YAŞAM 

EYLÜLLERDEN EYLÜL BEĞEN; SİNEMA EYLÜLÜ, ŞENLİK EYLÜLÜ, UMUT EYLÜLÜ…

– Kazancılar’da bir eylül buluşması… “Işıkta üç kırmızı güvercin/ alın yazımızı çiziyorlar ışıkta/ renkleriyle davranışlarıyla/ sevdiğimiz kişilerin.” – Yorgo SEFERIS Eylül masamızda, umut soframızda, şairlerin dizeleri yudum yudum bardağımızda… Avaz avaz şiir okuyoruz o akşam… Avaz avaz umudu konuşuyoruz Deniz Celiloğlu’yla; avaz avaz sinemayı, avaz avaz şenliği… Z. içkilerimizi söylüyor, kebabımızı, şalgamımızı, salatamızı getirtiyor; Z., umutlarımızı, sevdalarımızı, tutkularımızı koydurtuyor yan yana, dizdirtiyor meze meze ve dizdirtiyor seze seze. Şairlerin her biri imgeleriyle bizi yalnız bırakmıyor o akşam… Edip Cansever, “Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz” diyor, ardından içimden bir ses dizeleri…

Devamını Oku
HABER KÜLTÜR-SANAT 

‘KURU OTLAR ÜSTÜNE’ FİLMİNİN TÜRKİYE PRÖMİYERİ ADANA’DA YAPILDI

Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi ‘Kuru Otlar Üstüne’, Türkiye prömiyerini 30’uncu Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde yaptı. 76’ncı Cannes Film Festivali’nde Merve Dizdar’a oyunculuk performansıyla ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü kazandıran film, Türkiye’de ilk kez Altın Koza’da sinemaseverlerin karşısına çıktı. Film biletlerinin satışından elde edilen gelirin ‘İhtiyaç Haritası’ aracılığıyla deprem bölgelerine ulaştırılacağı gösterim 7 salonda aynı anda gerçekleştirildi. Tüm salonların kapalı gişe olduğu ve biletlerin günler öncesinden satıldığı filmi izleyenler arasında; filmin oyuncularından Merve Dizdar, Deniz Celiloğlu, Musab Ekici, Ece Bağcı, Ahmet Erdem, Şenocak Cindoruk, Savaş Özbilir ve yapımcı…

Devamını Oku
YAŞAM 

YAĞMUR KAÇAĞI

Cama vuran yağmur tanelerinin sesiyle uyandım o sabah. Saat 06.30.  Aralık. Yıl 1996. Babam, her zamanki gibi erkenci… Odun sobasını yakmış. Çayı demlemiş. Televizyonu açmış. Kanepenin ucuna oturmuş, haber bültenini dinliyor. Ceketim dizlerinin üzerinde. Elinde iğne iplik… Dün akşam kopan düğmemi dikmiş.  Yer sofrasında biraz zeytin, biraz peynir, tahin, pekmez, sobanın üzerinde ısıtılmış bayat ekmek… * * * Odadan çıkıp mutfağa girdim, balkon kapısını aralayıp baktım sokağımıza. Issız ve karanlık… Karanlıkta, yağmur altında acelesiz yürüyen, gocuklarının yakasını kafalarına kadar çekmiş işçiler. Fabrikalardan mı gelirler, fabrikalara mı giderler? Neden korkmazlar ıslanmaktan?…

Devamını Oku
YAŞAM 

BABAMIN SİNEMASI

Tepemde milyonlarca yıldız… Ara sıra başımı kaldırıp göz göze geliyorum yıldızlarla. Elimde gazoz şişesi… Tahta sandalyede tünemiş filmin başlamasını bekliyorum. Üçüncü gongdan sonra ışıklar sönüyor ve film başlıyor. Film şeridinin bir makaradan diğer makaraya sarılırken çıkardığı ses öylesine hoşuma gidiyor ki. Gözüm filmde, kulağım hep makine dairesinde. Belleğimden hiç silinmedi o ses. Ve hep o sesin peşinden gittim. Büyülü sesin. * * * Babam, fotoğrafta gördüğünüz film makinesini çantasından itinayla çıkarır –bugün ben de öyle yaptım–masaya yerleştirirdi. Sonra makaraları takar, üst makaradaki film şeridini yuvasından geçirip diğer makaraya biraz sarardı.…

Devamını Oku
YAŞAM 

NEZAKET SUNULUR MU DEMEYİN, SUNULUYOR

“Bu da geçer” ve “Bu da geçmez” arasında geziniyor nezaket. İdareli kullanayım derken bozulan parfüm şişelerindeki kokular gibi bazı insanların tepkileri. Zamanla ve kullanmaya kullanmaya unutuluyor. Rayihası uçup gidiyor. İster istemez de verilmesi gereken tepki zıttı ile mayalanıyor. Ortaya karışık, akıl almaz, tuhaf diyaloglar yaşanıyor. Tanıdık, çok bizden… “Başım bugün çok ağrıyor” diyor biri. Diğeri, “Evet, benim de! Hem de çok” diye yanıt veriyor. “Saçımı kestirdim, nasıl olmuş?” sorusuna “Kökü sende değil mi, uzar gider” diye cevaplıyor bir başkası. Sevinçle istediği bölümü kazandığını söyleyen öğrencinin sevincine ortak oluyor bir büyüğü(?),…

