POLİTİKA 

HRANT DİNK BİR KEZ DAHA ÖLDÜRÜLDÜ

Politize olmaya yeni yeni başladığım 19 yaşımda gördüğüm, gözümün önünden uzun süre gitmeyen travmatik bir görüntü var…

Sene 2007… Sokağın köşesinde yüzüstü yatan bir erkeğin cansız bedeni. Üzerine beyaz bir örtü örtülmüş. Örtü uçmasın diye köşelerine kaldırım taşlarından ağırlıklar konulmuş.

Örtü, cansız bedenin tamamını saklamaya yetmemiş. Adamın ayakları örtünün dışına çıkıyor. İki ayağı da içe doğru dönük. Belli ki hazırlıksız yakalanmış ölüme. Ayakkabılarından birinin altı delik.

Cansız bedenin Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’e ait olduğunu öğreniyorum. Hrant Dink kimdir, necidir, doğrusu o sıralar bilmiyorum. Ama bu ismi unutacağımı, o görüntünün hafızamdan silineceğini hiç zannetmiyorum.

Y kuşağı mensubu olarak suikasta kurban giden gazetecilerin, yazarların hikâyeleriyle büyümüşüm. Uğur Mumcu, Abdi İpekçi ve diğerleri… Ama ilk kez böyle bir olay gözlerimin önünde cereyan ediyor. Tarihe tanıklık ediyorum bir nevi.

“GÜVERCİN TEDİRGİNLİĞİ”

Hrant Dink’i araştırdıkça, tanıdıkça, onun nasıl bir adam olduğunu anlıyorum. Yazılarından, konuşmalarından dolayı hakkında dava üstüne dava açılan Dink son yazılarının birinde şöyle diyor:

Muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir yıl olacak. Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kim bilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım? Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım. Evet, kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet, biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.

Dink’in de benim de o yıllarda henüz bilmediğimiz şey; bu ülkenin artık güvercinler için bile güvenli olmadığı.

“BİR BEBEKTEN KATİL YARATAN KARANLIK”

Hrant Dink’in cenazesine ve ardından yapılan törene binlerce, hatta on binlerce insan katıldı. “Hepimiz Ermeni’yiz, hepimiz Hrant’ız” yazılı dövizler herkesin elindeydi. Hrant’ın eşi Rakel Dink, inanılmaz bilgece bir konuşma yaparak, “Yaşı kaç olursa olsun 17 veya 27. Katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz” ifadelerini kullandı.

Gerici ve yobaz güruh, “Hepimiz Ermeni’yiz dediniz, hepimiz Müslüman’ız diyemediniz. Şehitlerimize bu kadar üzülmediniz” diye sızlanarak Hrant’ı ve yapılan töreni değersizleştirmeye çalıştı ama başaramadı.

Rakel Dink’in bahsettiği o karanlık, ilerleyen yıllarda etrafımızı daha çok saracaktı.

KATİL BURADA, AZMETTİREN NEREDE?

Ülkemizin adalet sistemi siyasi ve ideolojik suikastları aydınlatmada her zaman başarısızdı. Hrant Dink davası da maalesef farklı olmadı. Tetiği çeken 17 yaşındaki Ogün Samast yakalandı ama onu azmettirenler, öldürme emrini verenler, Hrant’ın kalemini kıranlar aydınlatılamadı.

2013’teki 17-25 Aralık krizinden sonra hükümet Gülen Cemaati’ne düşman olunca cinayette FETÖ parmağı olduğu iddia edildi. Ama bu suikast halkın vicdanında ve Türkiye’nin yakın tarihinde kara bir leke olarak kaldı.

Samsun’da polis ve jandarma, Türk bayrağı önünde Samast’la hatıra(!) fotoğrafı çektirmek için sıraya girdiler.

BİR KEZ DAHA ÖLDÜ HRANT

Gelelim günümüze… 2023’ün Kasım ayına…

Reşit olmadığı gerekçesiyle çocuk mahkemesinde yargılanan ve 22 yıl 10 ay hapis cezası alan Samast; 15 Kasım 2023’te şartlı salıverilme kapsamında tahliye edildi. Cezası henüz bitmeden, hem de “iyi halden”.

Fikrimi sorarsanız, Hrant Dink’in katledilişi yaşanacak kara günlerin habercisiydi. Örgütlü kötülüğün yükselişinin habercisi… Dikkat ederseniz, 2007’den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı.

Ve bu kararla birlikte Hrant Dink bir kez daha öldü, öldürüldü.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar