TOPLUM YAŞAM 

HER AN YARIM KALABİLİR İNSAN

Akülü tekerlekli sandalyeden gelen muazzam melodiler… Biri gitar çalıyor, diğeri naif sesiyle bir şarkı mırıldanıyor… Canı cehenneme tüm engellerin! O muhteşem ikiliyi görmenizi isterdim… Yüzlerindeki tebessümden belli oluyor aştıkları zorluklar. İnsanın ruhu, karakteri engelli olmasın… Gerisine her çare bulunuyor. Kolu olmamış, kulağı duymamış, yarım kalmış ya da dünyaya eksik doğmuş ama hep de faydası olmuş… Onlardaki azim çoğumuzda yok. Yürümeye üşendiği zamanlar şükretmesini bilmeli insan… Çünkü o kilometrelerce yolu tekrar yürüyebilmek için can atanlar var. “Bacaklarım olsaydı da terden bir hal olsaydım” diyenler var… Dünyası hiçbir zaman aydınlanmayacak insanları düşünerek…

Devamını Oku
POLİTİKA 

ACININ IRKINI OLDURMAYA ÇALIŞIYORLAR

Acının dili olmaz ama ırkı oluyormuş… Dünya bunu gösterdi. Kuvözdeki bebekler bir bir ölüme terk edilirken kimileri gözünü kırpmadan izledi bu soykırımı. Her 6 dakikada bir bebeği dünyanın birçok ülkesi el birliğiyle öldürdü! Ölümlerin durmasını isteyen ülkeler, başta biz samimiyetsiz ilan edildik, işe bak! Masum sabilerden bizim çıkarımız da yok herhangi bir kaybımız da. Ama biz insanız yahu! Ölen çocuğunun kalkmasını bekleyen annenin kederi bizim kederimiz oluyor, bebeklerin haykırışları duvardan duvara çarpıp tam yüreğimizden vuruyor. Dört gün ateşkes ilan edildi… On binlerce masum insan öldükten sonra! Oradaki gaz için insanların…

Devamını Oku
YAŞAM 

‘GELECEK GÜNLERİN ŞARABI’, O İLK ÜZÜM TANESİ VE GÜZ YAĞMURLARI

Bağlar bozum bozum şimdi, yağmurlar özüm özüm, şaraplar azım azım; bir güz senfonisi gibi sanki her şey… Yer yer hüzün sağanağı, yer yer umut sığınağı; yer yer sevinç çığlığı, yer yer üzünç hıçkırığı… Kemanlar, viyolonseller, obualar, klarnetler, piyanolar, trompetler; konçerto konçerto iç çekişler, konçerto konçerto iç döküşler… Fırtınalı denizde alabora olan bugünlerimiz; ama her şeye rağmen ayakta kalmaya çalışan yarınlarımız… Şairin mısralarındaki “ıssız ormanı ruhumuzun”, sessiz günleri ahımızın ve acıyla yoğrulan hamuru uzvumuzun: “Ruhun ıssız ormanı/ geceye açılan kapı/ tozun rengini alır rüzgâr/ puhu kuşunun ötüşünde bile/ beklenmedik sözler ışıldar.…

Devamını Oku
POLİTİKA 

HRANT DİNK BİR KEZ DAHA ÖLDÜRÜLDÜ

Politize olmaya yeni yeni başladığım 19 yaşımda gördüğüm, gözümün önünden uzun süre gitmeyen travmatik bir görüntü var… Sene 2007… Sokağın köşesinde yüzüstü yatan bir erkeğin cansız bedeni. Üzerine beyaz bir örtü örtülmüş. Örtü uçmasın diye köşelerine kaldırım taşlarından ağırlıklar konulmuş. Örtü, cansız bedenin tamamını saklamaya yetmemiş. Adamın ayakları örtünün dışına çıkıyor. İki ayağı da içe doğru dönük. Belli ki hazırlıksız yakalanmış ölüme. Ayakkabılarından birinin altı delik. Cansız bedenin Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’e ait olduğunu öğreniyorum. Hrant Dink kimdir, necidir, doğrusu o sıralar bilmiyorum. Ama bu ismi unutacağımı,…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

‘VE İHTİMAL, SEN YİNE BENİ SEVMEYECEKSİN…’

“Ölüm Allah’ın emri, ayrılık olmasaydı…” 73 yıllık ayrılığa sanki tanıklık etmişim, yaşamışım da kalem tutarken onu görmüşüm gibi… Orhan Veli… Hem çocukluk hem lise çağlarımın en büyük dev şairi… Adı geçtiğinde şiir olur yüreğimde dökülür birer birer satırlar; “Cep delik, cepken delik,/ kol delik, mintan delik,/ yen delik, kaftan delik,/ kevgir misin be kardeşlik!” Melih Cevdet ve Oktay Rifat gibi şanslı olmayı, o zamanda Orhan Veli ile ‘Garip’ akımını yazmayı çok isterdim. Ama ben Orhan Veli’yi çok okudum, çok yazdım, çok anlattım ve çok yaşattım. Bu üç arkadaş bilmeseler de…

Devamını Oku
YAŞAM 

NİÇİN YAZILIR?

