BUGÜNÜMÜZÜN DERİN GEÇMİŞİ (3)
-ÇANAKKALE-
Aşağıdaki hikâyeler Tevrat’tan alınmıştır. Tevrat’ta benzer yüzlerce olay vardır. En ilginç olanı, bütün bu katliamların tanrı Rab Yaheva tarafından ödüllendirilmesidir. Mısır’dan çıkarak Şeria Bölgesi’ne göç eden Yahudiler yol boyunca yine tanrının emriyle 10 binlerce insanı katlettiklerini yazmaktadır. Aynı tanrı ‘Mısır’dan Çıkış’ kitabındaki ‘10 Emir’de “Öldürmeyeceksin” diye emir veriyor. Aslında bu emirde Rab Yaheva kendi halkının birbirini öldürmemesini kastediyor. Fakat rakip Tanrı Baal’a tapanlarda aynı halktı ve Rab Yaheva’nın “Öldürmeyeceksin” emrine rağmen yine tanrının emriyle katledildiler. Yani İslamiyet’teki irtidatın, yani dinden çıkmanın ölümle cezalandırılması gibi İsrailoğulları’nın da tanrı Rab Yaheva’nın emriyle krallar tarafından cezalandırıldığı görülmektedir.
AHAV’IN AİLESİNİN ÖLDÜRÜLMESİ
Ahav’ın Samiriye’de yetmiş oğlu vardı. Yehu mektuplar yazıp Samiriye’ye gönderdi. Yizreel’in yöneticilerine, ileri gelenlere ve Ahav’ın çocuklarını koruyanlara yazdığı mektuplarda Yehu, şöyle diyordu:
“Efendinizin oğulları sizinle birliktedir. Savaş arabalarınız, atlarınız, silahlarınız var. Surlu bir kentte yaşıyorsunuz. Bu mektup size ulaşır ulaşmaz, efendinizin oğullarından en iyi ve en uygun olanı seçip babasının tahtına oturtun. Ve efendinizin ailesini korumak için savaşın.”
Ama onlar dehşete düştüler. “İki kral, Yehu’yla başa çıkamadı, biz nasıl çıkarız?” dediler.
Saray sorumlusu, kent valisi, ileri gelenler ve Ahav’ın çocuklarını koruyanlar Yehu’ya şu haberi gönderdi: “Biz senin kullarınız, söyleyeceğin her şeyi yapmaya hazırız. Kimseyi kral yapmaya niyetimiz yok. Kendin için en iyi olan neyse onu yap.”
Yehu onlara ikinci bir mektup yazdı: “Eğer siz benden yana ve bana bağlıysanız, efendinizin oğullarının başını kesip yarın bu saatlerde Yizreel’e, bana getirin.”
Kral Ahav’ın yetmiş oğlu, onları yetiştirmekle görevli kent ileri gelenlerinin koruması altındaydı.
Yehu’nun mektubu kent ileri gelenlerine ulaşınca Ahav’ın yetmiş oğlunu öldürüp başlarını küfelere koydular ve Yizreel’e, Yehu’ya gönderdiler.
Ulak gelip Yehu’ya, “Kralın oğullarının başlarını getirdiler” diye haber verdi. Yehu, “Onları iki yığın halinde kent kapısının girişine bırakın, sabaha kadar orada kalsınlar” dedi.
Ertesi sabah Yehu, halkın önüne çıkıp şöyle dedi: “Efendime düzen kurup onu öldüren benim, sizin suçunuz yok. Ama bunları kim öldürdü? Bu olay gösteriyor ki, Rabbin Ahav’ın ailesine ilişkin söylediği hiçbir söz boşa çıkmayacaktır. Rab, kulu İlyas aracılığıyla verdiği sözü yerine getirdi.”
Sonra Yizreel’de Ahav’ın öteki akrabalarının hepsini, bütün yüksek görevlilerini, yakın arkadaşlarını ve kâhinlerini öldürdü. Sağ kalan olmadı.
KRAL AHAZYA’NIN AKRABALARININ ÖLDÜRÜLMESİ
Yehu, Yizreel’den ayrılıp Samiriye’ye doğru yola çıktı. Yolda çobanların Beyteket adını verdiği yerde,
Yahuda Kralı Ahazya’nın akrabalarıyla karşılaştı. Onlara, “Siz kimsiniz?” diye sordu. “Biz Ahazya’nın akrabalarıyız” diye karşılık verdiler: “Kralın ve ana kraliçe İzebel’in çocuklarına saygılarımızı sunmaya gidiyoruz.”
Yehu, adamlarına, “Bunları diri yakalayın!” diye buyruk verdi. Onları diri yakalayıp Beyteket Kuyusu yakınında kılıçtan geçirdiler. Öldürülenler kırk iki kişiydi. Sağ kalan olmadı.
AHAV’IN ÖTEKİ AKRABALARININ ÖLDÜRÜLMESİ
Yehu oradan ayrıldı. Yolda kendisine doğru gelen Rekav oğlu Yehonadav’la karşılaştı. Ona selam vererek, “Ben sana karşı iyi duygular besliyorum, sen de aynı duygulara sahip misin?” diye sordu. Yehonadav, “Evet” diye yanıtladı.
Yehu, “Öyleyse elini ver” dedi. Yehonadav elini uzattı. Yehu onu arabasına alarak, “Benimle gel ve Rab için nasıl çaba harcadığımı gör” dedi. Sonra onu arabasıyla Samiriye’ye götürdü.
Samiriye’ye varınca Yehu, İlyas aracılığıyla söylediği söz uyarınca Ahav’ın orada kalan akrabalarının hepsini öldürdü.
* * *
Görüldüğü gibi ‘Mısır’dan Çıkış’ kitabındaki ‘On Emir’de bir yandan “Öldürmeyeceksin” diye emredilirken, diğer yandan katliam yapılmaktadır. Oysa inananlar o emre dayanarak Tevrat’ı “barışsever” ilan edebiliyor. Diğer kutsal kitaplarda da durum farklı değildir. Şovenizm insanları galeyana getiren, mantıksızca davranmaya sürükleyen ve ilkelleştiren tehlikeli toplumsal bir hastalıktır.
İnandığınız şeyler insani değerlerinizle örtüşmüyorsa düşmanlık ve nefret yayan inançlara inanmak da, insani değerlere inanmak da kişinin kendi seçimidir.
Yaşamı inanç ortaklarıyla burnu havada kör kör sürdürmek ve inancını gerekçe göstererek istenileni yapmak ya da insani değerleri yüksek erdemli bir insan olmak da yine kişisel seçimdir.
Dini inançlara dayanarak kötülük yapmak, erdemi olmayan insanların bahanesidir.