POLİTİKA TOPLUM 

YAĞMA

“Bunlar sıradan orman yangınları değil” diyorlar. Doğru. Sıradan bir yangın değil. Bu toprakların gördüğü en büyük yağma hareketinin yarattığı yangındır bu. * Sabotaj mı? Yüzde yüz sabotaj. Ama bildiğimiz sabotajlardan değil bu. Aynı anda yüzlerce yeri birden yakabilen sabotajcı bunlar. “Ormanlar nereden, nasıl daha iyi, daha hızlı yanar?” bilen sabotajcılar. Sıradan bir sabotaj değil bu. Bu toprakların gördüğü en büyük sabotaj. * Kibriti, çakmağı çakarken bir el görünür belki ama… Kökü derinlerde o elin. Her yerde o el. En güzel, en şatafatlı otellerinde ülkenin. Köşklerde, saraylarda, belediyelerde, meclislerde, bürokrasi koridorlarında.…

Devamını Oku
POLİTİKA 

ORMANLARIN KORUNMASI DEVLETE AİTTİR!

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki ben hukukçu değilim. Ben, insanların çaresizliğini anlatmaya çalışan bir basın mensubuyum. İçimiz yana yana izliyoruz ülkenin son günlerdeki halini. Binlerce hektar alan artık yok. Yıllarca verilen emek, çaba bir kıvılcımla yok oldu. Hukukçu olmadığımı söyledim, evet; ama araştırmayı çok severim. Son zamanlarda ‘Orman Hukuku’nu araştırmak istedim. 1982 Anayasası, Ormancılık Hukuku ile ilgili 169’uncu maddede şöyle diyor: “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. BÜTÜN ORMANLARIN GÖZETİMİ DEVLETE…

Devamını Oku
POLİTİKA 

YÖRÜKLER KİMİN ARKA BAHÇESİ?

Yörük derler, bir kadim halk… Devletler kurmuş, devleti yönetenlere saraylar döşemiş, başkentler beslemiş, ordular beslemiş… Yeri gelmiş zalim sultanlara baş kaldırmış, devletler yıkmış… Yeniden devletler kurmuş… * Tarih boyunca hiç yük olmamış devleti yönetenlere. Malını davarını yaymış dağlarda, devesine yüklemiş dengini, gezmiş bir yazlıktan bir kışlığa, bir kışlıktan bir yazlığa… Ne şehir istemiş ne ev ne han ne hamam… Yük olmadığı gibi bir de vermiş vergisini. Sütünü, peynirini, yününü, ipliğini, boyasını… Yeri gelmiş, asker istemişler, vermiş. Yeri gelmiş, para istemişler, pay istemişler, vermiş. * Tarih boyunca kafası birkaç kez atmış…

Devamını Oku
FELSEFE POLİTİKA 

RADİKAL KÖTÜLÜK

Egemenlik ve tahakküm ile organize kötülük eş zamanlı olarak mı ortaya çıkmıştır? Kötülüğün yayılışını ve sıradanlaşmasını tanrısal bir mesele olarak görenler ile tanrıyı insan ürünü olarak görenlerin konuya bakışları sürekli çatışma halinde olmuştur. Kötülüğü insani bakış açısının kazaya uğramış hali olarak görmek iyimserlik midir yoksa safdillik mi? Doğada her şeyin kendi içerisinde bir düzeni vardır, o nedenle kötülüğe rastlayamazsınız. Geyiği yakalayan aslana duyulan öfke, doğanın kanunlarına yabancılaşmadandır. Oysa aslanın bunu yaşamak için yaptığını bilmeyen yoktur. Buna kötülük denemez. Asıl üzerinde düşünülmesi gereken, canlıyı kendi benliğinden, vicdanından, düşüncelerinden uzaklaştırarak doğal formunun…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

DELİDİR, NE YAPSA YERİDİR!

‘Toplam Kalite Yönetimi ve Sedat Peker Videoları’ başlıklı yazımda bahsettiğim toplum-yönetim ilişkisi, işletmelerde yönetimi oluşturan kültürel anlayışa etki ediyor. Edilgen toplum yapısı baskıcı yönetici talep ediyor ve seçimlerini bu doğrultuda kullanıyor. İşletmelerde şüphesiz ülke siyasi seçimleri gibi bir seçim yapılmıyor. Yöneticiler en üst kademeden en alt kademe yöneticilerine kadar bir üst yöneticinin seçimiyle atanıyor. Burada kültürel etki yöneticiye gösterilen tepkiyle şekilleniyor. Alt çalışan, yöneticisinin davranışlarına verdiği tepki sonucu üstünün yönetme prensiplerine onay veriyor ya da sorun çıkarıyor. Alt çalışan, üstünün davranışlarına verdiği olumlu yanıt yöneticinin başarısını belirliyor. Edilgen kişilik özelliğine…

