HEY SEN, YABANCI!
– ADANA –
Modern dünyanın en büyük sorunsalı: Yabancılaşma. Aileye, çevreye, dünyaya ve nihayetinde yaşama yabancılaşma; bireyin kendi “ben”ini yaralamasına neden oluyor. Umursamazlık ve kayıtsızlık onu yaşadığı evrenden uzaklaştırıyor. Gölgesi yeryüzünde, ruhu karanlıklar ülkesinde… Günden güne bireyselleşen ve seçimlerinde mutlak özgür olduğunu düşünen günümüz insanının kimlik karmaşasını bu denli derinden yaşaması ve kendi sesinden böylesine kopması çıkmaz bir sokağa götürmez mi onu?
Gittikçe minimalist ve bireyci olmaya doğru giden dünyada, tüm duyguları büyük bir iştahla, doymak bilmez heves ve arzularımızla yaşıyoruz. Hayatın tüm zevklerinden bir tadımlık da olsa nasiplenmek istemek, yaşadığı her anı fotoğraf karelerine hapsederek yaşamı dondurmaya uğraşmak boş bir çabadan ibaret değil mi? Bu hız, bu telaş, bu her yere ve her şeye yetişebilme uğraşı bizi doğamızdan yavaş yavaş koparmıyor mu? Bizi egoist ve vahşi insana dönüştürmüyor mu?
Hep “Daha, daha da fazla” diyen insan, yoksullaşmış ruhuyla biraz daha yaşam dilenmiyor mu? Kendi anını, kendi deneyimini kutsallaştırarak geride kalan her şeyi ayaklar altına almıyor mu? Kendinden ölümsüz bir süper kahraman yaratmaya çalışmıyor mu?
Evet, hepimiz kendi romanımızın kahramanıyız. Ama bu bize yetmiyor. Yerel değil, evrensel olmak hayaliyle yanıp tutuşuyoruz. Romanımızın kitapçı vitrininde durması yetmiyor. Biz “çok satanlar” olmak istiyoruz.
Gösterişli, yaldızlı ama içi boş çerçeveler gibiyiz. Çürük ruhlarımız, ezik benliğimizle lunaparktaki sihirli aynaların önüne geçiyor, “Benden daha iyisi, daha güzeli, daha akıllısı, daha zengini var mı?” diye sorup duruyoruz. Dev aynasının yalancı yansımasına şişkin egolarımızı da yükleyip “Engin dağları ben yarattım” edasıyla geziniyoruz oradan oraya.
Günümüz insanı ne ‘Yaban’ romanındaki Ahmet Celal’dir, ne de ‘Tutunamayanlar’daki Selim Işık… Onlar; çok bilmenin, her şeyin fazlaca farkında olmanın bunalımını yaşayan kahramanlar… İdrakin verdiği ıstırapla dünyaya asılı kalmış bahtsızlar…
Hey sen, yabancı! Artık biraz durulmalı, dinginleşmeli, gerçek “ben” ile yüzleşmelisin.
Yeniden özünü, cevherini keşfetmelisin.
Her şeyden çok kendimize yakın olmak dileğiyle…