POLİTİKA 

FUTBOL VE BÜYÜK TAARRUZ

Futbol bu kez Büyük Taarruz’un planlanmasında kamuflaj aracı olarak karşımıza çıkıyordu. 1922 yılının Temmuz ayı ortalarında Büyük Taarruz planlanıyor ancak dikkatleri çekmeden bunun tüm ordu kademesine iletilmesi gerekiyordu. Telgraf emirlerinin İstanbul Hükümeti’ne ya da işgal kuvvetlerine iletilmesi nedeniyle bu yol güvenli bir yol değildi. Kuryeler tercih edilmiyordu. Komutanların hepsinin bir araya gelip toplanması da fazla dikkat çekici bir olaydı. Her şeyin sakin olduğu yönünde havanın yaratılması gerekiyor ve futbol bir kez daha devreye giriyordu. Anadolu Ajansı, Anadolu’daki Atatürk’e bağlı ordu birliklerinin katılacağı bir futbol turnuvası düzenlendiğini haber veriyordu. Final maçını,…

Devamını Oku
EKONOMİ POLİTİKA 

AFGANİSTAN CEHENNEMİ

Afganistan üzerine bir yazı hazırlamak için bir süre bekledim. Bu süre içinde, olacakları öngörmeye çalışan yazılardan ve düşüncelerden alıntılar vermek istedim. Ne yazık ki, Afganistan üzerine değerlendirmelerde “ABD’nin ve müttefiklerinin yenilgisi”, “Taliban hareketinin zaferi” ya da “Çin gibi güçlerin arka plandaki etkileri” üzerine akıl almaz yorumlara rastladım. Bu yazıyı hazırlamaktaki amacım, ABD ve müttefiklerinin yeni dönemde Afganistan planını açıklamaya çalışmak olacak. Afganistan üzerine bir değerlendirmeye girişmeden önce, öncelikle “Neden Afganistan?” sorusuna yanıt vermemiz gerekir. Afganistan, yalnızca kritik coğrafyası nedeniyle değil, çok stratejik önemde madenlerin ve doğal taşların zenginliği ile bilinen…

Devamını Oku
POLİTİKA 

YEŞİL VATAN SAVUNUCULARI KADRO BEKLİYOR

Bir ağacın gövdesine sımsıkı sarıldığında güvende hisseder ya insan kendini, ağaç da ona özenli bakılırsa koruyabilir verdiği gölgeyi. Miski amber ile baş başa kalmayı isteriz. Bu doğanın, ormanların korunması, mis gibi kokması için ona bakanların da şartlarının iyileştirilmesi gerekir. Orman işçilerimiz… Yangın yerlerinde mücadele ederken zehirlendi, bir saat sonra yeniden göreve döndü. Ekipmanı yetersizdi; buna rağmen 7/24 esası ile çalıştı. Onun da ciğeri yandı. Tıpkı pandeminin başında sağlık çalışanlarımızın ne denli kıymetli olduğunu yeni idrak ettiysek, günlerce süren orman yangınlarında da yeşil vatan savunucularının ülke için önemi ile yine yeni…

Devamını Oku
POLİTİKA 

KORKU FİLMİ GİBİ!

Kafalarında sarık, bellerinde entari, bacaklarında şalvar, ayaklarında terlik… Saç sakal birbirine girmiş, omuzlarında silahlar asılı, lunaparkta çarpışan arabaya binerken bile silahlarını bırakmayan birtakım herifler… Onlar başkenti de aldı diye can havliyle Afganistan’dan kaçan kadınlar, çocuklar, erkekler… Neden kaçıyorlar? Taliban adlı İslamcı örgüt çünkü evvela kadınlardan başlayarak hayatı insanlar için yaşanmaz hale getiriyor. Akla, mantığa, insanın bedensel ve ruhsal bütünlüğüne, çağa uymayan kurallar, zorlamalar sokuluyor gündelik hayata. Uzuv kesmeden recme, yani taşlayarak öldürmeye kadar… Gerekçe ne? Şeriat! Ali Şeriati, “Hiçbir din, dinsizliğe karşı mücadele edilerek kurulmamıştır; dinler, dine karşı mücadele edilerek…

Devamını Oku
POLİTİKA 

‘UNUTUŞUN KOLAY ÜLKESİNDEYİZ’; AMA UNUTMAYACAĞIZ!

“Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin/ unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz/ ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından/ ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım/ durmadan düşünüyorum/ ne kadar çok öldük yaşamak için.” – Onat KUTLAR Sene 1997… Konya-Ereğli Karayolu’nda tanker şoförünün uyuması sonucu meydana gelen katliam gibi kazada, çoğunluğunu üniversite öğrencilerinin oluşturduğu 48 kişi diri diri yanarak ölmüştü. Dönemin Diyanet İşleri Başkanı hemen açıklama yaptı: “Onlar şehit!” Ne garip, değil mi? Yaşarken üç kuruş değer verilmeyen insanları ölünce hemen şehit ilan etmek. Ve unutmak… Ne çabuk unuttuk, değil mi, bayrak…

Devamını Oku
POLİTİKA 

‘EY, HER ŞEY BİTTİ DİYENLER!..’

