doğduğum ve çocukluğumu geçirdiğim ve zaman zaman özlediğim, şimdiki Vakıflar Çarşısı’nın arkasındaki iki odalı ve toprak damlı evi vermiş.
Acılar çeken ve yaşamlarını yitiren, Adana’nın özgürlüğü için savaşan o güzel insanlara sonsuz saygılarımla…
Fotoğraf: Adana Valiliği