Devamını Oku
POLİTİKA 

SREBRENİTSA VE ASKERLİK ONURUNU ÇİĞNEYEN ADAM

Srebrenitsa Soykırımı, 11 Temmuz 1995’te yaşanan ve 8 bin 372 Boşnak’ın Srebrenitsa kentinde General Ratko Mladić komutasındaki ağır silahlarla donatılmış Bosna Sırp Ordusu tarafından öldürülmesine verilen addır. Birleşmiş Milletler (BM), Srebrenitsa’yı güvenli bölge ilan etmişti. Kent, BM adına görev yapan Hollanda askerlerinin (Dutchbat) kontrolündeydi. Boşnakların elindeki silahlar BM Barış Gücü tarafından koruma gerekçesiyle toplanmıştı. Ratko Mladić komutasındaki Sırplar Srebrenitsa’ya olan saldırılarını sıklaştırdıklarında Boşnaklar toplanan silahlarını geri almak için yaptıkları başvuru, sorumlu Hollanda komutanı Thom Karremans tarafından reddedildi. Kentin düşmesinin ardından 11 Temmuz 1995’te Hollandalı askerler Bosna’daki BM Barış Gücü komutanı…

Devamını Oku
POLİTİKA 

8372 AĞIT!

Daha ana kucağının sıcaklığına alışamamış nice çocuklar öldü bugün… Nice kadınlar gözlerinin önünde çocuklarının kurşuna dizildiğini izlemek zorunda kaldı! Her devrin kötüsü ve katili vardır. Srebrenitsa… 1995 yılında 8372 cana kıyıldı. Hatta yetmezmiş gibi kimisi mezarsız bırakıldı! Kana susamış katiller 8372 hayatı söndürdü! Hayatı inşa etmek bu kadar zor iken, yıkmak ne kadar da kolay kötüler için! Tabutlar arasında oğlunu arayan annenin acısını anlamaz ki gözü dönmüşler! Her gece annesini ve babasını rüyasında görebilmek için uykuya yatan bir kız çocuğunun kalbinin ağırlığı çöksün böylelerinin ruhuna! “Bosna’m, sen benim annemsin!” “Bosna’m,…

Devamını Oku
EDEBİYAT POLİTİKA 

EDEBİYATIMIZIN TEMMUZ SICAĞI / RIFAT ILGAZ

“Rıfat Ilgaz” adıyla tanışmam ilkokul yıllarına gider. Onun ünlü ‘Hababam Sınıfı’, kaç yüz bin delikanlının gönlünü fethetmiştir, kim bilir? Meğer onun adını duyduğum o yıllarda oğlu, benim öğretmenimmiş de haberim yokmuş. Hatay’ın Samandağ ilçesine bağlı Sutaşı Köyü İlköğretim Okulunda –okulun şimdiki adı Seyfettin Sağaltıcı İlköğretim Okulu– ben okurken oğlu, aynı okulda Amerika’dan yeni dönmüş, gencecik bir vekil öğretmendir. Öteki öğretmenlerimizden daha havalı, daha modern giyinen ve öğrencilerine daha nazik davranan, pedagojik yönden daha insancıl yaklaşan bir öğretmen. Onun okulda düzenlediği bilgi yarışmalarında, o zamanlar bin bir güçlükle edindiğimiz yaprakları bin…

Devamını Oku
EDEBİYAT POLİTİKA 

‘BİR YALNIZ NAR AĞACI’, ‘KARAYEL HÜZNÜ’, ‘BİR ACIYA KİRACI’…

“Bedenim üşür, yüreğim sızlar./ Ah kavaklar ah kavaklar…” 93 sonbaharıydı… Buket Uzuner, ‘Karayel Hüznü’ndeki epigrafın altına “Ölü Ozanlar Ülkesi” yazmıştı. Çünkü 28 yıldır acısı dinmeyen, davası sonuçlanamayan Madımak Oteli’nde çoğunluğu şair, sanatçı, yazar olan 37 canın yakılarak aramızdan ayrılışına tanıklık ettiğimiz bir yazdı, 93 yazı. Buket Uzuner, ‘Karayel Hüznü’ başlığını verip bir şiirle anıyordu bu acıyı: “Şimdi, bu akşamüstü,/ Hemen/ Bir şiir yazabilseydim eğer,/ Şöyle serin, nane yeşili,/ Bahar kokan, gencecik teni./ Hani ‘Yaşamalıyım, ayaktayım hâlâ’/ dedirten insana,/ ‘Hem yapacaklarım var daha!’ // Haydi şair kalk,/ Birazdan güne varır gece,/…

Devamını Oku
POLİTİKA 

“BİZİ NEFESSİZ BIRAKTILAR, KARDEŞİM!..”

Bülent Kılıç… İyi gazeteci. İyi fotoğrafçı. Bugüne kadar çektiği fotoğrafların yüzlercesi uluslararası basına servis edildi, o fotoğrafları görenler, habere konu olan olayın sarsıcılığını anlamakla kalmadı, hissetti. Öyle bir fotoğraf muhabiri, işte. * Habercilikte fotoğraf, 5N1K’dan daha fazlası olur bazen. Bazen manifesto olur. Bazen sembol olur. Bazen ilk kıvılcım olur. Bazen vicdanı kanatan son darbe olur. Bazen insanı utandırır. Bazen insanı coşturur. Bazen dönemin özeti olur. * Öyle haber fotoğrafları vardır ki oturur bakarsın saatlerce. Orasına bakarsın, burasına bakarsın; o kişi niye karenin o kısmında, ışık buraya neden böyle gelmiş, şu…

Devamını Oku