Bir kara yazıydı alnımızdaki… Yaşamalıydık, yaşanmalıydı, yaşanacaktı. Yoksulun evi başına yıkılacaktı. Enkaz altında can pazarı… Genci, yaşlısı, çocuğu, kadını hep birlikte kopacaktı bu yalan dünyadan. Tabutlar önünde devlet büyüklerimiz halka seslenecekti: “Bu felaketler bizim için büyük bir imtihan!” Azrail, neredeyse depreme bile gerek kalmadan, ha yıkıldı ha yıkılacak diye beklenen evlerde yaşayan yoksulların üzerinde dolaşıyordu. Oysa yokluk olmasa ne işi vardı o kadar insanın o evlerde… Üstelik de devlet kapılarına dayanmışlardı kaç kere ellerinde dilekçelerle evler çürük diye… Ardından yine bir afet gelecekti. Devlet büyüklerimiz yine gidecekti çaresizliğin kol gezdiği…

Devamını Oku
POLİTİKA 

ŞAŞKINLIK SİSTEMİ

“Başkanlık sistemine geçiyoruz” dedikleri zaman belliydi aslında böyle olacağı. Biz uyanamadık. Anlayamadık. Bugün olan biteni şaşkınlıkla izlememiz bundan. * Mesela sistemin resmi adı “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”… Devletin başındaki kişi Cumhurbaşkanı. Ama A Haber’e göre “Başkan”. TRT’ye göre “Cumhurbaşkanı”. Kimilerine göre hem “Cumhurbaşkanı” hem “Başkan”… Kimileri daha ortacı. Onlar “Reis” diyor. Böylece hepsi birden oluyor. * Hükümet var ama aslında hükümet yok; çünkü kararları tek başına “Reis” alıyor. Bakanlıklar var ama “Bakan” yok. Bakan yok ama bakan yardımcısı var. Bakanlar bakan olarak değil de “görevli” olarak addediyorlar kendini. “Görevden affımı kabul…

Devamını Oku
POLİTİKA 

TEMMUZ

“…doyumsuz günlere doğacak temmuz/ doyumsuz günler görecek/ hani şu hep andıkça sızlatan yüreğimizi…” – Hasan Hüseyin KORKMAZGİL 1979 Temmuz’uydu; okullar tatile girdiğinde yaz boyunca türlü işlerde çalışır, aile bütçesine katkıda bulunurduk. İş sahamız Eminönü/Tahtakale’ydi. Rutin olarak yaptığımız toplu kahvaltı sonrası gazeteleri okurduk. O gün de neredeyse bütün gazeteler ‘Hüseyin Uğurlu’yu fidye almak için kaçıranlar yakalandı’ manşetini atmış ve haberin ayrıntılarını tam sayfa anlatmışlardı. Hüseyin Uğurlu, meşhur mafya babalarından biriydi. İstanbul’un güzide semtlerinden birinde son derece korunaklı lüks konağında yaşıyordu. Sonuna kadar savunduğum ve ülkenin en etkililerinden birisi olarak gördüğüm bu…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

YAĞMA

“Bunlar sıradan orman yangınları değil” diyorlar. Doğru. Sıradan bir yangın değil. Bu toprakların gördüğü en büyük yağma hareketinin yarattığı yangındır bu. * Sabotaj mı? Yüzde yüz sabotaj. Ama bildiğimiz sabotajlardan değil bu. Aynı anda yüzlerce yeri birden yakabilen sabotajcı bunlar. “Ormanlar nereden, nasıl daha iyi, daha hızlı yanar?” bilen sabotajcılar. Sıradan bir sabotaj değil bu. Bu toprakların gördüğü en büyük sabotaj. * Kibriti, çakmağı çakarken bir el görünür belki ama… Kökü derinlerde o elin. Her yerde o el. En güzel, en şatafatlı otellerinde ülkenin. Köşklerde, saraylarda, belediyelerde, meclislerde, bürokrasi koridorlarında.…

Devamını Oku
POLİTİKA 

ORMANLARIN KORUNMASI DEVLETE AİTTİR!

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki ben hukukçu değilim. Ben, insanların çaresizliğini anlatmaya çalışan bir basın mensubuyum. İçimiz yana yana izliyoruz ülkenin son günlerdeki halini. Binlerce hektar alan artık yok. Yıllarca verilen emek, çaba bir kıvılcımla yok oldu. Hukukçu olmadığımı söyledim, evet; ama araştırmayı çok severim. Son zamanlarda ‘Orman Hukuku’nu araştırmak istedim. 1982 Anayasası, Ormancılık Hukuku ile ilgili 169’uncu maddede şöyle diyor: “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. BÜTÜN ORMANLARIN GÖZETİMİ DEVLETE…

Devamını Oku