Kimileri için yazmak bir alışkanlıktır: “Yazmadan edemiyorum.” Hatta: “Yazmadan uyuyamıyorum.” Kimileri için yazmak bir tutkudur: “Yazmasam deli olacaktım.” Kimileri için yazmak yaşama anlam aramaktır, kimileri için anlam vermektir. Kimileri için yazmak bir kavgadır: “Benim silahım kalemimdir, buyurun savaşa.” Kimileri için yaşamı, dünyayı, olup bitenleri sarakaya almaktır. Kimileri için ölümle dalga geçmektir. Kimileri tanrıyı yüceltmek için yazar. Kimileri tanrılı ya da tanrısız inançları yazar. Kimileri kendini çağının bir tanığı olarak görür. (Tanık, gördüğünü olduğu gibi, yani doğru olarak söylemekle yükümlüdür – tabii, söz konusu tanık yalancı tanık değilse.) Kimileri haklıyı haksızdan…

Devamını Oku
POLİTİKA 

YER Mİ ANADOLU ÇOCUĞU?

Bay Kemal devri kapandı, Bay Özgür devri başladı. Peki, ya Bay Ekrem? O işin neresinde? Tam merkezinde… Bay Ekrem, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olmanın gücünü de kullanıp CHP’nin İstanbul seçimlerinde istediğini aldı, İstanbul İl Başkanını yanına alıp pozu verdi. “Çekin arkadaşlar!” Arkadaşlar çekti. Mesaj yerine ulaştı. Vatandaş baktı, “Hı,” dedi, “demek ki İstanbul İl Başkanı aslında Bay Ekrem.” Bay Ekrem, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olmanın gücünü kullanıp CHP’ye genel başkan adayı bile çıkardı. “Yürü be Özgür” dedi. Bay Özgür yürüdü. Bay Ekrem, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olmanın gücünü kullanıp CHP’nin…

Devamını Oku
POLİTİKA 

ATATÜRK’TE KURTULUŞUN ‘İLK HİSS-İ TEŞEBBÜSÜ’ NEDEN ADANA’DA DOĞMUŞTU?

Mustafa Kemal, Adana’yla ilk kez Çanakkale Savaşı’nda tanıştı. Savaşa Adana’dan katılan askerlerin gözü daha bir karaydı. Sıcakkanlılardı, dobra ve yiğittiler. Bir de Adana sözünü yaralı çadırlarında duyuyordu. Zira Çanakkale Savaşı’nda tüm yaralıların sargı bezi ve pamuğu Osmanlı’nın tek sanayi şehri olan, iplik ve bez fabrikalarıyla dolu Adana’dan geliyordu. Mustafa Kemal, Adana’ya ilk kez Yıldırım Orduları Komutanlığı’nı devralmak üzere “Tümgeneral” olarak 31 Ekim 1918 tarihinde geldi. “Cumhurbaşkanı” olarak son gelişi ise 24 Mayıs 1938’de “Şahsi meselem” dediği Hatay içindi. “Tümgeneral”, “Büyük Millet Meclisi Başkanı” ve “Cumhurbaşkanı” olarak tam 9 kez Adana’yı…

Devamını Oku
TOPLUM 

VİCDAN MÜLKÜN TEMELİDİR

Vicdanın, bugün Türk insanının başvurması gereken tek referans olduğunu düşünüyorum. Vicdan sahibi olmak ve elbette adil bir karar vermeden önce elimizi vicdanımızın üzerine koymak! Kararlarımızı vicdanımız sızlamadan vermek! Kısaca vicdansız olmamak! Belki bunlara, yeni bir deyimi eklemek de gerekiyor: Vicdanlarımız ile cüzdanlarımız arasında sıkışıp kalmamak! Ve elbette vicdanın sesini dinlemek! Gerçekten de 20’nci yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olan Charles Taylor, Türkçeye ‘Modern Toplumsal Tahayyüller’ (Metis Yayınları, 2005) adıyla çevrilen kitabında, Jean-Jacques Rousseau’dan yola çıkarak “Erdem mücadelesi, içimizin derinliklerine gömülmüş ve neredeyse susmuş bir sesi yeniden yakalama çabasıdır” der. Bu…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

BİR KALEMİN HATIRA DEFTERİ

Herhangi bir ülkede, herhangi bir şehirde kalemleri tamir ediyoruz. Kalem o kadar çok konuşmuş ki yorulmuş. Mutluluğu anlatmış, klasiklerdeki mutluluk. Demiş ki: “Ama bu dünyada hiçbir şey kalıcı değildir. Mutluluk, bir kez geldikten hemen sonra azalır. Biraz zaman geçince hemen bitmeye yüz tutar. En sonunda da tükenir ve biz her zamanki ruh halimize döneriz. Tıpkı suya atılan bir çakıl taşının yüzeyde oluşturduğu dalgalar ve sonra o dalgaların giderek kaybolması gibi…” İlk önce kalemi gökyüzü şehirlerine uzatalım. Yazsınlar içlerinden geçenleri şehirler: “Gökyüzündeki şehirleri bilir misiniz? En çok kaleleri ile meşhurlardır. Bulutların…

Devamını Oku