Devamını Oku
EDEBİYAT KÜLTÜR-SANAT 

PAGANİZMİN İÇİNDEN DOĞMUŞ BİR EROTİZM / ‘KÜRKLÜ VENÜS’

“Tanrı onu cezalandırdı ve bir kadının ellerine teslim etti…” – Judith Kitabı, 16:7 Varoluşun dayanılmaz sancıları… Hepimiz çoğu zaman kendi varoluşumuzun bedenimize ve ruhumuza ağır gelen yanlarıyla mücadele ediyoruz. Bazen kendimizi bütünün uyumlu bir parçası gibi hissediyor bazense ayrıksılığın ve aidiyetsizliğin coğrafyalarında gezinip duruyoruz. Fikirlerimi, ilhamlarımı, cümlelerimi nadasa bırakmak istediğim bir koza döneminden geçerken insanın yaşamdaki kök salma çabası üzerine uzunca süre düşünebilme fırsatım oldu. Yaşarken belki kendi renklerimi, kendi insanlarımı bulabilirim umuduyla sürekli üreten ama yaptığı eserlerin kıymeti çok sonra anlaşılan Van Gogh’u düşündüm. Her gün hiç usanmadan kendine…

Devamını Oku
ÖYKÜ 

KAPAK

Çelik tencereyi iyice kuruladı, masaya koydu, kapağı kuruladı ardından, tam tencerenin üzerine yerleştirecekken yüzünü gördü kapakta. Kulp yüzünü ortadan ikiye böldü. Yüzü yanlardan yayvan, tepeden basık bir görünüm aldı. ‘Ağlasam mı gülsem mi’ kararsızlığı içinde kulpun iki yanına yayıldı dudakları. Gülümsedi, hüzün kapladı yüzünü. Ev işlerinin kadını boğduğunu, kadının gelişmesinin önünde engel olduğunu, ucuz, sömüren bir iş gücü olmasının yıkıcı sonuçlarını anlatan bir dizi seminere, eğitime ve eyleme katıldıktan sonra kendisini tencere-kapak kurularken bulunca ürperdi. Hızla bıraktı kapağı masaya, bezi fırlattı, bez, tezgâha değdi, ha tutundu ha tutunacak, olmadı, yere…

Devamını Oku
YAŞAM 

ORHAN KEMAL’İN “CEMİLE”Sİ

İki yorgun ve bezgin atın adeta sürüklediği bir fayton geliyordu karşıdan. Yaklaşınca arabacıyı tanır gibi oldum. Başında sekiz köşeli Adana işi kasket vardı. Kollarını çemirlediği mintanının üstüne yelek giymişti. Ayağında da karadon vardı. Tam önümden geçerken dönüp gülümsedi. Kavruk yüzlü arabacıyı tanımıştım. “Umut” filminin Arabacı Cabbar’ıydı o. Sol eliyle dizgini kavramıştı. Sağ elindeki kaytan kırbacı havada şöyle bir şaklattı. Geçip gitti önümden. Arastaya doğru yürüyordum. İlk sokaktan döndüm. Akşam olmak üzereydi. Daraba sesleri geliyordu sokak aralarından. Biraz sonra kebap kokuları anason kokularına karışacak, radyodan yükselen Müzeyyen’in şarkısı geceyi şenlendirecekti. Yan…

Devamını Oku
KÜLTÜR-SANAT 

İNANÇ MI, İSTİSMAR MI? / ‘THE WONDER’

Dijital içerik platformu Netflix’in özel yapımlarından biri olan, 2022 yapımı dram/gizem türündeki ‘The Wonder’ (Mucize) filmini Son Baskı okurları için inceledim. Buyurun yazıya… Geçmişte yaşadıklarının etkisini atlatamayan İngiliz bir hemşire, 1862’de mucizevi bir şekilde uzun süredir oruç tuttuğuna inanılan bir kızı araştırmak için İrlanda’da ıssız bir köye gelir. Bu mucizenin ardındaki gizemi araştırırken kendi geçmişiyle yüzleşecek ve bir noktada harekete geçmek zorunda kalacaktır. Buraya dikkat: Yazıda filmle ilgili fazlaca spoiler (sürprizbozan) bulunur. Eğer filmi izleyecekseniz ve spoiler yemek istemiyorsanız bu satırdan sonrasını okumamanızı öneririm. MUCİZE Mİ, DEĞİL Mİ? İlk sahnede,…

Devamını Oku
YAŞAM 

BU YALNIZLIKTA HERKES OLAĞAN ŞÜPHELİ

Mersin’in caddelerinde, sokaklarında hayat gürül gürül akarken şehrin en kalabalık caddesinde amaçsız gezinen en yalnız insan, gökyüzü bulutlarla kapandığında, tam o dakikada, ne düşünüyordu acaba ya da hangi şarkıyı mırıldanıyordu? Eve gitmeyi mi, evde kaynayan tencereyi mi, küçücük pencereden odaya dolan zayıf ışığın altında, eski bir halının üzerinde kırık dökük oyuncaklarla oynayan çocuğu mu, tam o anda ellerini bulaşık leğeninden çıkarıp önlüğüyle kurutan kadını mı düşünüyordu? Yoksa “Akşam oldu, hüzünlendim ben yine” diye başlayan o besteyi mi mırıldanıyordu, elleri ceplerinde? Hiçbir zaman bilemeyeceğiz… * * * Zaten biz, birbirimizi hiç…

Devamını Oku